Hasip Kaplan: Fezlekeli Siyaset

Son dakika haberlerine göre HDP Kocaeli Milletvekili Ömer faruk Gergerlioğlu hakkında ”terör örgütü propagandasından” hakkında verilen 2 yıl 6 ay hapis cezası yargıtay tarafından onaylanmış.

Gergerlioğlu hiç bir ayrım yapmadan insan haklarını ısrarla savunan bir milletvekildir. Çalışmaları özellikle çıplak aramayla ilgili ihlallerin gündeme oturması iktidarı rahatsız edince düğmeye basıldı.

HDP’nin dokuz milletvekili hakkında Kobani eylemleri nedeniyle hazırlanan fezlekeler Adalet Bakanlığından Meclis Başkanlığına gönderilmiş.

Başarısız Gare operasyonu sonucu özür dilemeyen istifa etmeyen hesap vermeyen iktidar, HDP’ye var gücüyle saldıracağını açıklamıştı.

Siyasal iktidar partiyi çalışamaz duruma sokmak isterken, milletvekillerinin tutuklanması ve cezalandırılması yönünde yargıya siyasi talimatlar veriyor.

CHP ve muhalif herkese hakaretler, tehditler havada uçuşuyor.AKP Başkanı il kongresinde Kemal Kılıçdaroğlu için ağza alınmayacak sözler söylüyor.

Siyasallaşan ve bağımlı hale getirilen yargı, AKP,MHP ve iktidar yandaşı olan milletvekeillerine soruşturma açıp,fezleke göndermiyor.

İktidara ait fezlekeler ile muhalefete ait fezlekelerde çok farklı. 

2007 yılında bağımsız milletvekili olarak Şırnak ilinden seçilmişim,meclise gelmişim,hemen ilk fezlekem geldi.Halka kendi ana dilinde “Şev Baş’’  “iyi akşamlar’’ demiştim.

Sırrı Sakık Muş mitinginde ‘’av bene’’ ‘’su getir ‘’ dediği için hakkında fezleke düzenlenmişti.

Şaşırmadık savcılar siyasi partiler yasasını, devletin bütünlüğünü ihlal ettiğimizi iddia ettiler.

İktidar partilerinin görüşülmeyen fezlekelerine bakınız envayı çeşittir. Mecliste çoğunluk olduğu için karar sahibidirler kendilerine dokundurmazlar.

Eski paşa milletvekillerinin evinde genç Özbekli bir kız kendi silahıyla öldürülür,soruşturma açılmaz fezleke düzenlenmez.Eskiler baktığımızda ilginç soruşturmlar görürüz.

Bılboard Yolsuzluğu, Ağaç Yolsuzluğu, Personel Taşıma Yolsuzluğu, Çöp Yolsuzluğu, Akbil Yolsuzluğu, İgdaş Yolsuzluğu, Kiptaş Yolsuzluğu İski’deki Yolsuzluklar, Metro Yolsuzluğu, Kiralık Araç Yolsuzluğu, Sinek İlacı Yolsuzluğu, Çamur Barajı Yolsuzluğu…

Bunların hepsi 2002 yılından sonra, ötelenmiş fezlekelerdir.

Cürum işlemek, ihaleye fesat karıştırmak, kayırma, kollama, fazla ödeme, havuz intikal, komsiyon alımları, özel amaç, cihad hazırlığı, hortumlamak, baskıcılık, yasa tanımazlık, mahkeme kararlarını uygulamama suçlarında fezleke düzenlenmez.

Sahtecilik,Karşılıksız çek keşide etme, insel taciz, yetkili olmadığı iş için yarar sağlama, Zimmet, kalpazanlık, esmi evrakta sahtecilik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçlamalarında da fezleke düzenlenmez. 

Kara paranın aklanmasına dair yasaya muhalefet, Soruşturmanın gizliliğini ihlal, yargı görevini etkileme, GDO’lu ürünleri ithal, üretme veya çevreye bırakma,Kaçakçılıkla mücadele yasasına muhalefet,Dolandırıcılık.

Bu tür fezlekelerde dönem sonlarına ötelenir. Soruşturma konusu olan 17-25 aralık yolsuzluk dosyalarında ise iktidar çoğunluğu,Yüce Divan’a sevki oyçokluğu ile redder.

HDP fezlekelerine gelince suç tipi hemen değişir. Anayasa’nın başlangıç hükümlerine muhalefet, örgüt propagandası yapmak , suçu ve suçluyu övmek,hHalkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik,Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme ve iştirak fezlekelerde matbu suçlamalardır.

Kurul halinde çalışan kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret ,Örgüt üyeliği, Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma / örgüte üye olmasa dahi örgüt adına suç işleme, suç işlemeye alenen tahrik,Yasak yayın bulundurmak,Türk Harflerinin Kabulü Kanununa aykırı davranma, görevi yaptırmamak için direnme, hakaret, tehdit , halkı askerlikten soğutma.

Siyasi parti faaliyetleri,parti meclisi veya merkez yürütme kararları,bu yöndeki çalışmalar,Anayasa Mahkemesi yargı denetimine tabidir.İktidarlar bu faaliyetleri bölücü,terör suçları kapsamına alarak, siyasi operasyonlarda hız kesmediler.

Ne zaman toplu hukuksuzluklar insan hakları ihlalleri başlamışsa, mecliste duyulan muhalefet seslerini susturmak için harekete geçmişlerdir. Milletin iradesine, seçtiklerine verdikleri altı milyon seçmen oyuna zerre kadar saygı göstermemişlerdir.

Her partinin, her liderin bir siyasi ömrü var,gün gelir dokunulmazlıkları biter. Sıradan yurttaş olurlar,görevleri zamanında işledikleri suçlar peşlerini bırakmaz. Mutlaka hesap soracak bir güç ortaya çıkar.Atıp kesenler, muhalefete terör estirenler,sıraları gelince sanık sandalyesine otururlar.

Muktedir olanların en çok korktukları şey, işledikçe insanlığa karşı savaş suçlarıdır.Yalnızlaşırlar,susturdukları, intikam aldıkları basın nefeslerine kadar takip eder onları.

Acımasız davrandıkları siyasetçilerin sağ kalanları peşlerinde olur.En önemlisi katlettikleri insanların çocukları peşlerini bırakmaz.Hayatlarının sonlarında vicdan azabı duyanlar olacak, duymayanlar hesap vermenin telaşına girecek.

Bir film şeridi gibi, yaptıkları önlerine serilecek ne kadar zalim olduklarına kendileride şaşıracak.

Farklı görüşlere, halklara, inançlara, emekçilere karşı acımasız davrananlar hukuku, insan haklarını, demokrasiyi hatırlayacak ve ona sığınmaya çalışacaklar. 

Yanlarında yağcıları, çıkar şarlatanları, soytarıları olmayacak, onları ilk önce terkedecekler. 

Yaşadıkları ve yaşattıkları siyasi trajedyanın, sonu dramla bitecek.Hak yerini bulacak, cezalarını çekecekler.Yaptırdıkları büyük cezaevlerinin tecrit odalarında tek başlarına kalacaklar.

12 Eylül darbesini yapan generallar, GATA’da rahat döşeklerinde olsalar da, toplumun dayatması sonucu göstermelik bir yargılamada mahkum olup,davaları temyiz aşamasında ölümle düştü.

Tarih acımasız diktatörlerin yakın zamanda dahi ibretlik örnekleriyle doludur.Hukuksuz haksız birilerine yaslanarak yükselenlerin düşüşü felaket olur.Onursuz bir yaşamın dip yaptığı andır.

Asıl mesele hesap vermeleridir,yaşattıkları acıların en azından bir kısmını yaşamaları, toplum vicdanını rahatlatır ve ibretlik bir ders olur.

Onun içindir uzun süre iktidarda kalan liderler ve partileri,çok daha fazla yetki ve mutlak sorumsuzluk isterler. Yeni Anayasa tartışmalarının ana kaynağı budur.

Güney Amerika devletlerinde Caudillo denen şefin, bütün idareyi ele alması veya Pronunciemento denilen askeri hükümet darbeleri gelişmişti. 

Türkiye’de anayasa ile sistemi temelden değiştirmek isteyen iktidarın, otoriter sistem özleyişi  arayışı var. 

Olağanüstü yetki isteyip uzun süre iktidarda kalıp hiç bir sorumluluk taşımayan başkan olmak istiyorlar.

Türkiye’de cumhuriyet tarihi boyunca,sıkıyönetim/OHAL olağanüstü rejim uygulamasına daima darbeciler ve diktatörler karar vermişlerdir.

7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana; kaynağını anayasadan, meclisten almayan olağanüstü bir ‘’ara rejim’’ fiili darbe hali  yaşıyoruz.

Valiler yasak koyuyor, Genelkurmay Başkanlığına bağlı Özel Kuvvetler, silahlı güçlere komuta ediyor. 

Yaygın sistematik hak ihlalleri yaşanıyor ve kollektif sorumluluk ile tüm halk sorumlu tutuluyor,cezalandırılıyor.

Milletvekilleri pandemi yasaklarında görev yapamıyor, engelleniyor.Güvenlik güçlerinin saldırısına uğruyor,dokunulmazlık dikkate alınmıyor.

90’lı yıllardan, şehir yasaklarına, kollektif bir suçlama ile sistematik ve yaygın işkence ve yaşam hakkı ihlallerine gelindi. 

Devletin derin dehlizlerinde, istihbaratta, güvenlikte, yargıda, kumpaslar komplolar bitmiyor. Çatışmalar, yasaklar,operasyonlar, provakasyonlar, tutuklamalar hız kesmiyor.

Korona bahane edilerek muhalefetin her türlü çalışması engellenir yasaklanırken,AKP sağlık koşullarını hiçe sayarak kongrelerini yapmaya devam ediyor.

HDP Milletvekillerine Korona yasakları nedeniyle hazırlanan fezlekeler başladı.

Altı yıl önceki Kobani olayları bahane edilerek yoplu yargılamalar yapılmak isteniyor.

DTK yasal bir kuruluş olmasına rağmen yöneticileri üyeleri terör örgütüne üye olmaktan cezlandırılıyor. Leyla Güven’e verilen ağır cezalar,Diyarbakır eski Baro Başkanlarına,milletvekillerine verilen cezalar devam ediyor.

İHD Eş Başkanı Eren Keskin’e bugüne kadar verilen 26 yıl hapis cezası dehşet vericidir.

Gare opersayonu nedeniyle iktidar başarısızlıklarını örtmek için İHD’yi İnsan Hakları Örgütlerini hedef alan açıklamalar yandaş medyada sürüyor.

AKP işine gelince hukuka sığınıyor. Yüce Divana sevkeilmeleri gereken dört bakanları hakkında ki soruşturma raporlarında:

‘’Suç şüphesi altındaki kişilerle mücadele edilirken “Hukuka uygun/hukuka aykırı her türlü yöntem kullanılabilir, gerekirse 3.kişilerin hukukları dahi ihlal edilebilir.” anlayışı çoktan beyinleri terk etmiş olmalı, yasa koyucunun murat ettiği şekilde, kişi hak ve özgürlüklerine saygıda azami gayret sarfedilerek kurallar işletilmeli, özellikle yargı adına hareket eden yargı mensupları ile kolluk kuvvetlerinin faaliyetlerinde mevzuata uygun hareket etmeleri sağlanmalı, aksi halde yaptıkları işe gölge dürecekleri, şaibeli bir hal alan soruşturmaların toplum nazarında güvenirliğinin kalmayacağı, toplumsal barışın bozulacağı bir gerçektir.’’diyen AKP iktidarı emrinde ki güvenlik güçlerine,mülki amirlere, yargıya, HDP teröristtir diyerek her türlü kanunsuz emirleri veriyor.

İktidarın insanlığa karşı işlediği savaş suçları artıyor.Daha dün bir televizyonda,Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı olan İsmail Hakkı Pekin Paris’te üç Kürt kadın siyasetçiye suikast düzenlediklerini açıkladı.

Avrupada yaşayan Kürt siyasetçilerede operasyon çağrısı yapan bu haddini bilmezlere karşı Fransa Hükümetinin yeniden harekete geçmesi için başvurular yapılacaktır.

Türkiye’de aynı şekilde suikast işleyerek çözüm sürecini sabote eden istihbaratçılar yargı önüne çıkarılmalıdır.

Selahattin Demirtaş’ın AİHM Büyük Daire Kararında iktidarın Kobani, DTK tezleri çürütüldü.

Kesin karara uymamakta ısrar edenler,kararı uygulmadıkları için yeni bir AİHM kararıyla karşı karşıya kalacaklardır.

Siyasi saiklerle hukuku hiçe sayanlara karşı mücadelede yeni bir aşamaya giriyoruz.

 

İlginizi çekebilir