Fırat Yavuz: Videoların Sedat Peker’i Bize Neyi Gösteriyor?

21. yüzyıl insanının temel açmazlarından biri, soyut insan ile somut insan arasındaki varoluşsal bir çelişkide düğümlenmiştir. Kendi varlığını ortaklaşa emek ve düşünce üzerinden kuramayan bireyler, kendi varoluş nedeninden ve gerçekliğinden yalıtık duruma düşmektedirler. Sonuçta bu durum, onları yıkan ve değerlerinden koparan bir niteliğe dönüşebilmektedir. Çünkü insanın kurumsallaşması, özünde başka insanlarla birlikte ortak eylem içindeki süreçte üretilir.

Bugün ise toplumun yaşadığı tarihsel, siyasal ve kültürel süreç, insani kimlikten soyutlanan bir sahte bilincin etkisi ve ağırlığı altındadır. Sahte bilinç ve pratiğin etkisindeki gerçeklik ise, sanal bir dünya içinde, sanal bir gerçekliğe dönüşerek kendi doğal dünyasına yer bırakmamaktadır. 

Pek çok sosyal medya videoları veya genel olarak kitle iletişim araçları gibi, son dönemlerde yayınlanan Sedat Peker videoları ya da videoların Sedat Peker’i, her ne kadar bazı “sansasyonel gerçekleri anlatma” iddiasında olsa da, sonuçta izleyenin yapısal olarak aynı kaldığı nötralize bir etki yaratmaktadır. Yani videoları izleyenler için, sonradan ortak bir fikir, söylem ve eylem birliği ortaya çıkmamaktadır. Öncelikle izleyen, her görselde olduğu gibi, bu videolarda da, hiçbir zaman fiziksel olarak görüntünün dünyasına giremez. Hiçbir şey yaşamıyor veya deneyimlemiyordur.

İkincisi, videolarda seçilen / oluşturulan imgeler, gösterge nesneler, cesim göndermeler, hitabet şekli ve geneldeki mizansen, anlatılan içeriğin neredeyse önüne geçmektedir. Bu anlamda temsillerin, göstergelerin, imgelerin yarattığı postmodern algı yapısı hayatı yönlendirmek için sahip olduğumuz gerçek ve güçlü düşüncenin değerini ve sorgulayıcı fonksiyonunu azaltabilmektedir. 

Sedat Peker figürü Godfather (Allah Baba) azametinde mafyalığı, siyasi ve ahlaki liderliği, kanaat önderliği, ‘hayat okulu’ mezunu bir mazlum bilgini, aynı fani bünyede barındırma gayreti içine girerek postmodern-liberal çağın çoklu ama yüzeysel kimliğini kuşanmıştır.  Günümüz ekonomi politik piyasasında çokça talep gören bu çoklu kimlik, aynı zamanda izleyen açısından oldukça eğlendirici bir tüketim nesnesidir. Kadrajın içindeki görüntü ve ses, bir gösteri merkezine dönüşünce izleyen kitleyi çevreleyip karşı konulmaz biçimde sarabilmektedir.

Çünkü izleyen (toplum), imal edilen gerçekliğe gönüllü katılıyor ve tüketim nesnelerine hırsla sahip olmak istiyordur. Dolaylı olarak gerçeğin, yaşamın, tarihin dıştalayıcısı konumundadır.  Videoları seyrederken izleyen, aslında kendi kendisine şöyle seslenmektedir: Hakikat dışarı, yanılsama içeri..! Toplum ve kitle iletişim araçları arasındaki illüzyon budur.

 Elbette Sedat Peker, var olan egemen düşünce yapısını temsil eden şeyin, bugün büyük ölçüde görsel-dijital-sanal düzleme çekilmiş olduğunu iyi bilmektedir ve videolarında bunun ideolojik ve kültürel mantığını işlemekte beceriklidir (bir kamera ve bir tripota yenileceksiniz). Fakat onun içine düştüğü en ciddi paradoks, araç olarak kullandığı yöntemin ideolojisi içinde tam o an kendisinin bir araca, bir eğlence ve tüketim nesnesine dönüşmesidir.  Videolar tarafından imal edilmiş bir Sedat Peker hiper gerçekliği…  Var olmak’tan temsil olma’ya, gibi görünme’ye giden sinsi acımasız süreç ve onun kaçınılmaz bitişidir bu.

İzleyenin kaçınılmaz bitişi ise, yaşamı istila eden sanal gerçekliği ve gösteriyi benimsemek, alt üst edilmiş bir dünyada, bir yanlışlık anı’nı, ‘doğru ve eğlenceli’ kabul edip yabancılaşmaya teslim olmaktır. 

Gerçek ise, dün ve bugün olduğu gibi yarın da, sanal ortamların ve her türlü kitle iletişim aracının ötesinde var olacaktır. O, metaforlar ya da yanılsamalar içinde kaybolmaz. Aksine bütünsel gerçeklik içinde zamanla kaybolan, yanılsamadır. 

William Shakespeare, kariyerinin zirvesinde kasabasına geri dönmek için oyun yazarlığını bırakmıştı. Oyunun teatral sahnesinin dışında bir dünya vardı…

İlginizi çekebilir