Suna Arev: Mathilden Tepesi 

‘’Eyy aydın; bunca zulüm yaşanırken ibren kimden yanaydı senin…“

Çırılçıplak , genç , sağlıklı bir adam sağ elini havaya kaldırmış  ‘yıldızlara doğru’ uzatıyor. Elinin içi boş ; kesici, delici herhangi bir alet yok..Bu biraz da bize,  „üryan geldim, yine üryan giderim’’ diyen Karacaoğlan’da ifadesini bulan Anadolu irfanını, kadim topraklarımızdan geçmiş erenlerin felsefesini anımsatıyor. Ya da tarihin eski dönemlerinden kalma, avcı toplumlarına özgü bir selamı çağrıştırıyor: „Bak elim boş, sana zarar vermem“  güvencesiyle birlikte…

Fakat ezilenlerin var olduğu dünyada sağ el kan döken,  zulmü bizzat uygulayanlardır.

1900′ lü yıllarda Ludwig Habich bu, ‘çağdaş  sanat’ eserini yaratırken çok emek vermiş ve kuşkusuz çok da alın teri dökmüştür.  Henüz 6 yaşındayken başladığı sanat yaşamını Stuttgart üniversitesinde  heykel profesörü olarak tamamlamış ve Jugendstil  (Genç sanat akımı) alanında birçok genç sanatçı yetiştirmiştir.

1898’de dönemin tanınmış sanatçılarıyla birlikte “ Hür Darmstadt Sanatçılar Derneği“ ni kuruyor. (Adolf Bayer, Heinrich Jops, Jacob Krug , Erich Minder , Hermann Geibel…)

Bir yıl sonra da Habich ve altı sanatçı arkadaşıyla beraber,  Grand Duke Ernst Ludwig, tarafından yeni oluşturulan, Mathilden Tepesi’nde Sanatçılar Kolonisine katılıyor.

1892′ yılından itibaren de büyük dük sarayında portre ressamı olarak çalışıyor.

Darmstadt Mathilden Tepesi ’nde onun eserlerinden Ernst Ludwig’in evinin önüne dikilen devasa kadın ve erkek figürü, Habich’in çok iyi bir mimar olduğunun göstergesidir.

1920’li yıllarda Hitler’in öncülüğünü yaptığı NSDAP  (Nationalsozialistischen Deutschen Arbeiter-Partei / Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi) aradan geçen on yıl içinde  yükselişe geçer ve 1930 seçimlerinde önemli bir başarı elde eder ki Darmstadt ve çevresi bu seçimlerde Nazi partisine yüzde 50 oranında oy vermişti.  O dönemlerde Almanya’da aydın ve sanatçılar ile onların kurumların öne çıktığı iki kent vardır: Darmstadt ve Münih…

Heykel Profesörü Ludwig Habich’e Nazi Ödülü:

Habich’in 65. yaş günü kutlamasında Darmstadt’taki sanat başarıları için bir övgü günü düzenlendi. Eserleri muhteşemdi fakat onu Nazilerin gözünde değerli kılan ve onu kültür ödülüne götüren 1900’lerde yaptığı “ yıldızlara doğru “ uzanan bronz heykeldir.  Sağ elini yıldızlara doğru uzatmış bu gencin duruşu Hitler selamına tekabül ediyordu. Hitler Faşizmine itaat etmeyi ve savaş gayretine şükretmeyi içeren bu heykel tam 40 yıl sonra onu ödül ve övgülere boğacak, ‘’ileriyi gören heykeltraş’’ olarak şımartacaktı. SS subayları kanlı elleriyle ona 3000 mark verecek ve bir altın madalyayı Ludwig Habich’in boynuna geçirecekti.

Ludwig Habich  ,Adolf Müller, Heinrich Jobs gibi faşizm yanlısı daha birçok ressam ve heykeltraş,  mimar ve mühendis ve o dönemin belediye başkanı Otto Wambold’la birlikte  Darmstadt ve çevresinde faşizmin yükselmesinde ve taban bulmasında epeyce çaba harcamış,  faşizmin eteklerine çıkarları gereği yüz sürmüşlerdir. Dönemin sanatçı, aydın  ve yazar çizerleri derebeylerden sonra  SS ‚lerin kanlı botlarla geçtiği yolların önünü açmaya , kuşku götürmez çabalar harcamışlardır.  Aydın ve sanatçılar bir toplumun rehberi, uyuyanı uyandırandır fakat, Darmstadt’taki sanatçı , yazar çizer , hakim , doktor (Konrad Goebbels: Joseph Goebbels ‚in kardeşi de Darmstadt ‚a doktordur) üniversite yöneticileri, öğretmenler vb….O kadar çok ki bunlar, ibrelerini faşizmden yana çevirmiş, faşizmi desteklemiş, hatta NSDAP’ta  bizzat aktif olarak çalışmış ve kitleleri buna yönelmişlerdir. İşte onlar Ludwig Evinde maskeli balo eğlenceleri düzenlerken, karınlarını yırtılana kadar tıkarken, faşizm de bu bölgede tırmanışa geçiyordu.

O dönemler siyasi muhalifler keyfi olarak tutuklandı. Yahudi , Ari ırktan olmayan yetkililer görevden alındı. Tüm muhalif basın susturuldu. Büyük meydan ve sokak adları değiştirilip Adolf Hitler adını aldı . Bu bölgede beş kışla inşa edildi , sinagoglar yakıldı , geceleri SS subayları Yahudi esnafların dükkanlarını kundaklayıp ateşe verirken , genç Yahudi kızları kendilerini pencerelerden attılar , babaları kendilerini astı. 1943’lü yıllarda bir tek Yahudi, bir tek komünist, bir tek Roman , bir tek eşcinsel, bir tek muhalif kalmadı.  

Mathilden Tepesi’nde maroken koltuklarında oturup şarap yudumlarken,  SS’ler kent meydanında toplanmış binlerce kitapları yakıyor, kentten cehennem ateşleri yükseliyordu.

“ Kitapları yakanlar bir gün gelir insanları da yakarlar “ demediler…

Onların bu sefil, bu rezil durumlarını reddeden sanatçı arkadaşları Berlin‘ de, Auschwitz’de Birkenau’da kurşuna dizildiklerinde, binlerce Yahudi, Roman , komünist, muhalif kimler varsa , hayvan taşıyan tren vagonlarına yüklenip ölüm kamplarına yollanıyordu. Onlar ise sıcacık yataklarında deliksiz uykularının tadını çıkarıyorlardı. Hitler Faşizmi de yalnız bu kenti değil, dünyayı kana boğuyordu…Sustular…

Yanıbaşlarındaki 3 kimya fabrikasının (Merck, Röhm, Haas) patronları ve kimyagerleriyle ki,  hepside Nazi partisine üye idi; zehirli gazları, silahları , kurşunları , kurşun geçirmez şeffaf uçak camları üretiler ve savaştan elde ettikleri kar ile düzenledikleri eğlence partilerine katıldılar . Onların kan ile elde ettikleri para kasalarını alkışladılar. Her fabrikanın yanına kurulmuş barakalarda , binlerce zorunlu işçinin köle gibi çalıştırılmasına göz yumdular.

Hitler Faşizmi  geçtiği her yeri kan ve moloz yığınına çeviriyordu .Taa ki Kızıl Ordu Berlin, önlerine gelip „Buraya Kadar “ diye, kükreyene kadar.

Ya sonrası;  İngiliz emperyalizmi güya faşizme karşıymış gibi bombardıman uçaklarıyla bu kenti yerle bir etmişti. 12 bin 500 insan;  çoğu kadın ve 16 yaşın altındaki çocuklar yanarak can vermişti. Ayrıca 60 bin evsizi de geride bırakmıştı.

Evet , kimya üreten fabrikalara hiçbir zarar verilmezken ,fabrikaların yanındaki zorunlu işçi barakaları içindekilerle yerle bir edilmiş yanarak küle dönüştürülmüştü. Mathilden Tepesi’ndeki sanat kolonisi eserleri hiç yara almamıştı! Adeta içini  yeniden dolduracak burjuva sınıfını bekliyordu.

Savaş bitmişti! Almanya çapında en çok yıkım alan iki kentten biriydi Darmstadt. Diğeri de Pforzheim’dı. Kenti yeniden onarmak , yaraları sarmak zaman alacaktı. Bir sorun daha vardı;  kenti faşistlerden arındırmak.

Birçok savaş suçlusu ülkeyi terk etmişti , önemli kimyager ve mucitler İngiliz ve Amerikalılar tarafından hiçbir sorgulamaya tabi tutulmadan kendi ülkelerine götürüldüler ve orada işe devam ettiler.

Darmstadt ‚ta bir toplama kampı kuruldu. Eski Nazi ve yöneticileri orada toplandı. Ancak göstermelik bir soruşturma sonrası hepsi görevlerine geri döndü . Bazıları küçük meblağ karşısında kefaletle serbest bırakıldı.194 ‚te başa getirilen Belediye başkanı da Nazi destekçisiydi.( Ludwig Metzger). O da birçok şeye göz yumdu.

Ludwig Habich  adı yine bir sokak ve Mathildenhöhe’ de bir eve verildi.  Habichweg ve Habich Haus,  Henrich Jobs’un da ( Daha önce Yaralı Aslan Anıtı yazımda bahsetmiştim) adı hala orada.  Mathilden Tepesi’ne çıkmak için tırmanan uzun ve geniş merdiven basamaklarına verilmiştir; Heinrich Jops Treppe…

 Bütün Mathilden Tepesi sanatçıları buradaki eserleri nedeniyle kültür ödülleriyle onurlandırıldı!

1945’ten 1948′ kadar Darmstadt’taki Nazi sanıklarının tutulduğu kamp 1948’de sona erdiğinde hepsi de mesleklerine geri döndü. Himmler’in genelkurmay başkanı Karl Wolf ve Auschwitz ‚deki çocuk kasabı olan  Hans Starbucks da uzun süre hiç rahatsız edilmeden yaşayıp gittiler. Konrad (Wilhelm) Goebbels 2 bin Mark kefalet ücreti vererek doktorluk mesleğine geri döndü.

Not: O dönem belediye başkanı olan Otto Wambold, 1945  Nisan ayında savaş sonrası karısıyla birlikte intihar etmiştir. 

Direnen karşı koyan  ,onurlarıyla ölenler de var bu dünyada .Her zaman lanetle anılanlar da…

Ludwig Habich, Darmstadt’taki eski mezarlıkta gömülü. Adolf Müller ve diğerleri ise Orman Mezarlığında…

Darmstadt Orman Mezarlığında ve eski mezarlıkta binlerce Nazi ve kurbanlar bir arada yatıyor. Sistem biraz ütülendi o kadar… Mathildenhöhe ( Mathilden Tepesi) UNESCO’nun koruma alanıdır. 

Demek ki neymiş efendim; var olan sistemi düzeltmek yetmez onu kökünden değiştirmek gerekiyor…

İlginizi çekebilir