Zülküf Kurt: Rojava, ABD’nin Afganistan yenilgisine kurban edilebilir

Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesi sonrasında Erdoğan’ın Afganistan’a yönelik mesajları ardı ardına geliyor. ABD’nin çekilmeyi açıklamasının ardından Taliban’ın Afganistan’daki ilerleyişini doğru bulmadığını açıklayan Erdoğan, Kabil’in de düşmesi sonrasında Taliban’la görüşme ve hatta anlaşma mesajları vermeye başladı.

Erdoğan ve Biden, NATO zirvesinde 14 Haziran’da basına kapalı bir görüşme gerçekleştirdiler. Görüşmeye Erdoğan’ın Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden kimseyi almaması, Erdoğan’ın bireysel olarak öne çıkma isteği olarak algılanmıştı. Görüşmeye neden Erdoğan’ın bir tercüman ile katıldığı ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın açıklamasıyla netleşti. Sullivan yaptığı açıklamada, Biden ve Erdoğan’ın, Türkiye’nin Kabil Havalimanı’nın güvenliğini sağlaması konusunda uzlaştığını belirtti.

Erdoğan’ın Taliban’a yönelik bu son dönemdeki açıklamaları kısaca şöyle oldu:

“Taliban’a sesleniyoruz, işgal hareketini bırakın.” – 19 Temmuz 2021

“Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok. Daha iyi anlaşabileceğimize ihtimal veriyorum” – 21 Temmuz 2021

“Taliban yöneticilerinin yaptığı itidalli ve ılımlı açıklamaları memnuniyetle karşılıyoruz.” – 18 Ağustos 2021

‘‘Taliban’ın kuracağı hükümetle görüşürüz.’’ – 19 Ağustos 2021

“Gerekirse Taliban’la da görüşmeler yapabiliriz, ortada bir vaka, gerçek var ve bu konuyla ilgili kapı çalındığında kapımızı açar görüşmelerimizi yaparız.” – 20 Ağustos 2021

“Afganistan’da önümüzdeki sürecin nasıl şekilleneceğini Taliban’ın sözleri değil icraatları, eylemleri ve atacağı adımlar belirleyecektir.” – 25 Ağustos 2021

“Taliban’la 3,5 saat görüşüldü yine görüşürüz. Taliban’ın Kabil Havalimanı’nın işletilmesi noktasında teklifleri var, bize. Bu konuda şu anda henüz verilmiş bir kararımız yok.” – 27 Ağustos 2021

Dolayısıyla, Erdoğan’ın Taliban ile görüşme konusundaki ısrarının en büyük nedeni NATO Zirvesi’nde kendisine biçilen rol gereği. Taliban sözcüsü Zabibullah Mücahid 24 Ağustos’ta gerçekleşen basın açıklamasında, “Türkiye Müslüman bir ülkedir. Bu ülkenin hükümeti ve halkıyla iyi ilişkiler geliştirmek istiyoruz ancak Kabil Havaalanı’ndaki sorun çözülür çözülmez yabancı askerlere ihtiyacımız olmayacak” ifadelerini kullandı. Taliban’ın Afganistan’da yabancı asker istememe tutumunun devam ettiğini Erdoğan’ın açıklamaları da teyit ediyor. Erdoğan, Taliban ile 3,5 saat görüşüldüğünü belirttiği açıklamasında, Taliban’ın havaalanının işletilmesi talebi olduğunu belirtti. Belli ki taraflar, askeri olarak değil, sivil olarak orada olma konusunda anlaşma sağlamış görünüyor.

Türkiye-Taliban-DAİŞ yeni uzlaşı merkezi Afganistan

Erdoğan, Siyasal İslam’ın güç kaybettiği bu dönemde Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesini bir fırsat olarak görüyor ve kendisini Batı’ya, “İslam dünyası ile köprü ülke” olarak tekrar pazarlamak ve bunun üzerinden hem içeride hem de dışarıda güçlenmek istiyor. Taliban da Türkiye’nin bu rolü üzerinden kendi meşruiyetini sağlamlaştırmak ve Afganistan’daki hakimiyetini uluslararası engellemeler olmadan inşa etmek istiyor. Taliban, Türkiye’nin DAİŞ ile olan yakın ilişkilerini de biliyor. O nedenle de Türkiye’yi, DAİŞ ile yaşadıkları sorunlarda bir arabulucu olarak da kullanmak isteyecektir. Havalimanı önünde tahliye için bekleyen insanlara yönelik gerçekleşen canlı bomba saldırısını üstlenen DAİŞ, Taliban’ın kazanımlarını kendilerine rağmen koruyamayacakları mesajını da verdi. O nedenle de Taliban-DAİŞ uzlaşısının da çok uzak olacağını düşünmüyorum.

Taliban’ın kazanımlarının DAİŞ’i çok rahatsız ettiğini düşünmüyorum. Tam tersi, Taliban’ın açtığı alan ve zeminde DAİŞ’in yeniden örgütlenme ve yükselme şansı var. DAİŞ, bu şansı kaçırmak istemeyecek, Türkiye üzerinden Taliban ile uzlaşma yolları arayacaktır. Türkiye’nin DAİŞ’i, Taliban’a karşı kullanma potansiyelini de göz ardı etmemek gerek. Olası bir Türkiye Taliban uyuşmazlığında gerçekleşecek olan DAİŞ saldırıları, Türkiye’nin Taliban’a “Bana rağmen var olamazsın” mesajı da içerecektir. Bu nedenle de Afganistan önümüzdeki dönemde, muhtemel bir Türkiye-Taliban-DAİŞ işbirliğinin merkezi olacak.

Kürtler açısından en yıkıcı NATO toplantısı

Bu yıl gerçekleşen NATO toplantısı, NATO 2030 Stratejik Konsepti’nin kabul edilmesi açısından ayrı bir öneme sahip. NATO’nun kabul ettiği bu konsept sürecindeki tartışmalarda, Kürtler ve Rojava önemli bir yere edindi. Türkiye’nin Rojava’ya yönelik saldırıları sonrasında Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Trump ve Erdoğan’ı ikili karar almaları nedeniyle eleştirmiş, “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” açıklamasında bulunmuştu. Macron’un “ABD ile NATO müttefikleri arasında stratejik karar alma süreçlerinde hiçbir şekilde koordinasyon yok. Hiç. Aynı zamanda bir diğer NATO üyesi Türkiye’nin, çıkarlarımızın söz konusu olduğu bir bölgede, koordinasyonsuz saldırgan eylemleri var” açıklaması, 2030 Konsepti’inde siyasi koordinasyonun arttırılması için bir dizi karar alınmasına yol açmış, Kürtlere yönelik saldırılar bu yeni konseptin oluşmasına giden yolu açmıştı. Ancak Türkiye’nin Rojava’ya yönelik saldırıları ve bu saldırılara karşı sessizlik devam ediyor.

Türkiye’nin Afganistan’da rol üstlenmesinin kararlaştırıldığı NATO toplantısı öncesinde gerçekleşen 2 Haziran 2021’deki MGK toplantısı, Türkiye’nin NATO’daki tutumunu belirlediği bir toplantıydı. Gerçekleşen MGK toplantısı sonrasında yapılan basın açıklamasında, öncekilerden farklı olarak şu ifadeye yer verildi: “Bu çerçevede önümüzdeki dönemde de Güney sınırlarımız boyunca terör örgütlerini etkisiz ve sınırlarımızı güvenli hale getirmeye yönelik harekâtların kesintisiz bir şekilde sürdürüleceği belirtilmiştir.” Bu açıklama ile Türkiye, Macron’un eleştirisiyle şekillenen ve yeni planda “siyasi koordinasyonun arttırılması”nı içeren başlığa dair tutumunu da netleştirmiş, saldırılarına devam edeceğini de tekrar belirtmiş oldu. NATO toplantısında Erdoğan ve Biden arasında gerçekleşen görüşmede, Türkiye’nin Afganistan’da rol üstlenmesi karşılığında Rojava’daki saldırılarına sessiz kalınacağına dair bir görüşme yapılıp yapılmadığına dair bir bilgi yok. Ancak Türkiye’nin son günlerde Rojava’ya yönelik saldırılarına ABD’nin sessiz kalması, bir anlaşmanın varlığını gösteriyor. YPG sözcüsü Nuri Mehmud, twitter üzerinden yaptığı açıklamada, DAİŞ Karşıtı Uluslararası Koalisyonun Türkiye’nin saldırıları karşısında herhangi bir tutum almamasını eleştirdi ve şunları paylaştı:

“YPG olarak, DAİŞ’e karşı yürüttüğümüz savaşta ve bölgeyi korumada başarıya ulaştık.  Irak ve Afganistan’a göre daha başarılı ve sorumlu davrandık. Fakat Uluslararası Koalisyon Sözcüsü Wayne Maratto, Koalisyon ve NATO üyesi olan işgalci Türk ordusunu, çalışanlarımıza ve bölge halkına karşı saldırılarda sorumlu görmüyor. ABD’nin Avrupa’daki ordu komutasını ve Pentagon’u sorumlu gösteriyor. Acaba sorumlu kim?”

Görünen o ki, Türkiye Afganistan’da edindiği tüm rol ve misyonu, Rojava’daki kazanımları yok etmek için her koldan kullanmaktan geri durmayacak. DAİŞ Karşıtı Uluslararası Koalisyonun saldırılar karşısındaki sessizliği, NATO toplantısında Türkiye’nin üstlendiği rol gereği her yaptığının görmezden gelineceğini de gösteriyor. Bu da, Rojava’nın karşı karşıya kaldığı riskin büyüklüğünü gözler önüne seriyor. Rojava, ABD’nin Afganistan yenilgisine kurban edilme riski taşıyor.

 

İlginizi çekebilir