Günay Aslan: Bedirxanilerin yaktığı ışık Kürtlerin yolunu aydınlatıyor

Adını Kürt tarihine altın harflerle yazdırmış Mikdat Mithad Bedirxan’ın çıkardığı Kürdistan Gazetesi’nin yayın hayatına başlamasının üzerinden 125  yıl geçti. 

Ölümsüz Bedirxan 125 yıl önce, ‘’Kürtler bir gazeteden yoksundur, Kürdistan onun için çıkıyor; gazeteyi Kürtleri dünyadaki gelişmelerden haberdar etmek, ilmin ve marifetin yollarını göstermek, Kürtçe okuma ve yazmayı teşvik etmek için çıkarıyorum.’’ demişti.

Gazete 22 Nisan 1898’de yayına başladığı için 22 Nisan günü Kürdistan Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor.

Kutlu olsun…  

Kürt halkının sesi, soluğu olan, ulusal bilincin oluşmasında, Kürtlerin haklı özgürlük kavgasının duyulmasında hayati görevler ifa etmiş bütün parçalardan ve diasporadan Kürt basın dünyasını kutluyor;  Mithad Bedirxan’dan Musa Anter ‘e, Xelil’e Çaçan’dan Gurbetelli Ersöz’e bu yolda hayatını kaybedenleri minnetle anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum…

Aradan tam 125 yıl geçti, bu arada dünyada ve Kürdistan’da çok şey hem de radikal bir biçimde değişti ama Kürtlerin bu lanetli kaderi de bir türlü değişmedi. Kürtler 125 yıl boyunca ödedikleri bedeller sayesinde çok ilerleme sağlasalar da özgürlüklerini kalıcı ve güvenli bir şekilde elde edemediler.  Tutkulu özgürlük düşlerine rağmen kendi ülkelerinde söz ve karar sahibi olma haklarını kalıcı bir çözüm modeli ekseninde hayata geçiremediler. Bazı kazanımları olsa da diken üzerinde, kazanımlarıyla birlikte günümüzde Sırat Köprüsü’ndeler… 

İnsanlığı kökten sarsan iki dünya savaşına, küresel çalkantılara, devrimsel aşamalara ve insanlığın gelişim yolunda elde ettiği paha biçilmez kazanımlara rağmen Kürdistan’ın inkarı ve paylaşılması üzerinde şekillenen eskinin küresel sistemi statükoyu besleyen dengenin ortadan kalkmasına ve Kürt özgürlüğü ekseninde yeni bir dengenin kurulmasına bugüne kadar izin vermedi.

Kürtlerin gücü de bölgesel gericiliğe ve onun sırtısını dayadığı küresel ilişkilere rağmen Kürdistan’ı esaretten kurtarmaya yetmedi. Ayrıca Kürtlerin bıktırıcı iç çekişmeleri Kürt gücünün etkili bir şekilde ortaya çıkmasına, daha iyi, daha ileri sonuçlar alınmasına izin vermedi, vermiyor.

Öte yandan aradan geçen sürede Kürtler kalıcı bir şekilde özgürlüğü elde edemeseler de, özgürlük mücadeleleri sayesinde bazı önemli kazanımlar da elde ettiler. 

Hem kesintisiz süren mücadeleleri hem de dünyanın değişen dengeleri sayesinde Başur’da ve Rojava’da kendi kendilerini yönetme fırsatını elde ettiler.

Bugün Güney Kürdistan’ın (Başur) Irak’ta bir anayasal statüsü var ve bu statü üzerinden uluslararası kabulü ve meşruiyeti var. 

Ancak Başur, bugün bir yanıyla bağımsızlığın eşiğinde dursa da, öbür yanıyla da sahip olduğu federal kazanımlarını da kaybetme riskiyle karşı karşıya bulunuyor. Türkiye- İran ve Irak üçgeninde çembere alınan güney Kürtleri bıçak sırtı bir süreçten geçiyor ve orada da iç çelişki ve çatışmalar, Kürtlerin mücadelesi ve gelecek özlemelerine onulmaz zararlar veriyor.

Öte yandan henüz anayasal bir statüsü olmasa da Rojava’nın da dünya insanlığı nezdinde saygın bir kabulü ve yaygın bir meşruiyetinin olduğu biliniyor. Aynı şekilde Rojava’nın da Başur gibi kuşatıldığı; tehdit ve risk altında olduğu biliniyor. Türk devleti ve Suriye rejiminin Rusya ve İran’ın da desteğiyle kuşattığı Rojava’nın bu tehlikeli kuşatmayı yarması halinde önü açık görünüyor ancak, sömürgeci ülkeler buna izin vermek istemiyor. Bölgesel gericilik ve arkasındaki Rusya, Kürtlerin bu küçük ve her tarafı kanla sulanmış ülkesini boğmak için kirli pazarlıklarını ve arayışlarını sürdürüyor.

Yani her ne kadar ‘kırılgan’ olsa da Kürtlerin özgürlük umutları açısından hayati önem arz eden Başur ve Rojava’daki yapılanmanın korunması Kürtler açısından hayati önem arz ediyor. Elbette bunun sorumluluğu bütün parçalardan Kürt siyasetinin, elitinin ve sivil toplum dinamiklerinin omuzlarındadır.  Ancak sorumluluğun büyüğü ise  Kürt medyasına aittir.

Kürt medyası, Mithad Bedirxan’ın 125 yıl önce yaktığı ışığın peşinden giderek bu sorumluluğu yerine getirebilir.

Bütün parçalardan Kürtlere hitap eden, Kürt toplumsal dinamikleri ve siyasal güçleri arasında demokratik rekabeti teşvik eden, özgür düşünce ve demokratikleşme ekseninde toplumsal ilerleme ve gelişmeye hizmet eden, farklı fikirlere saygı gösteren, toplumdaki her görüşün kendini özgürce ifade etmesine yer veren ve yine Bedirxan’ın deyimiyle ”Kürt milli değerlerini ve Kürtçe’yi teşvik eden”,  nitelikli ve çok sesli bir basın anlayışı bu kritik süreçte çok önemli bir rol oynayabilir.

Kürtleri tüketen, geriye çeken ve riskleri büyüten iç çekişmelerin dışına çıkmış, bütün Kürtlere hitap eden, herkesin görüşüne eşitçe ve özgürce yer veren, partiler üstü bir basın anlayışı içeride yaşanan sorunların ve tıkanmaların aşılması öncülük edebilir.

Ne yazık ki Kürt siyasetini ulusal eksende demokratik diyaloga ve rekabete, çağın gerektirdiği değişim ve dönüşüme zorlayacak, toplumsal rüzgarları arkalamış, sivil karakterli güçlü bir basın olmadığı için, bugün Kürtlerin karşı karşıya kaldığı sorunlar çözüleceği yerde derinleşiyor.

Tarihin bu kritik aşamasında içeride ‘ulusal birlik ve demokratik dayanışma’ talebi yükseltilemediği ve bunu önündeki engellerle samimi bir şekilde yüzleşilemediği içindir ki yaşanan boşluğu iç çatışmayı körükleyen sömürgeci ülkeler doldurmaya ve böylece uğursuz planlarını hayata geçirmeye çalışıyor…

 İlhamını Mikdat Bedirxan’ın 125 yıl önce yaktığı ışıktan alan Kürt Gazeteciler Günü’nde, Kürtlerin parçalı ve kendi içinde kavgalı, toplum üzerindeki etkisi de gün geçtikçe zayıflayan bir medyayı hak etmediklerini düşünüyor, bu tablodan sorumlu olan herkesi yeniden düşünmeye davet ediyorum…

Mikdat Mithad Bedirxan’ın yaktığı ışık Kürtlerin yolunu aydınlatmaya devam ediyor, o ışığın peşinden gitmenin Kürtlere çok şey kazandıracağını görmek gerekiyor…

İlginizi çekebilir