Oktay Candemir: Er Coşkun Kırandi ve Demirtaş

Ölüm ve çatışma haberlerini mümkün mertebe dinlememeye çalışırım. Özellikle Türkiye’de çatışmalarda yaşamını yitiren gençlerin ardından yürütülen siyasi tartışmalar ve Türk medyasında yazılanlar mide bulandırıcı olduğu için okumamaya özen gösteriyorum

Genç ölümlerin ardından iktidar milliyetçiliği ‘nasıl oya çevirebilirim’ diye muhasebe tutarken, muhalefet bu ölümleri fırsata çevirip, iktidarı zor durumda bırakmanın peşine düşer.

Türk siyasetçileri ve medyası genç ölümler üzerine tiksindiren nutuklar atarken, şovenizm-ırkçılık bu sayede hortlatılırken, söylenecek çok söz vardır ama kasvet esen bu havada kimse bir şey söyleyemez.

Acımızı birkaç dakika yaşamamıza izin bile verilmez. Acıyı nasıl yaşamamız gerektiğini bile onlar belirler.

Maalesef güne Garê’de yaşamını yitiren 13 kişinin acısıyla uyandı Türkiye. Hükümetin yapması gereken açıklamayı Malatya Valisi yaptı ve yaşamını yitiren 13 kişiden 10’nun daha önce PKK tarafından alınmış askerler olduğunu söyledi.

O andan itibaren AKP, CHP, MHP ve İYİ Parti “hangimiz daha fazla milliyetçi-vatanseveriz” yarışına girdi. Cumhurcular, millet ittifakını HDP ile birlikte hareket etmekle suçlarken, millet ittifakı ise Cumhur ittifakını çözüm süreci ve TRT’ye çıkarılan Osman Öcalan üzerinden vurdu. Demirtaş’ı  belki yüzüncü kez ‘Terörist’ ilan ettiler.

Yaşanan bu trajedinin ardından yıllardır cezaevinde tutuklu, her gün gardiyanların kapı sürgüsünden iki öğün yemek verdiği, aileleriyle telefonla görüşmek için bile devletin iznine tabi  Demirtaş ve diğer HDP’liler suçlayarak milliyetçi seçmenin gerçekliğinin sağladığı kolaylığa sığındılar.

100 yıldır ülkeyi bir arpa boyu kadar ileri götürememiş  koca koca insanlar 13 askerin ölümünden cezaevinde ki Demirtaş’ı, Tuğluk’u,  Kışanak’ı, Yüksekdağ’ı sorumlu tuttular.

Peki, bu insanlar PKK’nin elinde  asker, polis, yurttaş var iken neler yapmışlar ona bir bakalım. Ben, sen unutabiliriz ama tarih unutmuyor işte.

*11 Temmuz 2005 yılında Dersim’de kaçırılan Er Coşkun Kırandi’yi  sağ salim Türkiye’ye getiren heyetin başında  bulunan ve bugün ‘Terörist’ ilan edilen İHD Diyarbakır Şube Başkanı Selahattin Demirtaş yaklaşık 5 yıldır Edirne cezaevinde tutuluyor.

* 2007 yılında gerçekleşen Dağlıca saldırısında PKK tarafından Kandil dağına götürülen 8 askeri alarak Türkiye’ye getiren Aysel Tuğluk bugün Kandıra cezaevinde

*Yine Er Coşkun Kirandi’yi sağ salim ailesine teslim eden heyetin içinde yer alan Sanatçı Ferhat Tunç aldığı ağır hapis cezalarından  ötürü ülkesinden uzakta sürgün hayatı yaşıyor.

*1996 yılında 18 aydır PKK’nin elinde bulunan 6 askeri Türkiye’ye getiren heyetin başında bulunan İHD Genel Başkanı Akın Birdal önce İHD binasında kurşunlandı.

Garê katliamından sonra Cumhur ve Millet ittifakçılarının üzerinden büyük bir tartışma yürüttüğü ve neredeyse Garê’de yaşananların sorumlusu ilan ettiği Selahattin Demirtaş, 2005 yılında Er Coşkun Kirandi’nin hayatını kurtaran heyetin başında bulunuyordu.

Demirtaş üzerinden ‘Terörist’ polemiği yürütenler ve yukarıda ismini saydığım herkesi terörist ilan edenler, günü geldiğinde insanlarımızın hayatını kurtaracak sivil insanları ortadan kaldırdığınızda aslında belki de kurtarılması muhtemelen insanların hayatlarını da tehlikeye atıyorsunuz.

Ne yaparsanız yapın, ne söylerseniz söyleyin ama hiçbir zaman sivil inisiyatiflerin, siyasetçilerin, aydınların, sanatçıların konuşma hakkını elinden almayın.

O insanlar günü geldiğinde esir düşen askerlerin hayatlarını kurtarmak için kendi hayatlarını tehlikeye atacak kadar barışa sevdalı insanlar.

Bu yaptıklarının bedeli ağır oldu, sürgün, ölüm, kurşun, cezaevi… Başlarına gelmedik kötülük, yapılmadık zulüm kalmadı.

Demirtaş, Tuğluk, Birdal;  gençlerin ölümünü durdurmak için sadece sözle değil,  gereğini yukarıda yazdığım pratikleriyle göstermiş insanlar.

Bunları yapanlardan ’Terörist’ olur mu sizce?

İlginizi çekebilir