Suna Arev: Beş Parmak Kulesi

Nam-ı diğer Düğün Kulesi…
Ne çok kuleler vardır Darmstadt kentinde, ne çok… Beyaz Kule, Kiliseler Kulesi ,Belediye Sarayı Kulesi, Su Kulesi, İtfaiye Kulesi…Say say bitmez ,gez gez bitmez…
Bir zamanlar Hessen Dükalığına başkentlik yapmış bu kentin sanat ve tarihi yapısı göz kamaştırıyor ve bu belli bir ayrıcalıklı zümrenin rahatı, saltanatı ve korunması için de inşa edilmiştir…
Derebeylere ait bahçeler, saraylar, gezinti alanları çok sonraları 2.Dünya Savaşı’ndan sonra, halkın tepkisi üzerine halka açık hale getirilmiştir. Halkın buraları kullanmasına oluşan tepkiler sonrası izin verilmiştir.

Bütün kuleler bir yana içlerinden bir kule vardır ki kentin en görkemli, en turistik, en büyük kulesidir. Bu aynı zamanda Darmstadt kentinin simgesidir. Şimdilerde eşsiz mimari yapısıyla UNESCO’nun koruması altındadır.Bir zamanlar verimli üzüm bağlarının bulunduğu bu en yüksek tepe sonraları, sadece katoliklerin kullandığı bir park ve gezinti yerine dönüşüyor. Fakat kentin su ihtiyacını karşılayacak yüksek bir tepeye ihtiyaç duyulduğunda bu tepe Mathildenhöhe’den başkası da olmuyor. Bu tepeye inşa edilen su deposuyla kentin su ihtiyacı karşılanıyor.

Daha da eskiye gidilince bu su deposu Ortaçağ’dan kalma bir yeraltı tüneli üzerine kurulmuştur ki bu tünel veba salgınından veya savaşlarda ölen insan topluluklarına mezar yeri bulamamaktan ve kenti saran kokudan kurtulmak amacıyla ölüler tünellere üst üste gömülmüş ve sorun bu şekilde, tüneller mezar olarak kullanılarak çözülmeye çalışılmıştır. Kilometrelerce uzanan bu tüneller başka bir kalenin kule diplerine kadar uzanmakta, duvarların içine gömülü kurukafa iskeletleriyle sıralanmıştır. Tünel toplu mezarlığı hakkında tarih ve bilgi de sınırlıdır…


Derebeyler Kenti Darmstadt

Dönemin son dükü 3. Ludwig ve yine  bir prenses olan Viktoria ile evlidir fakat, bu evlilikten ikisi de mutsuzdur ki Dük evlilikleri genelde aile büyüklerinin onayı ile ve ‘soylu’ biriyle olmalıdır. 3. Ludwig, büyük annesinin ölümünün hemen ardından Viktoria  ile olan evliliğini fesheder.  Ayrılırlar… Viktoria, sarayını terketmeden önce etrafındakilere şu telkini vermeden gitmez, ” Ahırcısından, aşçısına, bahçevanından uşağına, uşağından hizmetlisine kadar hiçbir erkek güvende değildir çünkü Ludwig, bir eşcinseldir ve buradaki her erkek onun cinsel  güdümündedir… “

Dük Ludwig, tüm söylentilere kulağını kapar  ve başka bir prensesle; Eleonore ile nişanlanır. Fakat bu ikinci evlilik görkemli ve unutulmaz olmalı, halkın itaatkar, dilsiz tanıklığına  heybetli bir duruş sunulmalıdır. Böylece dönemin ünlü Avusturya mimar ve ressamı Joseph Maria Olbrich, bir düğün kulesi yapımı için görevlendirilir. Halk adına olası felaketler için ayrılan bütçenin bu kulenin yapımına harcanması da yine ” dilsiz tanıklıkla ” sonuçlanır.


Kule eşsiz olmalıdır, kule mükemmel olmalıdır. Böylece düğün kulesinin yapımına başlanır. Olbrich konseptini şöyle tarif eder: “Düğün Kulesi’nin dikey kütlesi sergi salonunun yapısıyla birleştiğinde, önemli bir dönüm noktası olarak, kentsel peyzajdan büyüyen anıtsal bir bütünlük oluşturuluyor. Uzaktan ve yakından bakıldığında bir anıtın en önemli görevini yerine getirmesi gerekiyor. Hayatın en mutlu ve en neşeli kutlaması sırasında vatandaşların coşkusunu dilsiz ama ebedi tanıklığını da taşıması gerekiyor.”


48.5 metre yüksekliğindeki bu yapı, yapısal olarak üç bölüme ayrılmıştır: Çok katlı, gri sıvalı taban ve giriş portalı, koyu renkli klinker tuğlalardan yapılmış kule gövdesi ve bakır kaplama ile beş parmaklı taçla son bulmaktadır. Bu beş iktidar  parmakları kenti koruyan ve yine kenti esirgeyen adeta bir şemsiye görevi gören derebeylerin parmaklarından başkası değildir!

Kule farklı yükseklik ve kullanım amacına yönelik yedi kata bölünmüştür. 1907 yılında başlayan inşa süresi 1908 yılında tamamlansa da, binanın iç ve dış mimari süslemeleri dönemin ressam ve mimarları tarafından sürekli yenilenerek kusursuz bir dönüm noktası eseri olarak kayda geçti.


Portalın üzerindeki kabartma dört kadın heykeli yapımı 1914 yılında Heinrich Jops’ a aittir. Egemen Güç , Bilgelik , Adalet ve Hoşgörü … Giriş bölümü mozaiklerle döşeli tavan bir  gökyüzü gecesi olarak tasarlanmıştır. Büyük Dük’ün odası yaklaşık yedi metre yükseklikte asma bir beşik tonuyla çevrilidir. Kıvrımlı kertenkelelerin stilize bir yüzey dekorasyon ile kaplı masmavi zeminli tonunun resmi ilerleyen modern çağın zaferinin alegorik tasvirlerle yer alır.,


Büyük Düşeş’in odası 4.40 metre yüksekliğinde kasetli ve alçı tavana sahiptir. Duvarın dibindeki saçakta gelin çifti betimlenmiştir ve eşsiz sanat eserleriyle süslenmiştir. Binanın iç ve dış süslemeleri ve mimari yapısı 1984 yılına kadar sürdü. UNESCO korumasına tabii olan bu eşsiz, bir o kadar da masraflı kule ancak 1993 yılında halktan insanların kullanımına açıldı. Halkın Düğün Kulesi’ni kullanmasına ancak o zaman bu olanak sağladı. Elbette, “parası olan düdüğü çalar” misali…

Kulenin en üstüne (sonradan eklenen asansörle) çıkıldığında tüm kent ayaklarınızın altına serilir. Taunus sıradağlarından Ren vadisine, Kara Ormanlar’dan Oberfeld yaylalarına kadar bir zamanlar egemenlerin hükümranlık sürdürdükleri, atlarını istedikleri gibi oynattıkları uçsuz bucaksız alanlar olarak görülür…
Kulenin dış yüzüne işlenmiş bir güneş saati Binding’in bir şiirinden alıntılanmış. Son iki cümlesi şöyle sonlanıyor:

” Oyunun yorumu sana çarpana kadar zaman doldu / sen hedefine ulaştın…”

Kulenin önünde İngiliz peyzaj sisteminden kalma bir çınar bahçesi, sıra sıra özenle dikilmiş yüzyıllardır orada, aralarında sadece atlı arabaların geçebileceği kadar mesafe bırakılmış. Çınar ağaçlarının her güz baş veren sürgünleri vurulur. Çınar ağaçlarının gövdesi kalınlaşır, kalınlaşan başta sanki el ele tutuşmuş kıvırcık başlı çocuklar oynaşır…Ne edelim bu da bir umut…

Bu kuleye üç cepheden merdivenlerle ulaşmak mümkün, etrafında gücü temsil eden sıra dışı heykeller, yürüyüş alanlarında çardaklar ve küçük bir çeşme…
Burası kentin en çok turist çeken bölgesi. Aslında hala elit…Burada yaşayan birçok emekçinin o kulenin içini görmediğini, kulesine çıkıp kenti bir defa bu yükseklikte izlemediğinin dilsiz tanıklarıyız…

İlginizi çekebilir