Seydi Fırat: İsrail-Filistin gerginliği ve Türkiye’nin tavrı 

İsrail’in Gazze’ye yönelik  havadan, karadan ve denizden başlattığı saldırıları sürüyor.  İsrail saldırılarına  Hamas  roketlerle karşılık veriyor.  Saldırı ve çatışmalarda şimdiye kadar  çok sayıda  insan yaşamını yitirdi. Yaşamını  yitirenlerin  ezici çoğunluğu  Filistinli, ufukta normale dönüşte görünmüyor. 

İsrail ve  Filistin  sorunundaki  çözümsüzlüğün  sürüp  gitmesinin bedeli  Filistin  halkına  son derece  ağıra  mal oluyor . Ve bir asırdır  Filistin halkı  ağır bir bedel ödüyor. Görünen o ki Filistinler için durum daha da ağırlaşacaktır.

Küresel ve bölgesel güçlerin  Filistin ve İsrail  sorununa  yönelik ajandaları  esas itibarıyla çözümsüzlük üzerine işliyor, böyle olduğu için kalıcı bir çözüm ortaya çıkmıyor.  

Filistin’e  sahipleme   görüntüsünü veren  güçlerin ezici  bir  kesiminin tutarsızlıklarından dolayı  çözüme ciddi  bir katkıları olmuyor . Tutarsızlık ağırlıklı olarak  iki noktada kendini  gösteriyor. Bu noktalardan bir tanesi  kamuoyu önünde İsrail’e karşı bir görüntü sergilemelerine rağmen, İsrail  ile her türlü  ekonomik, askeri  ve diplomatik çıkar ilişkisi  içinde olmalarıdır. Durumları böyle olunca da İsrail  tepkileri  bir şovdan ibaret  görüyor ve ciddiye almıyor.  

Diğer bir tutarsızlık noktaları ise İsrail’in  Filistinlilere yaptığı baskı ve kötü muamelenin kat, kat daha fazlasını kendilerinin de başkalarına  kendi içindeki farklı  aidiyetlere;  halklara ve topluluklara  yapıyor olmalarıdır. İsrail’den daha  anti demokrat,  daha zulümkar  ve daha  ırkçı  bir yaklaşım sergiliyor olmalarıdır.

 Kötülükte yarışanların iyi ve sağlıklı bir çözüm üretmeleri  doğalarına da uygun  düşmüyor .  

Tutarsız ve iki yüzlü yaklaşımda  ise AKP  iktidarı açık ara önde  gidiyor .  AKP iktidarı kamuoyu önünde  İsrail’e çok diklemesine rağmen altan alta İsrail’e nasıl yaltaklandığı,  ekonomik  ve askeri işbirliğini nasıl daha yüksek seviyelere çıkardığı bilinen bir durum .

 AKP iktidarı din kardeşliği, ‘’ümmeti  Muhammed’’ söylemi ve  Filistin halkına sahiplik adı altında  Ortadoğu’ya  özellikle Arap sahasına  yönelik   yoğun bir algı oluşturdu. Bu alanlarda  bazı kesimlerle  bir bağ oluşturduktan sonra Suriye’yi işgal etmeye başladı . İsrail’in işgal ettiği  toprakların  2  katından  fazlasını Türkiye,  Suriye topraklarında işgal etti . AKP iktidarı tarihsel olarak  Filistin’e  en çok destek veren,  İsrail’e karşı stratejik  bir  duruş  sergileyen  Suriye yi çökertme noktasına getirdi.   Netanyahu’yu  en iyi  tamamlayan  ve stratejisinin başarısına  en çok  destek sunan kişi  Tayyip Erdoğan ve  AKP iktidarıdır.  AKP  iktidarı İsrail’den  kat, kat  daha fazla  Arap coğrafyasında  ve ülkelerine  yönelik saldırı ve işgal girişiminde bulundu  ve bu devam ediyor .

AKP iktidarı  bölgeye  bölge halklarına yönelik  saldırı ve İşgallerde  Hamas’ı,  Müslüman Kardeşler’i  ve DAİŞ’i  bir Truva atı gibi kullandı. Bu gün dünyayı  yardıma çağıran İsrail saldırılarına karşı durmaya çağıran  Hamas,  Türkiye’nin  Afrin işgalini  Afrin’de Kürt halkına yönelik  soykırımı  savunacak kadar  barbarlaştı .

İhvan’ın , Hamas’ın Türkiye işbirlikçiliğine  rağmen Arap kamuoyu , Arap aydınların ve Arap ülkelerinin  önemli  bir kesiminin  Türkiye’nin  ve  AKP  iktidarının  niyetleri ve amaçların konusunda  önemli bir tavır değişikliğine girdikleri de  bir  gerçek ve bu  tavır daha da büyüyecektir.

Arap kamuoyunda  temel  algı  ;  ‘Türkler Müslümanlık, din kardeşliği  , dostluk adı altında   fırsat kolluyor, yeni Osmanlıcılık peşindeler  pusuya yatmışlar,  işgalcidirler  uyanık olalım’! şeklindedir.

AKP iktidarı büyük  bir  demagoji ile  yeniden Mescid-i  Aksa’ya  ve Filistin’e sahipleme havasına  giriyor.  Ayasofya’nın  Mescid-i Aksa’dan farkı ne , kılıç hakkı diye  gasp edilip,  camiye çevrildi.  AKP  iktidarının yaptığı  işgaller  talan ve katliamlar İsrail’in yaptıklarını kat, kat aştığı ortada.   

 AKP iktidarının  Afrîn’de yaptıkları kaç  Gazze ediyor?  Sur ,Cizre ,Şırnak  Nusaybin  birer Gazze  değil mi?  Hatta Gazze’ye yönelik yapılanları  ,çok aşan , yıkımlar sergilendi. Burada İsrail’in baskı politikaları  ve  yıkım  uygulamaları  normal karşılanılsın,  tepki verilmesin anlamı çıkarılmasın; kastım  AKP iktidarının  Kürt  halkına, bölge halklarına  ve  insanlığa  karşı  işlediği insanlık karşıtı suçları, soykırım  suçlarını  manipüle etmek için  yeniden Filistin sorununu bir araç olarak kullanmasıdır.

 İsrail saldırılarına  gösterilen  tepkinin,  Türkiye’nin saldırılarına,  Kürt halkına,  Arap  halklarına yönelik katliamlarına gösterilmemesi  büyük bir tutarsızlıktır.

Kürt sorunu,  ve  Filistin sorunu  Ortadoğu’nun  iki  temel  sorunu  bu iki dinamiğin yol açtığı  gelişmeler  ekseninde , küresel  ve bölgesel güçler kendi jeostratejik , Jeopolitik çıkarlarını   gütmeye çalışıyorlar.  

Bölgesel ve Küresel güçlerin Kürt sorununa  yaklaşımları  daha kapalı  bir hat  üzerinde sürüyor, sorunu  mümkün mertebe görmezlikten  gelme,  üstünü örtme, kapalı kapılar ardında  kirli  pazarlığa tabi  tutma  üzerinde sürerken,  aralarındaki bu sözleşmeyi  önemli oranda  kendi kamuoylarına da aktarıyorlar .  Kamuoyları da  Kürt  sorunu karşısında, Kürt halkının adalet ve özgürlük talepleri  karşısında hayli edilgen ve şaşı  bir pozisyon  sergiliyor.  Sorunun  çözümüne yönelik   uluslararası alanda  ve  kamuoyu nazarında  kabul ve desteği en alt düzeyle sınırlandırmaya çalışıyorlar.

Filistin sorununda  ise sahipleme daha açıktan  ve daha  abartılı  yapılmaktadır  ama sahipleme samimiyetten uzak olduğu için bölgesel ve küresel güçler  kendi çıkarlarını çözümün önüne  koydukları için  çözüm ortaya  çıkmıyor.  Sergiledikleri  politikalar  kutuplaşmayı ve çözümsüzlüğü  daha da derinleştirmekten öte bir sonuca şimdiye kadar yol açmadı.

Hem Kürt sorununda  hem de Filistin sorununda kapanı kıracak dinamiklerin buluşması birlikten  mücadele ve dayanışmanın güçlendirmesiyle  yol alınabilinir.

İlginizi çekebilir