Muhittin Beyaz: Türkiye’nin demokrasi sınavı

Doğu blokunun Çin ve Rusya ile tekrardan yükselmesi, Batı ve Doğu arasında soğuk savaş benzeri adı konulmamış yeni bir süreci başlattı. 46. ABD başkanı olarak Joe Biden’ın seçilmesi sonucu ‘ABD geri döndü’ ünlü sloganı, Doğu blokuna dönük tehdit ve Batı blokunda sinerji yaratan yeni bir sürece işaret etti.

Bu sürecin Çin ve Rusya’ya karşı etkili olabilecek en uygun savaş pozisyonu şüphesiz ki değerler üzerine yapılacak demokrasi savaşıdır. ABD,, Doğu blokunun antidemokratik yapısının üzerine giderek küresel düzeyde demokrasi şövalyeliğini yapmaya hazırlanıyor. Joe Biden’nın Batı ülkeleri ile ilişkilerinin yoğunlaşmasının amacı da bu yönde olup Avrupa ülkelerini arkasına alarak demokratik bir bloku, Doğu blokuna karşı inşa etmektir.

Batı için yol bu yöndeyken demokratik değerlere uygun bir yönetime sahip olmayan 20 yıllık Putin iktidarı, ABD’nin değerler üzerine başlattığı savaşın önemli sebeplerinden biridir. Devamın da Putin, muhalefeti, Alexei Navalny örneğinde sindirme politikaları ve nihayetinde kimin secime gireceğini belirleyen yasanın yürürlüğe girmesi ile Batının hazırlandığı demokratik savaşın birer yakıtı olarak dönüşmektedir.

Aynı şekilde askeri, ekonomik ve siyasi olarak önü alınamayan Çin Halk Cumhuriyeti, Batının hazırlandığı savaşa, Uygur Türklerine karşı başlattıkları cendereyle Rusya gibi demokratik savaşa kapı açtı. Nitekim komünist rejimin halk üstünde baskıları ve buna benzer doğu hükumetleri, Batı blokunu, Doğu blokuna karşı Demokratik blok olarak birleştirmektedir.

Küresel siyaset bu çizgide yoğrulurken 14 Haziran’da Brüksel’de Joe Biden ve Erdoğan görüşme öncesi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, HDP’nin kapatılma istemiyle ikinci kez dava açtı. ABD’nin antidemokratik hükumetleri çevrelemek adına yürüttüğü bu demokratik şovalyeliğin, Türkiye tarafından görüşme öncesi HDP’nin tekrar kapatılmasının dillendirilmesi her ne kadar iç siyasetin gündemini değiştirmeye yönelik bir malzeme olsa da, Türkiye ve ABD arasında uzun süren siyasi kriz, HDP’ şahsında Kürt siyasetine yapılan baskı sonucu bu tıkanıklığı sürdürebilir.

Benzer haberler

Dahası Suriye cephesinde Türkiye’nin, ABD’den beklediği SDG tavizine karşıda, Türkiye’nin elini zayıflatabilir. Öte yandan Türk hükumetinin görüşme öncesi aldığı HDP kararı, Joe Biden görüşmesinden büyük beklentilerinin olmadığını da gösteren başka bir durum.

HDP’nin kapatılma kararı dışında 19 yıllık AKP hükumetinin, değerler üzerine savaşa hazırlanan ABD ile demokratik çekişmelerinin halihazırda olacağı kuşkusuz. Siyasi tutsaklar başta olmak üzere Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, avukatlar ve gazetecilerin tutuklanması, ABD’nin Doğu blokuna karşı inşa ettiği demokratik blokta, Türkiye’nin dış siyaseti için yeni bir siyasi krize açıktır.

Nitekim ekonomik kriz yaşayan Türkiye için, ABD ile olası ikinci bir siyasi kriz hükumete ve Türkiye ekonomisine çok ciddi yansımaları olacaktır. Bu bağlamda gelecekteki süreçte Türkiye siyasetine yön verecek olan şey demokratik blokun baskıları olacaktır.

Nato müttefikliğini kullanarak şimdiden Batı cephesine sinyaller gönderen Türkiye hükumeti, Kırım ilhakının karşısında durduklarını keza ABD’nin, Afganistan’dan çekilmesi sonucu Kabil havaalanı güvenliğinin üstlenme teklifleriyle de Türkiye’nin gelecekte hangi siyasetle belirleneceğini göstermektedir. Keza Türkiye jeopolitik konumunu Demokratik blok için önemi ve kıymetini dış ilişkilerinde peşkeş etse de nihayetinde gelecek sürecin demokratik değerlerin kıskacında olacağı da çok açıktır.

Bu durum öncelikle Soğuk savaş benzeri bir tablo olsa da küreselleşme endeksli bir demokrasinin iç işlere nüfuz eden bir siyasetle izleneceği herkesçe bilinen bir gerçek. Bu konuda Türkiye’nin ertelediği ve Batının görmezden gelmesini sağladığı kararlarının dış ilişkilerde birer engel olacağı apaçıktır.

Açık bir şekilde değerler savaşı daha başlamadan Joe Biden ve Erdoğan görüşmesinin belirgin engelleri olarak siyasi tutuklanmalar, HDP’nin kapatma kararı gibi demokratik değerlerin aksaması olarak değerlendiriliyor. Bu doğrultuda gelecekteki siyasetin değerler silsilesinde iç ve dış ilişkilere yön vereceği artık Türkiye tarafından da bilinen bir gerçektir.

 

İlginizi çekebilir