Vartinis Davası’nda sanık Bülent Karaoğlu hakkında kırmızı bülten kararı

Vartinis Katliamı davasında zamanaşımı tehlikesi olduğuna dikkat çeken dava avukatı Karaçekik, sanık dönemin ilçe Jandarma Alay Komutanı olan sanık Bülent Karaoğlu hakkında kırmızı bülten çıkarılmasını talep etti

Muş’un Korkut ilçesine bağlı Vartinis (Altınova) Beldesi’nde 3 Ekim 1993 tarihinde evleri ateşe verilerek aynı aileden 9 kişinin yakılarak katledilmesiyle ilgili Muş’ta açılıp güvenlik gerekçesiyle Kırıkkale’ye nakledilen, ancak sanık Bülent Karaoğlu hakkında verilen beraat kararının Yargıtay’daki temyiz incelemesi sonrası 2021 yılında bozulan ve yeniden görülmeye başlayan Vartinis Davası’nın 9’uncu duruşması, Kırıkkale 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşmaya Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılmak isteyen katliamdan sağ olarak kurtulan Aysel Öğüt, talimat yazısının duruşma saatinden 1 buçuk saat öncesinde yazılması nedeniyle duruşmaya katılamadı.

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Üyesi Abdülbaki Çelebi, Muş Barosu Başkanı Kadir Karaçelik, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Özdoğan, İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Nuray Çevirmen ve İHD Ankara Şubesi Eşbaşkanı Sevil Turgut duruşma salonunda yer aldı.

Kimlik tespitinin ardından dosyaya eklenen evrakların okunmasıyla başlayan duruşma, avukatların beyanlarıyla devam etti.

29 YILDIR SÜREN ADALET ARAYIŞI

Sonrasında beyanlarda bulunan Muş Barosu Başkanı avukat Kadir Karaçelik, 29 yıldır adalet arayışında olduklarını belirterek, “Türkiye’deki en vahim dosyalardan bir tanesi. Benim çocukluğuma tekabül ediyor. Meslek hayatım için ise önemli kavşaklardan biridir. Bu dosyada tatbik edilmeyen hiç bir strateji kalmadı. 10 yıl boyunca askeri savcılık ve sivil savcılıklar arasında karşılıklı görevsizlikler oldu. Mağdur aile, paramiliter güçler tarafından tehdit edildi. O köyde bir sürü insan tutuklandı ve gözaltına alındı. Korkunç bir hukuksuzluk. Deliller toplanmadı. Apar topar Diyarbakır’a gönderildi. 2003’e kadar böyle sürdü” diye konuştu.

‘AYSEL’İN ACISI TAZELİĞİNİ KORUYOR’

Karaçelik, şöyle devam etti: “Aysel’in acısı hala tazeliğini koruyor. Psikolojik yardım aldı ve tedavi oldu. Bir gecede 7 kardeşi öldü. Hatta iddialara göre annesinin karnında bir cenin vardı. Aysel 2003’te ‘bunun hesabını soracağım’ dedi. 2013’te nihayet dava açıldı. 20 yıl bu dosya kaplumbağa hızında yol alabildi. 2013’te nakil kararı çıktı. Deyim yerindeyse sanıkların bu süreçte konforları bozulmadı. Bir de dava ayaklarına getirildi. Mağdur ve bizler açısından hak arama süreci bir çileye dönüştü. Bu acı karşısında bizim yorgunluğumuzun bir önemi yok. Sonuç itibariyle 9 kişinin yakılarak öldürüldüğü bir dosyada lütfen tutuklama kararı verin.”

90’LI YILLAR KARANLIK BİR DÖNEM

90’lı yılların karanlık bir dönemi ifade ettiğini vurgulayan Karaçelik, “93 Ekim ayında Kulp’ta köylülerin kemikleri ortaya çıktı. Orada belki 40 tane köy yakıldı. İnsanlar katledildi. Toplumda adalet duygusu sağlanacaksa, bunlarla yüzleşmemiz gerekiyor. Bu devletin kademelerinde görev yapmış insanların JİTEM ile ilgili itirafları oldu ama maalesef bu dosyada da çok yol alamadık. Köyün uzaktan çekilmiş fotoğrafı var. O fotoğrafta köyün üzerinden dumanlar yükseliyor. Bu köy yakıldı ve 9 tane insan diri diri yakıldı” dedi.

BAROLARDAN KATILMA TALEBİ

Mahkemenin kırmızı bülten taleplerini kabul ettiğine dikkat çeken Karaçelik, “Bu sanığın rutin bir arama sırasında yakalanmayacağını biliyoruz. Türkiye devleti çok rahatlıkla operasyon düzenleyip suçluları adalete teslim edebilir. 9 tane insanın yakılarak öldürülmesinin toplumdaki duydu durumunu gözetilerek etkin bir operasyon istiyoruz. En azından yakalama kararının infaz edilmesi için İçişleri Bakanlığı’na mahkeme tarafından bir müzekkere yazılabilir. 9 yıldır bu mahkemeye gelip gidiyoruz. Bizlerin avukatlık kanunu uyarınca temel ağır insan hakları ihlallerinde müdahillik talebi var” şeklinde konuştu.

Karaçelik, Muş Barosu’nun suçtan zarar görme ihtimali gözetilerek, katılma talebi olduğunu söyledi.

Kırıkkkale Barosu Başkanı Korkmaz da davaya katılma talebini yineledi.

Avukat Nuray Özdoğan, “İçişleri Bakanlığı’na sanığın yakalanmasına dair ne tür işlemler yapıldığına dair yazı yazılmasını, Sağlık Bakanlığı’na tedavi için bir yere başvurup başvurmadığı huşularının sorulmasını talep ediyoruz” dedi.

İddia makamı, katılma taleplerinin reddine karar verilmesini talep etti.

KIRMIZI BÜLTEN KARARI

Ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, SGK ve Sağlık Bakanlığı’na müzekkere yazılarak sanığın son 2 yıl içinde sağlık ve ilaç hususunda bakanlık veya kurum hizmetlerinden faydalanıp faydalanmadığının sorulmasına, sanığın parmak izi ve resimlerinin mahkemeye gönderilmesi konusunda Kırıkkale İl Emniyet Müdürlüğü’ne ve Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmasına, sanık hakkında difüzyon ve kırmızı bülten çıkartılmasına, gerekli işlemlerin icrasına, sanığın yakalama emrinin bugüne kadar yerine getirilememiş olması nedeniyle yakalama emrinin infazı için izlenen prosedürlerin İçişleri Bakanlığı’na sorulmasına ve katılma taleplerinin reddine karar vererek, duruşmayı 8 Aralık’a erteledi.

NE OLMUŞTU?

Muş Korkuteli ilçesine bağlı Vartinis Beldesi’nde 2 Ekim 1993 tarihinde yaşanan çatışmalarda bir astsubay yaşamını yitirmiş, çatışmanın ardından astsubayın cenazesini teslim alan askerler Vartinis’den geçerken havaya ateş açıp “Bu gece gelip köyünüzü yakacağız” diyerek bölgeden ayrılmıştı.

Askerler 3 Ekim 1993 tarihinde beldeye gelerek “örgüte yardım ettikleri” iddiasıyla köyü ateşe vermişlerdi. Evleri ateşe verilen Nasır ve Eşref Öğüt çifti, en büyüğü 12, en küçüğü 3 yaşında olan 7 çocuğu ile beraber yangında can verdi. Ateşe verilmiş evden sağ kurtulan tek kişi Aysel Ögüt oldu. Öğüt, daha sonra olaya ilişkin suç duyurusunda bulundu. Muş Cumhuriyet Başsavcılığı “Olayı PKK yaptı ve terör suçu” diyerek dosyayı görevsizlik kararı ile Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı’na gönderdi. DGM Başsavcılığı “terör eylemi” olarak nitelendirdiği olay dosyasını “Failleri belli olmadığı” gerekçesiyle kapattı.

Öğüt, 2003 tarihinde Avrupa birliğine uyum sürecinde çıkarılan yeni yasalar ve insan hakları lehindeki olumlu gelişmeleri dikkate alarak yeniden suç duyurusunda bulundu. Başsavcılığın olaya ilişki soruşturma başlatması üzerine savcılık, iddialarda ismi geçen kişilerin askeri görevde olmaları nedeniyle Elazığ 8’nci Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Dosya 7 yıl boyunca askeri savcılıkta bekledi. Bunun üzerine Ögüt ailesi avukatları 2011 yılında yeniden savcılığa başvurdu. Muş Başsavcılığı yasa değişikliklerini dikkate alarak, soruşturmayı yürütüp tamamladı. Dönemin Hasköy İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Bülent Karaoğlu, Hasköy İlçe Jandarma Komando Bölük Komutanı Üstteğmen Hanefi Akyıldız, Muş Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürü Şerafettin Uz ve Gökyazı Karakol Komutanı Başçavuş Turhan Nurdoğan hakkında “kasten ev yakmak suretiyle birden çok kişinin ölümüne sebebiyet vermek” suçundan dava açıldı.

“Güvenlik gerekçesiyle Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi’nde alınan davanın 1 Mart 2016’daki karar duruşmasında, dönemin Hasköy İlçe Jandarma Komutanı Bülent Karaoğlu ile diğer 3 sanık hakkında “delil yetersizliğinden” beraat kararı verildi. Karara, “yargılamanın eksik yürütüldüğü” gerekçesiyle itirazda edildi.

Yapılan itiraz ardından Yargıtay, katliamdan dönemin İlçe Jandarma Alay Komutanı yüzbaşı Bülent Karaoğlu’nun sorumlu olduğuna ve yerel mahkemenin Karaoğlu hakkında verdiği beraat kararını “köyün yakılması emrini Yüzbaşı Karaoğlu vermiştir” diyerek bozdu. Daire, ayrıca dava sanıkları arasında yer alan rütbeli 3 asker hakkındaki beraat kararını ise onadı.

Karar ardından Kırıkkale 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde 21 Eylül 2021 tarihinde görülen ilk duruşmada dönemin İlçe Jandarma Alay Komutanı Bülent Karaoğlu hakkında tutuklama kararı verildi. Ancak Karaoğlu Eylül 2021 tarihinden bu yana yakalanamadı. (MA)

İlginizi çekebilir