Rewşan Çeliker: Momê hayatımız gibi bir film 

Dün gösterime giren Rodi Güven Yalçınkaya’nın Momê filminde Leyla karakterini canlandıran sanatçı Rewşan Çeliker,‘’Oyunculuk mezunuyum ve bu işi seviyorum. Müzik kariyerimin yanı sıra oyunculuk kariyerim de devam edecek’’ diyor.

Filiz DENİZ

Filmi, ‘’komedi ile trajedi arasında, gerçek ile kurmaca arasında gidip gelen, tıpkı hayatımız gibi bir film’’ diye tanımlayan Çeliker, Kürtçe sanat yapmanın geçmişte olduğu gibi günümüzde de zor olduğunu söylüyor. ‘’Bir şeyler değişmedi, değişseydi hissederdik’’ diye de ekliyor. 

Kürtçe sanat yapmanın bu denli zor olduğu günümüzde Momê’nin ‘’kendi hikayesini samimiyetle, dürüstçe ve cesaretle sorgulamaktan çekinmeyen bir film’’ olduğunu belirtiyor. 

Kürt müziğin sevilen sanatçılarından Rewşan Çeliker’le Momê filmini ve oyunculuk deneyimini konuştum.

Filme geçmeden önce Ocak ayında çıkardığınız Tov (Tohum) albümü dinleyicilerden tam not aldı. Siz albüm sonrası nasıl tepkiler aldınız?

Tepkiler gayet olumlu. Müzik dinleyicisi Tov’u çok sevdi. Şarkıların hikayeleriyle, düzenlemeleriyle, şiirin bağlamıyla ilgilendi dinleyici. Üzerine yerel ve yabancı gazete ve haber portallarında köşe yazıları ve haberler yayınlandı. Çeşitli dünya müziği radyolarında Tov çalıyor. 

Meksika, Barselona gibi dünyanın çeşitli yerlerinden yapılan müzik postcast’lerinde Tov şarkıları var. Türkiye’de Kürtçe bilmeyen ve daha önce Kürtçe dinlememiş dinleyicilerden çok sayıda güzel mesajlar geldi. Albümün pekçok yerden dinleniyor olduğunu storylerden ve gelen maillerden de görebiliyoruz. Tov’un yolculuğu devam ediyor elbette, ben de onun dinleyicisi ve takipçisiyim artık. Bütün bunlar benim için müthiş bir sevinç ve ilham kaynağı.

Tov albümünde yer alan iki esere klip çektiniz. Bize klip çektiğiniz iki eserin hikayesi ve klip çalışmalarından bahseder misiniz? Seçimi yaparken neyi göz önünde bulundurarak bir tercih yaptınız?

Albümde 6 tane beste olmasından dolayı, klip çekiminde öncelikle bu bestelerden başlamak istedik. „Wext Lazim Bu“ (Zaman Gerekiyordu) adlı eser Yönetmen Soner Caner tarafından çekilen ilk klip oldu. Olabildiğince sade ve hikayeyi anlatan bir çalışma ortaya koymak istedik. Bu anlayış da beraberinde estetik ve sanatsal bir videoya dönüştü. 

İkinci klip ise „Diçim Diçim“ eseri.  Dinleyicinin ilgisi, aranjenin farklılığı ve ortaya konulan sound bakımından tercih nedeni oldu bu şarkı da. Klibi Türkiye’nin en iyi fotoğraf sanatçılarından biri olan Serdar Tanyeli çekti. Kendisiyle birlikte çalışma imkanı bulduğum için ayrıca çok mutluyum. Klip 27 Ekim.2020 Pazar günü Youtube üzerinden yayınlanacak.

Rewşan’ın yeni yol haritası var mı? Önümüzdeki süreçte neler yapmayı planlıyor?

Yaşadığımız zorlu pandemi sürecinde yol haritası yapmak hayal gibi. Müzikal faaliyetlerin durdurulduğu günümüzde, yaptığımız çalışmaların tanıtımını, konserlerini, sanatsal faaliyetlerini bile gerçekleştiremiyoruz. Şayet bu sıkıntılı günleri atlatabilirsek, bir taraftan yeni besteler diğer taraftan da kültürler arası işbirliği konularına ağırlık vermek niyetindeyim. Kanımca farklı dillerin ve kültürlerin sanatla biraraya gelip anlaşabilmesi, bu kadar zorbalığın ve ötekileştirmenin olduğu günümüzde çok kıymetli.

 Bu arada bir film çalışmanız oldu. Bize böylesi bir projede yer almanız ile ilgili neler söylersiniz?

Momê, komedi ile trajedi arasında, gerçek ile kurmaca arasında gidip gelen bir film. Biraz paranoyakça yani. Tıpkı hayatımız gibi. Filmin Dünya Prömiyeri Hamburg Film Festivalinde gerçekleştirilecek. Senaryosundan, oyuncu kadrosuna, sesçisinden ışıkçısına, oyuncu koçundan kostümcüsüne tüm ekip çok özverili bir şekilde çalıştı. Süreç iyi bir şekilde yapılandırılmıştı  ve herşey olması gerektiği gibi ilerledi. Parçası olmaktan dolayı mutlu olduğum bir proje. 

Filmde oynadığınız karakteri  okuyucularımıza anlatır mısınız? Sizi bundan sonra oyuncu olarak görmeye devam edecek miyiz?

Leyla karakterini oynadım. Filmin oyuncu kadrosu oluşturulurken, Leyla karakterini bulmak için oldukça zorlanmış ekip. Yönetmen Rodi Güven Yalçınkaya bana ulaştığında çekimlere kısa bir zaman kalmıştı. Sinopsisi okudum, çok zor bir karekterdi Leyla. Odition’dan sonra, karakterin üstesinden gelebileceğime kanaat getirdi yönetmen ve ben de bunun üzerine projeye dahil oldum. 

Tabi ekibe dahil olduğumda neredeyse tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Leyla, Cizre’de bodrumlarda yaşanan trajedide nişanlısını yitirmiş, tanık olmaktan ziyade, bizzat yaşamış genç bir kadın. Sistem onun travmasıyla değil, salt tanıklığı ile ilgilenir. Korkularını ve acılarını bir gömlek gibi üzerine geçirmiş ve kalabalıklar içinde yapayalnızdır. Karakterin başından geçenler açısından bakarsak gerilim boyutu da var. Yeni yaşamında karşılaştığı insanlar ve durumlar ise, ona direnmeyi yeniden hatırlatıyor. Bütün bunlar ona birtakım kritik kararlar aldırır.

Oyunculuk mezunuyum ve bu işi seviyorum. Müzik kariyerimin yanı sıra oyunculuk kariyerim de devam edecek elbette.

Film ne zaman çekilmeye başlandı. Ne kadar bir bütçeyle film yapıldı. Yaşanan sıkıntılardan söz eder misiniz?

2018 yılında çekimlere başladık. (Bütçesi konusu benim bilgi ve yetki alanımda değil malesef)  Maddi sıkıntıları, mekan yetersizliği, teknik yetersizlikler başlıcaları elbette. Film, İstanbul Beyoğlu sokaklarında ve iç mekanlarında çekildi. Dolayısıyla bazı sahnelerin plan sekans olması tekrarları zorlaştırdı.

Sokak trafiğini iyi idare edemediğiniz zaman kısacık sahneyi en başından tekrar tekrar çekmek zorunda kalıyorsunuz. Fiziki zorluğun dışında tüm ekip çalışanları ve oyuncular yaşanan olumsuzluklara büyük bir metanetle yaklaştı.

 Filmde kimlerle  çalıştınız?

Başta Yönetmen Rodi Güven Yalçınkaya olmak üzere oyuncular; Heja Türk, Yavuz Akkuzu, Aram Dildar, Aziz Çapkurt, Cem Zeynel Kılıç, Pervin Bağdat, Onur Ünlü ve Selim Akgül. Oyuncu koçumuz İlda Özgürel’e de ayrıca teşekkür ediyorum.

 Kürtçe film çekmek Türkiye siyasi atmosferinde ekibi zorladı mı?

Kürtçe diliyle ile bir iş yapmak Türkiye’de geçmişte de zordu, günümüzde de zor. Değişen pek birşey olmuyor ne yazık ki. Bir şeyler değişseydi hepimiz hissederdik herhalde. Bunun yanında genel anlamda insanlığın dünya ile ilişkisi kötü zaten. Dünya üzerinde devletlerin halklarıyla yada kendi aralarındaki ilişkileri de berbat. Küresel iklim krizleri kapıda, içecek suyumuz kalmayacak yakında ama hala dillere, dinlere, renklere takık halde, nefret dolu çoğu sistemler. 

Ve bunu yapanları biz seçmemişiz gibi, bizden kişiler değilmiş gibi bir köşede sessizce seyrediyoruz çoğu zaman. Sanat yapmak, hele ki Kürtçe dilinde bunu arzulamak bu denli zorken, bulunduğumuz yerden bakarak kendi hikayesini samimiyetle, dürüstçe ve cesaretle sorgulamaktan çekinmeyen bir film Momê.

İlginizi çekebilir