Sanatçı- yazar Hasan Sağlam’ı yönettiği “Hawazgê Kılamo – XIDIR “Ağıtların Sesi” belgeselinin pragmanı yayımlandı

Sanatçı- yazar Hasan Sağlam’ı yönettiği “Hawazgê Kılamo – XIDIR – Ağıtların Sesi” belgeselin tanıtım pragmanı yayınlandı. Belgesel, Dersimli Delil Xıdır ve Hıdır Akgül’ün sanat ve hayat yolculuğunu irdeliyor.

Hasan Sağlam belgeseli tanıtırken “Bir ana dil belgeseli” ifadesine vurgu yapıyor.

“Her iki ozanın da Dersim 38 kırımını anlattıkları eserleri aslında insanımızın hikayelerinden başka bir şey değildir ve bu belleğin tam da ortasına kurşun dökmektir.” diyen Hasan Sağlam kamuoyuna belgeseli şu ifadeler ile tanıttı:

“Delil Xıdır ve Hıdır Akgül’ün sanat ve hayat yolculuğunu irdeleyen bir ana dil belgeselidir. Ağıtlar üzerinden bugüne dek gelmiş olan dilimizin, bundan sonrasına aktarımı için değerli ozanlarımız henüz canlı ve güçlü bir hafızaya sahipken, onların birikimlerini görsele aktarmak istedim. Bu çalışmayla bir nebze de olsa ana dilime katkı sunmayı amaçladım.

Yıllardır Avrupa’da yaşayan Delil Xıdır, babası Musayê Mılli ve Hesê Qaji’den aldığı feyz ile kılamlarını ana diliyle besteleyip, söyleme ısrarını sürdürüyor.

“Bizim ‘Kılam ve Şaur Vatoğlarımız’ (ağıt ve ezgi söyleyen) eserlerini dağların gerdanında sakladılar, korudular ve bize verdiler. Biz de onlardan aldığımız bu emaneti koruyacağız ve onu çocuklarımıza teslim edeceğiz” diyen Delil Xıdır, “Rındeka Dersimi” kılamında, kanaviçesini nakış nakış işleyerek mitolojik bir geçişle, aşkı ve sevdayı bize sunar.

Delil Xıdır zamana meydan okurcasına hâlâ üretmeye, çalmaya, söylemeye devam ediyor.

Hıdır Akgül, “ne yaptılarsa ben memleketimi terk etmedim, ben neden el aleme bırakayım yerimi yurdumu?” der. Henüz yirmili yaşlarında ve ilk bestesi “Dewê, dewê” ile toprağına, köyüne düşkünlüğünü bestelemiş ve bu bestesi Dersim’in klasikleri arasında yerini almıştır. Ana dilinden vaz geçmeyip, onda ısrar etmesi onun diliyle olan güçlü bağını göstermektedir.

Her iki ozanın da Dersim 38 kırımını anlattıkları eserleri aslında insanımızın hikayelerinden başka bir şey değildir ve bu belleğin tam da ortasına kurşun dökmektir.

Dil, coğrafya ve inanç üçlemi üzerinden arşiv niteliğindeki bu kıymetli belgeseli sizlere sunmaktan onur duyuyorum. İki ozanımıza da minnettarım ve uzun ömürler diliyorum.”

 

İlginizi çekebilir