Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden ile Türk-ABD diplomasi tarihinin en kritik görüşmesini gerçekleştirecek.
Tarihte hiç olmadığı kadar kopan ve hatta karşıt bir tutuma dönüşen ABD ve Türkiye ilişkileri açısından tarihi bir öneme sahip bu görüşmenin ardından ya ipler tamamen kopacak ya da Erdoğan, Biden’in istediği tüm tavizleri vererek iktidarının ömrünü birkaç yıl daha uzatmaya çalışacak.
Bu durumda bile “Erdoğan ne taviz verirse versin Biden artık AKP ile çalışmayacak ve sonrasında iktidarın çözülme süreci devam edecek” şeklinde yorumlar da var.
Bu görüşmede Biden yüksek ihtimalle Erdoğan’dan erken seçime gitmesini, S400’lerin geri verilmesini, Rojava’da Kürtlerin, Arapların ve diğer etnik kökenlerin birlikte yaşayacağı demokratik bir statüye karşı durmamasını ve Türkiye’de yeni bir anayasa yapmasını talep edecek.
Bunlar kamuoyu tarafından aşağı yukarı bilinen talepler ancak göreve geldiği günden bu yana Erdoğan ile Beyaz Saray’da görüşmeyi kabul etmeyen Biden’in özellikle NATO zirvesinde görüşme kararı alması bize önemli ipuçları da veriyor.
11 Eylül 2001’de gerçekleşen saldırıların ardından radikal dinci örgütlere savaş ilan eden ve Irak ile Suriye’ye toplanan cihatçıları yenen NATO için artık birinci derecede tehdit Rusya ve Çin… Rusya ve Çin’in son yıllarda hem konvansiyel hem de ekonomik olarak gösterdiği gelişmeye karşı NATO şimdi kendi içini yeniden dizayn ediyor. Bu nedenle Türkiye yeniden NATO sınırları içine çekilecek.
ABD anlaşılan o ki; önümüzde ki 10 yıl bütün stratejisini Rusya ve Çin’in geriletilmesi üzerine kurguluyor.
İç siyasette her gün biraz daha sıkışan ve toplumsal desteği erimeye başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Biden’ın kendisine sunacağı bu dosyadaki talepleri büyük oranda kabul edecek ama erken seçim önerisi için direneceğe benziyor.
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik, siyasal ve toplumsal kriz nedeniyle AKP’nin zamana ihtiyacı var.
Trump döneminde meydana gelen boşluktan faydalanan AKP hükümeti, Biden’ın gelmesinin ardından zor günler yaşıyor.
Aslında Biden ABD’de başkanlık görevine başladığı günden bu yana devlette yeni arayışların olduğu kesin. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o dönem “Kızgın demiri soğutma zamanı”, “İnsan hakları eylem planı” şeklinde yaptığı açıklamalar aslında ABD’ye “Biz hazırız” mesajı içeriyordu.

Erdoğan ve Biden görüşmesi bu açıdan büyük önem taşıyor. İçeride bazı normalleşme adımlarının atılacağı yönünde işaretler var. Türkiye’nin yeni anayasa sürecine girmesinin ardından bir takım yeni gelişmelerin olması kaçınılmaz.
PKK yöneticilerinden Murat Karayılan’ın tam da Biden görüşmesi öncesi “Erdoğan kaç ay önce bize bir heyet gönderdi” şeklinde ki açıklamasını da bu minvalde değerlendirmek gerekiyor. Karayılan ayrıca olabilecek yeni bir sürece temkinli yaklaştıklarını ve AKP’nin daha önce yaşadıkları deneyimlerden ötürü kendilerine güven vermediğini de dünyaya deklare etmiş oldu.
2022’de hazır olması beklenen yeni anayasada Kürtler yine yer almayacak. Ancak hükümet dışarıdan kendilerine uygulanan baskıya karşı Kürtçe kurslar ve okullarda Kürtçe seçmeli ders konusunu yeniden gündeme getirebilir. Bunun yanında yerel yönetimlerde bazı değişiklikler yapılması ihtimali de var.
AKP yapacağı bu manevralarla ömrünü uzatmaya çalışacak. Mevcut durumdan dış ve iç siyasette yapacağı bazı hamlelerle yaşadığı krizi aşmaya çalışan AKP’nin tüm bunlarla hedefi ömrünü 2023’e kadar uzatabilmek. Eğer bunu yapabilirlerse oluşacak yeni gelişmelerin kendileri için yeni bir yol açabileceğini düşünüyorlar.
Bundan sonra yaptıkları her şey kısa vadeli taktiksel ve oyalama politikaları olacak. Bazı şeyleri yapacak gibi yapacaklar ama aslında hiçbir şey yapmayacaklar. Sadece Türkiye daha göreceli bir normalleşme sürecine girecek. Köklü sorunlara radikal çözümler üretilmesi ise mevcut durumda zaten mümkün görünmüyor. Genel itibariyle kamuoyunun da AKP’den böyle bir beklentisi kalmadı zaten.
AKP gidici ve sadece ömrünü uzatmaya çalışıyor,