Maden ve enerji için hazırlanan torba yasa Mecliste: Sermayeye talan izni

 

Enerji ve maden yasalarında yapılacak değişiklikle sermayenin doğa talanı önündeki çakıl taşlarını da temizleme amacı taşıyan 15 maddelik torba yasanın maddeleri üzerine görüşme ise önümüzdeki hafta başlayacak.

 

Yapılacak değişiklikler; maden, doğal gaz, yenilenebilir enerji alanında faaliyet gösteren uluslararası tekeller ve yerli ortakları için büyük avantajlar sağlıyor. Torba kanun teklifleri kabul edildiğinde maden işletmek için rapor gerekmeyecek, göller üzerinde santraller kurulabilecek, herhangi bir nükleer sızıntıda tesisi işleten sorumlu tutulmayacak, sermayeye teşvik adı altında milyonlar aktarılacak.

Yasa şubat ayı başında Meclis Genel Kuruluna getirilmek istenmiş, ancak bir gün önce İliç’te maden faciası yaşanması üzerine rafa kaldırılmıştı. Dünya Bankası ile imzalanan kredi sözleşmesinin ardından tasarı İliç Araştırma Komisyonunun ilk toplantısının yapılacağı gün yeniden Genel Kurul gündemine taşınacaktı. Önce Komisyonda gelen tepkiler üzerine tasarıya dair görüşmelerin Komisyon toplantılarının sonuna kadar erteleneceği söylendi; aynı günün geç saatlerinde ise Genel Kurulda tartışmaya açıldı. Genel Kurulun kapanmasıyla torba yasa tasarısındaki maddelerin görüşülmesine önümüzdeki hafta devam edileceği belirtildi.

Torba yasayı ve iktidarın aceleciliğini EMEP, CHP, DEM Parti, Yeniden Refah Partisi, Saadet Partisi ve İYİP milletvekilleri gazetemize değerlendirdi.

TALAN SERBEST HALE GETİRİLECEK

Değişikliklerin sömürge madenciliği için dikensiz gül bahçesi yaratacağını ifade eden Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı ve Antep Milletvekili Sevda Karaca, “Yerli ve uluslararası sermayenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını talan etmesini serbest hale getirmek istiyor iktidar. Bu tehlikeli değişiklik bir de ‘yeşil enerji’ gibi maskelerle süsleniyor” ifadelerini kullandı.

Tepkiler üzerine iki kez geri çekilen yasanın üçüncü kez alelacele yeniden Meclis gündemine getirilmesini değerlendiren Karaca, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in uluslararası finans kuruluşlarıyla yaptığı görüşmelere ve Dünya Bankası ile yakın zamanda imzalanan kredi anlaşmasına dikkat çekerek “Dünya Bankası ile bu kanun kapsamında önü açılacak talan, yağma ve sömürü için projeler yapıldığını, milyonlarca liralık ‘hibe’lerin yenilenebilir enerjiden ziyade doğal yaşamın sermaye tarafından yutulmasının planlandığını da biliyoruz. Bu yasa iktidarın, uluslararası maden ve enerji tekelleri ile yerli iş birlikçilerine verdiği sözlerin yasal kılıfıdır” dedi.

“HER YERİ İLİÇ’E ÇEVİRECEKLER”

Bu kanunla birlikte tarım arazilerinin, yaşam alanlarının ve koruma altındaki doğal yaşam alanlarına maden ve enerji santralleri kurulması önündeki tüm engellerin kaldırılacağını hatırlatan Karaca, “Hızlı verilen maden ruhsatları, yerel halkın bu maden yıkımına karşı çıkmasını engelleyeceği gibi, işçi sağlığı ve güvenliği açısından da ciddi sonuçları olacak. Jet hızıyla verilen ruhsatlar, işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından zaten dertli olan maden sahalarında önlem alma yükümlülüğünü de etkileyecek, maden sahasındaki çalışanların ve çevrede yaşayanların sağlığını ve canını tehdit edecek. Yani her yer İliç haline getirilecek” dedi.

“BAE İÇİN MINTIKA TEMİZLİĞİ”

Maden yasasının sömürge madenciliğine, yabancı sermaye ve yerli işbirlikçilerine inanılmaz bir rant aktarımı anlamına geldiğini vurgulayan CHP Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın da “Birleşik Arap Emirlikleri’yle imzalanan ve henüz Meclis onayından geçmemiş bir anlaşmanın mıntıka temizliği de bu yasayla yapılmak isteniyor” dedi. Yasayla aynı zamanda Türkiye’nin doğasını ve insanını liçleyen düzenin daha da liberalize edilmek istendiğine dikkat çeken Günaydın, “İliç nedeniyle tepkiler çok yüksekti, yasa da bu nedenle bekletildi. Bunun bir miktar yatıştığını düşünen iktidar yasayı yeniden gündeme getirdi. Maddeler üzerine görüşmeler salı ve perşembe günü sürecek. Biz engellemek için her türlü çabayı göstereceğiz” dedi.

“MÜCADELE MECLİSLE SINIRLI KALMAMALI”

Söz konusu torba yasaya karşı çıktıklarını vurgulayan DEM Parti Milletvekili İbrahim Aydın da bu yasayla İliç benzeri faciaların önünün açılacağı uyarısında bulundu. ÇED gerekliliğinin kuralsız, kaidesiz şekilde ortadan kaldırılmasının kabul edilemez olduğunu söyleyen Aydın, torba yasaya karşı mücadelenin Meclisle sınırlı kalmaması gerektiğinin de altını çizdi. Çevre örgütlerini ve tüm halkı İliç’i hatırlatarak mücadeleye çağıran Aydın, torba yasanın Mecliste yasalaşması durumunda CHP ile görüşerek Anayasa Mahkemesine itiraz süreci başlatmayı düşündüklerini aktardı.

“YABANCILARA PEŞKEŞ ÇEKİLMESİN”

Yeniden Refah Partisi Milletvekili Doğan Bekin ise torba kanuna ilişkin tutumlarını belirlemek üzere Genel Başkan Fatih Erbakan ile değerlendirme yapacaklarını söyleyerek “Madenlerde gerekli önlemler alınmıyor. İyileştirici önlemlerin alınması lazım. Milli ve yerli olarak enerji kaynaklarının değerlendirilmesi gerekiyor. Başka ülkelere veya yabancı yatırımcılara belirli amaçlar için peşkeş çekilmemesi taraftarıyız. Erzincan’da Kanada firması altını çıkarıp götürdü, Türkiye’ye kalan ne yazık ki siyanürlü toprak” ifadelerini kullandı.

Torba yasanın işçi güvenliği ve çevreyi dikkate almadığını; patronlar önemsenerek hazırlandığını söyleyen Saadet Partisi Milletvekili Bülent Kaya ise “Yasayı geri çekmişlerdi, ancak müzakere yapılmadan yeniden önümüze konuldu. Daha önceki itirazlarımızı ortaya koymaya devam edeceğiz. Yasaya dair şerh hakkımız var. Çalışmalara devam edeceğiz” dedi.

“BAZI MADDELERİ DESTEKLİYORUZ…”

Yasayı sormak üzere görüştüğümüz İYİP Milletvekili Erhan Usta, partisinin muhalefet şerhini hatırlatarak “Teklifte yer alan bazı maddeler tarafımızca olumlu görülüp desteklenmekle birlikte birçok maddenin olumsuz etki yaratacağı ortadadır. Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ni yetersiz bulmaktayız” dedi.

RAPOR YOK, SORUMLULUK YOK, TEŞVİK VAR

TORBA kanunun Mecliste kabul edilmesi durumunda:

  • Kıyı Kanunu’nda yapılacak değişiklikle göller üzerinde de imar planı yapılmaksızın yenilenebilir enerji üretim santralleri kurulabilecek.
  • Enerji verimliliğini artırmak amacıyla hazırlanan projelere Bakanlık yüzde 30’u kadar destek verecek.
  • Maden Kanunu’nda değişiklik yapılarak Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu (UMREK) koduna göre raporlama zorunluluğu sadece IV. grup maden işletme ruhsatları açısından devam edecek. Diğer maden grupları açısından bu zorunluluk kaldırılacak.
  • Şirketlere birden çok kaynak izni verilebilecek, lisanssız da üretim yapılabilecek
  • 10 yıllık lisans süresini bitiren lisanssız üretim faaliyeti kapsamındaki tesisler, lisans alma bedeli ile lisans süresi boyunca elektrik piyasasında oluşan saatlik piyasa takas fiyatını, tesis tipi bazında uygulanan güncel Yenilenebilir Enerji Kaynakları (YEK) destekleme mekanizması fiyatından fazla olması halinde aradaki fiyat farkının YEK destekleme mekanizmasına katkı bedeli olarak ödeyerek lisanslı üretim faaliyetine geçebilecek.
  • Elektrik dağıtım tesisleri ve/veya nakil hatlarına ilişkin irtifak alanı, en düşük yaklaşım mesafesi, iletkenin salınım mesafesi ve direkler arası uzaklık dikkate alınarak ilgili mevzuata göre belirlenecek. Kamulaştırma bedelleri azaltılacak.
  • Nükleer sızıntıda tesisi işleten şirketin sorumluluğu olmayacak.

SÜPER TALANA ‘SÜPER’ YASA

Yasa teklifinin gündeme gelmesinden yakın zaman önce Britanya sermayeli enerji, kimya, yenilenebilir enerji, metal ve madencilik endüstrilerine veri sağlayan küresel araştırma ve danışmanlık kuruluşu Wood Mackenzie (WoodMac), metal ve madencilik için ‘süper bölge’ önerdiği bir rapor yayımlamıştı.

Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ‘süper bölge’ projesi Afrika, Ortadoğu, Orta Asya ve Güney Asya’yı kapsıyor.

TALAN TEKELLERİN MADEN İHTİYACI İÇİN!

Rapora göre 2.5 santigrat derecelik küresel ısınma senaryosunda elektrikli binek araçları, fotovoltaik (PV) sistemler ve rüzgar türbinlerinin satışlarının 2030 yılına kadar yüzde 164, yüzde 171 ve yüzde 132 oranında artması bekleniyor. Bu teknolojilerin mevcut ve tahmini satış öngörüleri bazı ham maddeler için benzeri görülmemiş bir talep yaratıyor, sermayenin artan maden ihtiyacını gündeme getiriyor.

Örneğin ortalama bir elektrikli araç, içten yanmalı motorlu (ICE) bir araca göre altı kat daha fazla mineral gerektirirken, rüzgar enerjisi, gazla çalışan bir tesise göre otuz kat daha fazla bakır yoğun olabilir. Genel olarak kobalt, lityum ve nikel gibi minerallere olan talebin 2040 yılına kadar sırasıyla yüzde 60, 300 ve yüzde 90 oranında artacağı öngörülüyor.

“Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler ve piyasalar, artan maden talebini karşılamak için yavaş yavaş harekete geçmeye başlıyor” denilen raporda, “Şirketler ayrıca enerji dönüşümüyle bağlantılı maden arama ve operasyonlarını da hızlandırıyor” ifadeleri kullanılıyor.

Küresel ısınmaya değinilen raporda “1.5°C hedefi kapsamında, 2030 yılına kadar taahhüt edilen kobalt, lityum ve grafit arzının, talebin yüzde 70’inden azını karşılayacağı öngörülüyor. Wood Mackenzie, arz talep açığını kapatmak ve 2030 yılına kadar kritik minerallerin madenciliği, rafine edilmesi ve eritilmesi için yaklaşık 400 milyar ABD doları tutarında CAPEX’e ihtiyaç duyulacağını tahmin ediyor” deniliyor.

Süper bölge, kobalt, doğal grafit ve manganez gibi stratejik minerallerin sırasıyla yüzde 79, yüzde 53 ve yüzde 44’ünü barındırıyor.

İLİÇ’TE NE OLMUŞTU?

Erzincan İliç’te mimar ve mühendislerin tüm uyarılarına rağmen kapatılmak bir yana kapasite artırımı yapılan Anagold’a ait madende yaşanan göçük nedeniyle 9 işçi çöken liç dağının altında kaldı. Fırat Nehri’nin geçtiği hat boyundaki tarım ve içme suyu ile çevrede yaşayan insanların ve işçilerin sağlığı tehlikeye girdi. Madeni işleten uluslararası maden tekeli SRR Mining ve yerli iş birlikçisi Lidya Madencilik ortaklığındaki Anagold Madencilik’in hiçbir üst düzey yetkilisi tutuklanmazken, madenin kapasite artışına izin veren Murat Kurum hakkında da herhangi bir soruşturma açılmadı. Suç yalnızca madende çalışan mühendislerin üzerine yıkıldı.

Kaynak:Evrensel

İlginizi çekebilir