Oktay Candemir: Makbule Ana’nın bastonu

Uzun zamandır hafızalarımızda olan konunun bir de fotoğrafı çekildi. Hafızalarımızdan silinecekmiş gibi. Elinde bastonuyla hapishane kapısında yaşlı bir kadın, anne. İçimizden biri. 81 yaşında. Adı Makbule Özer. ‘Devlet dersinde’ sınıfta kaldı, hem de uzun zamandır.

Devlet onu önce cezaevine koydu, gelen tepkiler üzerine serbest bıraktı. Sonra devletin Adli Tıp Kurumu cezaevinde kalabileceğine ilişkin bir rapor verdi. 4 Kasım günü cezaevine girmesi beklenirken son anda Van Cumhuriyet Savcılığı, ATK’nin raporunu bir daha değerlendirmek üzere infazı erteledi.

‘Yüce devlet’ yaşlı Makbule anneye bir süredir ne yapacağını bilemiyor, karar veremiyor. Bu yaştaki yüzde 52 engeli bulunan hasta bir insanı ‘Örgüte yardım’ etmekle suçluyor. Devlete göre Makbule Özer, tehlikeli biri. Elindeki bastonun ülkeyi bölmesinden korkuyor. Polisiyle, MİT’iyle, sopasıyla, yargıcıyla, çavuşuyla, gardiyanıyla… Koca bir devlet Makbule Ana’yı tutuklamak için her şeyi yapıyor.

MGK toplantılarından yapılan kararlılık vurgusu gibi; ‘Makbule Özer tutuklanana kadar terörle mücadele kararlılıkla sürecek!’

Yaşlı ve hasta kişilerin tutuklanması konusunda yaşadığımız ilk olay değil bu. Ali Bocnak, PKK ile bağlantılı olduğu iddiasıyla on yıldan fazla bir süre hapiste yattıktan sonra Eylül 2020’de, 76 yaşındayken cezaevinde yaşamını yitirdi. 2018’de Muş’ta mahkeme, 78 yaşındaki Sisê Bingöl’ün ağır hasta olmasına rağmen hapisten çıkarılması için yapılan itirazı reddederek uzun yıllar cezaevinde kalmasını sağladı.

Makbule Özer’i tutuklamak için baston yutmuş gibi dik duran ‘Hukuk devlet’ 9 kişinin diri diri yakılarak öldürüldüğü Vartinis Katliamı’nı 30 yıl sonra zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle davayı düşürdü.

Muş’a bağlı Altınova beldesinde PKK’lilerle çatışmaya giren ve kayıp veren askerler daha sonra bölgede geniş çaplı operasyon başlatır. Tanıkların anlatımına göre, Vartinis mezrasına gelen askerler, bir evi yakar. Yakılan evde yaşayan M.Nasır Ögüt, Eşref Oran, çocukları Sevim, Sevda, Aycan Mehmet Şakir, Mehmet Şirin, Cihan ve Cinal yanarak can verir.

İşte böylesi bir katliamda 9 kişinin diri diri yakılarak öldürülmesinin suç sayılmadığı ‘hukuk devletinde’, faili belli bir katliam daha devletin tozlu raflarına kaldırıldı. Böylelikle ‘TSK’ya atılan alçakça bir iftira’ daha bertaraf edildi.

Tıpkı Zini Gediği Katliamı gibi… 33 Kurşun Katliamı gibi… Geriye katliamı gerçekleştiren Yüzbaşı Bülent Karaoğlu’nun isminin bir kışlaya verilmesi kaldı, ileride onu da yaparlar, tıpkı 33 Kürt’ün katili Muğlalı’nın ismini Özalp’ta bulunan tabura verdikleri gibi.

Ne Makbule Özer ne Vartinis’te yakılan 9 kişi devletin umurunda bile değil.

‘Ulu devletin kudreti ve devlet gibi devlet olmanın şanını’ yaşıyorlar. Konu Makbule Özer ve Vartinis Katliamı olunca ‘Size Türk’ün gücünü göstereceğiz!’ edasıyla dayılanan sistem, konu İsrail, Rusya ya da Batı olduğunda…

Sorduğunuzda, ‘800 yıllık devlet geleneğimiz,’ diyorlar. Geleneği güvenlik, şiddet ve yasaklar olan; bilimde, sanatta, teknolojide olmayan bir geleneğin hukuku da ancak bu kadar olabiliyor.

Makbule Ana’nın bastonu belli ki devletin bekasını daha uzun süre tehdit edecek(!) O bastona tutunarak bekasını sürdürmeye kararlı hükümet, Vartinis katliam davasını düşürerek yeni katliamlara kapı açıyor.

Netice itibariyle; 1993 yılında Vartinis katliamını yapan zihniyet ile 2023’te Makbule Özer’i cezaevine koymaya çalışan aynı zihniyettir, aynı politikadır. Bu ülkede her şey değişebilir ama Kürt inkâr politikası değişmez.

 

/ Yeni Özgür Politika /

İlginizi çekebilir