Bedri Adanır: DEM-Parti için örgütlenme zamanı

 

31 Mart seçimlerinin ardından Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM-Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ilk söyleşisini Mezopotamya Ajansı’ndan Selman Güzelyüz ile Fırat Can Arslan’a verdi. Bakırhan söyleşisinde önemli mesajlar ve işaretler verdi. 

Bu yazıda Bakırhan söyleşisinden dört alıntıyla, deyim yerindeyse, Bakırhan’ın “hem meclisten içeri hem de dışarı olan sözlerinin” satır aralarını okumaya çalışacağız.

“Örgütlenme seferberliği”

  1. “Biz de ortaya çıkan bu yeni tablo ışığında önümüzdeki dönemde daha fazla çalışıp, daha fazla sahada olacağız. Ciddi bir örgütlenme seferberliği başlatacağız.”

Bakırhan’ın yukarıdaki ifadelerinden anlıyoruz ki DEM-Parti bir zafer sarhoşluğu içinde değil. Aksine seçim sonuçlarının omuzlarına ağır bir sorumluluk yüklediğin bilinciyle bir örgütlenme seferberliğine hazırlanıyor. 

Örgütlenme seferberliği kararı, DEM-Parti’nin yaptığı halk toplantılarında ortaya çıkan eleştiri ve önerilerle gidilen konferans ve kongre süreçlerinde alınan kararlarla tutarlı olduğunu da not edelim. 

Son 8-10 yılda dozu iyice arttırılan baskı politikalarının da iflası anlamına gelen seçim sonuçları, elbette en fazla DEM-Parti ve bileşenleri için muazzam bir örgütlenme fırsatı sundu. Yalnız şunu not etmek gerekir ki sol, sosyalist örgütler için örgütlenme; belli zamanların değil, her zamanın temel görev ve sorumluluğudur. Nitekim son 8-10 yılda iktidarı yıldaki baskı ve zor da biraz da bu sorumluluğun aksatılmasıyla ilgilidir. 

Şimdi ise farklı bir durum söz konusu; Bakırhan’ın da ifadesiyle “kudretli bir durum” var. Şimdi bu kudretli durumu pekiştirmek için başlatılacağı ifade edilen örgütlenme seferberliği üzerine bazı hususlara dikkat çekmek gerekiyor.  

Bu hususların başında parti örgütleriyle örgütlenmeyi esas almak, örgütlenme faaliyetlerinde belediye çalışmalarıyla parti çalışmaları arasındaki ayrımı kırmızıçizgilerle belirginleştirmek geliyor. Yerellerde belediyeler etrafında olası çıkar yığılmalarının önüne net çizgilerle geçmek, kişisel-grupsal çıkarların önüne DEM-Parti’nin belediyecilik anlayış ve modelini koymak büyük önem arz ediyor. Daha açık ifade etmek gerekirse; örgütlenme politik zemin üzerinden, politik dertler üzerinden olmalı; parti çalışmalarını basamak yapmaya çalışan anlayış ve yaklaşımlara tavır net olmalı, bu yaklaşımlar açıkça halka hizmet etmeyen, parti dışı yaklaşımlar olarak değerlendirilip reddedilmeli. Aksi durum, Bakırhan’ın da dikkat çektiği “ödenen büyük emek ve bedele” sırt çevirmek olur.  

Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) döneminin özellikle 1999 -2000 yıllarında, yine Bakırhan’ın Demokratik Halk Partisi (DEHAP) Genel Başkanlığı döneminde bu gelenek yerellerde oldukça güçlüydü. O dönemki adlarıyla gençlik ve kadın kolları ile yönetimler mahallelerde komisyonlar şeklinde örgütlü ve etkindi. Halk toplantıları nerdeyse rutin bir şekilde yapılırdı. Mahalle komisyonları mahallelerde çalmadık kapı bırakmıyorlardı. Deyim yerindeyse sürekli bir ‘örgütlenme seferberliği’ vardı. Parti örgütleri mahallelerinde yaşanan sorunlara vakıftı, bu sorunlara çözüm gücüydü. İnsanlar partiye, partinin politikalarıyla bağlıydı, başka hesap ve kaygıları yoktu. 

Yani DEM-Parti geleneği neyin eksik olduğunu ardılı olduğu partilerin geçmiş pratiklerine bakarak bile anlayabilir.

“CHP’ye büyük bir şans doğdu”

  1. “CHP, fırsatçı bir şekilde davranıp nasıl olsa ‘AKP baskı uyguluyor ve Kürtler bu baskı politikaları karşısında başka tercihlerde bulunuyor’ havasına kapılırsa kaybeder. CHP için büyük bir şans doğmuştur. Yüz yıldır çözülmeyen Kürt meselesini, ikinci yüzyılda diyalog ile çözme fırsatını yakalamıştır. CHP samimi ve doğru bir yaklaşım ile gerçekten Türkiye’nin demokratik geleceğinde önemli bir rol ve misyon oynayabilir.”

Bakırhan’ın bir diğer önemli mesajı Cumhuriyet Halk Partisi’ne… Bugünlerde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapacağı yeni Anayasa çerçevesinde olacağı ifade edilen görüşme konuşuluyor. AKP iktidarının gündemin bir kez daha savaş varken, Kürt kentlerine kayyım atama sinyalleri veriliyorken bu görüşmede Özel’in tavrı oldukça önem arz ediyor. 

Özgür Özel’in evvela Bakırhan’ın ifadesiyle “CHP’nin yüz yıldır çözülemeyen Kürt meselesini ikinci yüzyılda diyalog ile çözme fırsatı yakaladığını” unutmaması gerekiyor. 

Yine CHP’nin Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştiren, dolayısıyla emekçileri, emeklileri, yoksulları daha fazla yoksullaştıran politikalara kapı aralayan “Dokunulmazları kaldırmak hukuka aykırı ama ‘evet,’ diyeceğiz” tutumunu, kayyımlarla halkın iradesinin gasp edilmesine sessiz kalma pozisyonunu hatırlaması gerekiyor.

CHP, Kürtlerin bunlara rağmen onlara tarihi bir şans yaratmasını hoyrat bir şekilde harcamamalıdır; bunu bir şanstan ziyade ahlaki-politik bir sorumluluk olarak görmelidir. Türkiye halkları daha adil bir gelir dağılımını, demokratik değerleri hak ediyor çünkü. 

Aynı durum AKP için de geçerlidir. Kürt sorunundaki çözümsüzlüğün kimseye bir hayrının olmadığı, aksine bir çürüme yarattığı artık görülmelidir. İçeride ve dışarıda, Kürt sorununun çözümsüzlüğü üzerine inşa edilen siyaset (aslında siyasetsizlik) Türkiye halklarına hiçbir şey kazandırmıyor, AKP’ye de kazandırmıyor.  

“En ufak eksiklikte gerekeni yapacağız”

  1. “O mevki ve makamlar için büyük bedeller ödedik. Arkadaşlarımız içeride. Gülten Kışanak, Leyla Güven, onların belediye pratiklerine, geçmişine layık olma günüdür. ‘Biz geldik 5 yıl otururuz’ yok. Geçmişte de yoktu ama şimdi hiç olmaz. En ufak bir eksiklik konusunda dahi genel merkez olarak; halkımıza söz verdik. Gereğini yapacağız.”

Bakırhan belediyeler etrafında kümelenen çıkar gruplarına çok açık bir mesaj vermiş: “Halkımıza söz verdik, en ufak bir eksiklikte bunun gereğini yapacağız!” demiş.

Bu husus oldukça önemlidir. Çok açık ifade etmek gerekir ki belediyeler hiç kimsenin, hiçbir nedenle hak talep edebileceği bir alanlar değildir; belediyeler kolektif çıkarı esas alan ve buna göre çalışan halka hizmet alanlarıdır. 

Bakırhan’ın ifadelerinden anlıyoruz ki belediyelerin birilerinin ihale kovalayabileceği, müteahhitlerin imar izinleri peşinde gezeceği bir yer haline gelmesine müsaade edilmeyecek.  . 

 “Toplumcu belediyeciliği dünyaya göstereceğiz”

  1. “En küçük yerlerden büyük yerlerde kadar proje birimleri oluşturacağız. Ezber çalışmalar yok. ‘Kanal açtım’, ‘Kaldırım yaptım’ ile bu meselelerin çözülemeyeceğini biliyoruz. Kurdistan’da yüz yıllık yaralar var. Hizmetsizlik var. Yani daha nitelikli, daha birikimli ve daha sonuç alıcı çalışmalar olmalı. Yer yer belediye olanakları ile yer yer kentin dinamiklerinin katkısı ve katılımıyla toplumcu belediyeciliğin ne olduğunu tüm dünyaya göstereceğiz.”

Bakırhan, DEM-Parti belediyeciliğinin klasik belediyecilik anlayışından daha fazlasını ifade ettiğine dikkat çekmiş.

Yüz yıldır kapanmayan, ha bire kaşınıp kanatılan yaraları sarmak, iyileştirmek; bir kez daha yeni yaraların açılması pahasına “yaralıların” omuzlarında duruyor. 

Evet, DEM-Parti yarası olanların, derdi olanların partisidir! Kürtlerin, emekçilerin, yoksulların dertlerini dert etmişlerin partisidir! Kişisel hırs ve menfaatlerinin peşinden belediyelere üşüşenlerin partisi değildir! Yaşamlarıyla, konforlarıyla emekçilerin, yoksulların fersah fersah uzağında olanların partisi değildir. Bu tanımlamalar bile başlı başına bir yol haritası sunuyor DEM-Partili seçilmişlere, ağır bir sorumluluk yüklüyor. 

 

Bu yüzden Bakırhan’ın “O mevki ve makamlar için büyük bedeller ödedik” sözleri unutulmamalıdır. Dahası seçmenin birileri mevki makam sahibi olsun diye oy vermediğini, yüzyıllık yaraları sarılsın diye oy verdiğini bir an olsun akıldan çıkarılmamalıdır. Aksi durum düzen belediyeciliğinin daha beter bir örneği olur ki parti yönetimlerinin de, halkın da buna izin vermeyeceği açıktır. 

 
İlginizi çekebilir