Behice Feride Demir: Makalenin Makalesi

1432 yılında Floransalılar ile Siena ve Milanolular arasında çetin bir savaş meydana geldi. Bu savaş tipik bir iç savaştı ve dönemin İtalyan şehir devletleri için olağan bir durumdu. Arneau nehri yakınlarında iki ordu arasında gerçekleşen bu savaşı vakanüvisler dışında anlatacak başka biri daha çıkacaktı. Ve bu kişi resim tarihine San Remon savaşı adlı tablosuyla geçecek Paolo Uccello’dan başkası olmayacaktı.

Uccello elbette savaş meydanında hiç bulunmamıştı hatta tabloyu savaştan bir süre sonra yapmıştı. Ama bir resamdı ve pek çok çağdaşı gibi sipariş üzerine resimler yapıyordu, San Remon savaşını konu edinen üç anlatımlı tabloyu da floransalı bir zenginin talebi üzerine yapmıştı. Ne var ki Ucceello konuyu gerçek bir savaştan seçmiş ve kendine özgü çizimlerle ona sanatsal boyutlar kazandırmıştı. Tabloyu sipariş edende, siparişi alanda hiç bilmeden asırlarca sürecek sanatsal bir yolculuğa beraber kapı aralamışlardı.

Siyasal olaylar sanatsal olanın tanıklığından, esnekliğinden, özgürlüğünden ve inceliğinden geçmediğinde vahşetle dehşet arasında boğulurlar. Tarihle ortak bir geleceğe sahip olamazlar. Dünya tarihi çoğunluğu savaş, azınlığı barışçıl avunmalarla doludur. Ancak savaşların sonuçları ve yaşattıkları sanatsal ortama geçirildiğinde toplumsal hafızanın şekillenmesinde önemli ve kalıcı izlere dönüşürler.

Yeryüzü savaşlara kocaman bir tarih kaptırmıştır. Bugün dahi dünyanın sayılı yerlerinde savaş, şiddet ve insan hayatının yok oluşuna tanıklık etmekteyiz. Savaş sadece Floransa’dan Fırat havzası ve etrafına taşınmış, tarafları değişmiştir. Ve bu taşınma ortamı içinde etkenler farklı olsada Kürdistan yüz yıllık savaşını bitirmemiş tek ülke olarak ortada durmaktadır. Üstelik bu savaş giderek Kürdistanlıların kaderi ve kabulü moduna dönüştürülmek istenmekte, yerleşik olanı bozmakta ve yeni’nin inşasını gecikmektedir.

 Bu yüzden sanatçılar ve sanat tarihi önemlidir. Elbette sanat bir savaşı durdurma gücüne sahip değildir ancak hiçbir savaş’ın salt askerî vaatlerle kazanç elde ettiği de görülmemiştir. Kürdistanda’ki savaşın talihsizliklerinden biri de savaşlarını konu edinen sanatçıların azlığı yada sanatçısını çıkartma ve onu desteklemeyi idrak edemeyiştir. Bu yüzden salt politik antlaşmalar,sözlü övgü ve propoganda arasında sıkışıp kalmışlardır. Oysa gerçek San Remo savaşını yeniden tuvale aktaran Paulo Uccello’nun ardında bıraktığı gibidir.

 Yada Uccello’dan asırlar sonra yaşayan ve tuval yerine kendi tanık olduğu savaşı kılamlaştıran Alan Botan’ın muhteşem söz ve sanatında gizlidir.

Alan Botan’ı bende duymamış ve tanımamıştım. Dolaylı olarak hepimiz onu kılamlarıyla tanışmışız. Ama Alan’ın hikâyesi de Kürdistanda’ki onlarca sanatçının hikayesi gibi,emeğinden ve eserinden uzak noktalara düşmüş olarak kendisini hatırlatıyor.

Alan Botan’ı Dilbixwin Dara’nın paylaştığı ve hayatının anlatıldığı makaleden daha detaylı tanıyabilirsiniz. Zira Dara’nın emeğine ve ilgisine ortak olma hakkına sahip değilim. Belki bir başka makalede Alan Botan’ın hikayesini yazma hakkını kendimde görebilirim. Ancak Şimdilik makalenin makalesi şeklinde noktalayarak sözü Dara’nın dikkatimizi çektiği yazıya bırakmak en doğrusu.
Ama hani yıllarca aşklarımıza yorduğumuz, direnişlerimizi atfettiğimiz ve okuyanlarına mal ettiğimiz kılamların söz yazarından bahsetiğimi anlatmak isterim.
En azından aşağıda ki dizlerin ona ait olduğunu paylaşarak.
“Min bêriya te kiriye bawerke m’bêriya te kiriye
Bipirse ji rengê biharê
bipirse ji guliyên wê darê
min bêriya te kiriye bawerke m’bêriya te kiriye “
İlginizi çekebilir