Nadine Maenza: Amerika, Türkiye’nin Rojava’ya saldırısını durdurabilir mi?

20 Kasım’da Türkiye, Suriye’nin kuzeydoğusunda kapsamlı bir hava saldırısı yaptı. “Pençe-Kılıç Operasyonu”nu adı verilen saldırıda sivil altyapı, bir okul, hastaneler, tahıl siloları, elektrik ve su tesisleri ile petrol tesisleri vuruldu. Saldırıda 265’in üzerinde alan hedef alındı. Ankara’nın saldırısı, on dördü sivil olmak üzere yirmi sekiz kişinin ölümüne yol açtı. En çarpıcı olanı, ABD liderliğindeki IŞİD Karşıtı Koalisyonu ile Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) ortak üssüne yapılan saldırıydı. Bu saldırı Amerikan personelinden sadece 13o metre uzaktaydı.

ABD gerilimi azaltma çağrısı yaparken, Türkiye El Hol kampının güvenliğini sağlayan Rojava güçlerini de hedef aldı. 50 binden fazla IŞİD’li ailelere mensup insanların kaldığı bu kamptan kaçışlarda yaşandı. Neyse ki, sadece birkaç aile kaçtı ve daha sonra güvenlik güçleri tarafından yeniden yakalandı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’nin kuzeyine kara harekatı planlarını açıkladı. Türkiye’nin 2018 ve 2019’daki işgalleri sırasında, çok sayıda kuruluş, Türk ve Türkiye destekli güçlerin başta kadınlar olmak üzere Yezidiler, Hristiyanlar ve Kürtler dahil olmak üzere dini ve etnik azınlıkları hedef aldığı korkunç zulümleri belgeledi. Soykırım İzleme Örgütü , “Türkiye, Kuzey Suriye’de savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işledi. 

Türkiye’nin kontrolü altındaki bölgelerde siviller, Türk kuvvetleri ve Türk destekli milisler tarafından işlenen korkunç insanlık suçlarına maruz kaldı.” O zamanlar Wilson Center’da çalışan Amy Austin Holmes ifade verdi. Dini azınlık mensupları “öldürüldü, kayboldu, kaçırıldı, tecavüze uğradı, gözaltına alındı, zorla din değiştirmeye tabi tutuldu ve aileleri serbest bırakılmalarını sağlamak için fahiş meblağlar ödeyene kadar fidye için alıkonuldu. İbadet yerleri yıkıldı, tahrif edildi ve yağmalandı. Mezarlıkları bile yıkıldı ve tahrip edildi.”

Bu savaş suçları, işgal tamamlandıktan sonra bile Türk destekli İslamcı milisler tarafından yönetilen bölgelerde gerçekleştirilen zulümlerle devam etti. Birleşmiş Milletler savaş suçları müfettişleri, „Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde desteklediği, adam kaçırma, işkence ve sivil mülkleri yağmalama eylemleri gerçekleştirmiş olabilecek Suriyeli isyancıları dizginlemelidir“ uyarısında bulundu.

ABD, devam eden Türk saldırılarını ve başka bir işgali durdurmak için kuzeydoğu Suriye’yi neden yeterince önemsesin? Yeni başlayanlar için SDG, IŞİD’e karşı mücadelede ABD’nin ana ortağı oldu. Kürt Halk Koruma Birlikleri (YPG) ve Kadın Koruma Birlikleri (YPJ), ilk olarak Ocak 2015’te sona eren ve IŞİD’e karşı ilk zafer olarak gidişatı değiştiren Kobani savaşında ABD ile ortak oldu. Devam eden Amerikan hava desteği ve silahlarıyla Menbiç, Rakka ve diğer bölgeleri cesurca IŞİD’den geri aldılar ve Şubat 2019’daki son Bağuz muharebesiyle zirveye ulaştılar. Bu noktada, çoğunluğu Arap olan Suriye Demokratik Güçleri (SDF) haline geldiler. Süryani-Asur Hıristiyan birimleri de dahil.

Türkiye, IŞİD’e karşı mücadelede daha etkili bir ortak olduğu konusunda ısrar etse de, Ankara’nın grubun büyümesinde suç ortağı olduğu açık. Aslında Beyaz Saray’ın Orta Doğu Koordinatörü Brett McGurk, 2019’da IŞİD’e katılan 40.000 yabancı savaşçının „hepsi Türkiye üzerinden geldi“ demişti . Dahası, IŞİD, Türkiye’nin 2019 işgalinden önce neredeyse ortadan kaldırıldı ve Ankara’nın o zamandan beri devam eden saldırıları, IŞİD’i yeniden inşa etme gücü verdi.

*

ABD, Erdoğan’ın yalanının kuzeydoğu Suriye’nin işgali için bahane olarak kullanılmasına izin vermemeli. Kuzeydoğu Suriye halkı, hükümetlerini Türkiye’yi hedef almak için değil, ailelerine bir gelecek sağlamak için kurdu. Tayvan Çin için ne kadar tehdit oluşturuyorsa Türkiye için de o kadar tehdit oluşturuyorlar. Suriye’de özgürlük, barış ve güvenlik için tehdit oluşturan Türkiye’dir. Suriye’yi işgal etmenin sonuçlarını Türkiye için çok yüksek yapmak ABD’ye ve uluslararası topluma kalmıştır.

 

Makalenin orjinali ve devam için:

İlginizi çekebilir