Müslüm Yücel: İran’ın yenildiği sloganlar

“23 yaşında idam edilen Muhsin Şekari’nin aziz anısına”

Mahsa’nın katledilmesinden sonra İran’da kadınlar sokaklara döküldü ve günden bugüne kadar da sokaktalar. Bu zaman zarfı içersinde onlarca slogan üretildi ve bu sloganların çoğu bugüne kadar duymuş olduğumuz sloganlar değildi. Anında üretilmişlerdi ve bunlar organize bir yapı tarafından da desteklenmemişlerdi; hepsi hakikati dile getiriyordu ve mevcut sorunun en saf haliydiler.

İktidar, bu sloganlar karşında küstahtır, her şeye kadir olduğunu söyleyen kimseler, bunu yaparlar zaten; kendilerini sorun olarak görmezler, kendilerini günahlardan azade tutarlar. Tutundukları, tutunmaya devam ettikleri her şey yalandır, söyledikleri, iddia ettikleri her şey yalan; hakikatsizlik hakikatleridir, yaptıkları şey imhadır; bununla da yetinmezler; cezaevleri, işkenceler, onların belgeleridir, yok ederek bir yere varacaklarını düşünürler. Sürekli kandırır; kandırdıkça, birileri de inandıkça, kendilerini bir şey sanırlar; yalana bel bağladıklarından, hakikat bağdaşmazlar…

Bunların en büyük yalanları da geçmişlerini bugüne uyarlamak istedikleridir; Humeyni dokunulmazdır, Kasım Süleymani ise ilah düzeyindedir! Birinin katil, diğerinin sahtekar olduğuysa aşikardır. Bugünün yöneticileri de bu ikisinin birer kopyasıdır; asıllar bile ateşe verilirken, kopyalar sloganlara yeniliyor, farkında değiller.

Dört aydan fazladır sokaklar slogan üretiyor. İran faşizmi sloganlarla baş edemiyor: Asıyor, kesiyor, zindana atıyor. Bir slogan, onların tanklarına, toplarına, kırbaçlarına karşı duruyor. Her slogan yalnızca bir çağrı değildir, her sloganın bir hikayesi vardır ve bu hikaye dinleyene de sloganı atana da ayrı bir güç veriyor; motto sadece ağıt (inlemek, serzenişte bulunmak) değildir, bazen alaydır da, aşağıda örnekleri olacak…

Kimi sloganlar kurmaca gibidir, kimileri mitoloji; ister tarihi ve isterse bugüne atıflar olsun, her slogan gerçeği dile getiriyor; gerçeğe dayanan her yaratı aynı zamanda bilgi veriyor, bilgi üretiyor, öğretici bir kaynağa dönüyor…

Doğrudan ve hiçbir dolaylı anlatıma yol vermeden atılan sloganlar, bakış açısına sirayet ediyor; Canavar alt ediliyor. Edebiyatın, sanatın, özetle yaratımın hayattan gelen ve bize dinç duygular veren yanı bu olsa gerektir: Gılgamış, Kırmızı Başlıklı Kız, Dr. No; bunların tümü hayatın içinden sloganlara eşlik ediyor, dünyanın kötülerden, kötülükten kurtulması üzerine kurulmuşlar hepsi. Karşılarındaki güçler de bencildir, benlik sahibidirler, kibirle vardırlar. Sonuçta yenilirler… Yenilgi bile kahramanın zaferidir.

Slogan atan kimselere şöyle bir baktığımızda bize ilk verdikleri duygu, mecazlara çok açık bedenleridir; her şeyi bedenleri dile getiriyor. Örneğin öldürülen arkadaşlarının adlarını birer muska yapıp ağaçlara asıyorlar ya da saçlarını urgan diye sunabiliyorlar; böylece somut birer sanat eserine dönüşüyorlar. Karşılarındaki iktidar öbekleri, bu eylemler karşısında sert birer kalasa dönüyorlar, dayanıklılıkları kalmıyor, çatırdıyorlar; çatırdamanın sesi kulaklarından gitmiyor, bu sesi bastırmaya, engellemeye çalışıyorlar; hoşgörüye sığmayan biri diğerinden iğrenç fiillerle (idam, işkence) kendi görünümlerini bulanıklaştırıyorlar, kendilerinin mezar kazıcısı oluyorlar; bedenleri yok, ruhları yok, her şeye, her yere kendi faşist görünümlerini veriyorlar, böyle yaşıyorlar. Ruhun iç hayatı, gözün içe bakışından habersizler…

İlk duyduğumuz (Mahsa’nın katledilmesiyle, bizim de içimizden söylediğimiz slogan) şu oldu: Jin Jiyan Azadi.

Bu Abdullah Öcalan tarafından söylenen, çokça da Suriye’de hayat bulan, yayılan bir slogandı. Kadın, özgürlük ve yaşam, bütün dünya dillerine mal oldu ve bugün bu slogan olmadan, İran’da geçen bir gün yok gibi. İran’daki bütün halklar Mahsa’yı bir simge olarak kabul etti. Mahsa yalnızca Kürtlerin bir kızı değildi, bütün ezilenlerin bileşkesiydi; onunla ilgili onlarca slogan, duvar yazıları yazıldı: “Bizim Kanımızla, Mahsa’yı Biz Öldürmedik diye yazdınız.” “Ey Oturanlar Bir Sonraki Mahsa Sizin Aranızdan Çıkacak.”

Kürtler belki de ilk kez yalnız değildi. Bir sloganda dile getirildiği gibi, “Ölen Her Kişinin Ardında Bin Kişi” vardı ve bu güne kadar Kürtler “Kürdistan Faşistlerin Mezarı” sloganını atıyorlardı ama şimdi, bu slogan başka halkların ağzındaydı: “Bıji Kürdistan.”

Kana vurgu hep oldu. Kimi zaman kan üstüne yemin edildi. Ancak bu yeminler intikam içermedi: “Dostların Kanına Ant Olsun Ki Sonuna Kadar Duracağız.”

Kimi zaman kan üzerinden zalime seslenildi: “ Öldürdüklerinin Kanı Üstünde Dans Ettin.”

Kanın bir soy ya da halkı ima etmesine izin vermediler. İktidar onlar için kana susamıştı ama “Kürt, Beluch Kardeşler” Hamaneyi’nin kanına susamışlar.

Slogan atan kimselerin kanları dökülünce geri adım atmadılar, nedenini gazeteler yazmadı, kendileri gazeteydiler: “Katil Rehber’e Tapmak Ve Anlaşmak İçin Ölü Vermedik.”

Bu sloganlar, diktaya/ İran rejimine karşı atıldı ve şu sloganla da desteklendi: Özgürlük, Özgürlük, Özgürlük.

Ayaklar yere vuruldu, başörtüleri atıldı, saçlar kesildi. Kadınlar şunu ekledi: Seyirci İstemiyoruz, Bize Katılın (Delikanlı Destek Ver).

Arkadaşları katıldı, sokakta, kadınlar, çocuklar katledildi. Üniversiteler de erkekler şunu söyledi: “Öğrenci Ölür Zilleti Kabul Etmez.” Erkek öğrenciler, ses verdi: “Kız kardeşimi öldüreni öldüreceğim.”

Slogan atan kadınlar, rejimin dayattığı hayatı kabul etmiyor. Ölümden korkmuyorlar. Ölüm, gelecek ve en son gözlerine bakacaktı zaten. İnsanların korktuğu Azrail bile ayağa gelirdi. Korkacak ne vardı ki?

O zaman, ayak seslerine, iç sesleri eklendi: Hamaneyi’ye Ölüm!

Eylemler boyunca kadınlar tek bir kişiyi öldürmedi. Birinin ölümünü söylemek de öyle içten dile getirildi ki bu, sadece, bir faşistin yok olmasıyla ilgili değildi; Hamaneyi, devleti temsil ediyor, bir güç; bu gücün bitmesi.

Bu sloganı niçin atıyorlar?

Birinin ölümünü istemek insani midir?

Sloganın yapısına baktığımda, Hameneyi, ölüm bile temizlemiyor: Kadınlara gözaltında tecavüz ettiren, onları sokak ortasında infaz eden biri için öldürmek fiilini kullanmak gerek belki, bir cinayet ancak insanın içini rahatlatabilir ama kadınlar, ölüm diyor; hayatımızdan çekil, ruhumuzdan çekil; kendi ölümünü yaşa, kendi ruhunu, bizim ruhumuza ve bedenimize, hayatımıza karışma…

Hamaneyi’yle ilgili bir diğer slogan da şudur: Bu Yıl Kan Yılı, Hamaneyi devrilecek! Yine bir öldürme isteği yok, yine katile karşı insani bir tavır var, devrilecek… Hamaneyi herkese

idam cezası veriyor. Kadınlar devrilecek diyor. Düşmanına benzemeden savaş vermek büyük bir erdemdir.

İktidara sloganlar üzerinden yanıtlar veriliyor. İktidar için kadınlar çerdir, çöptür, elin kiridir. Kadınlar yanıt veriyor: “Çer Çöp Sensin, Özgür Kadın Benim…”

Her sloganda hedef var: “Bu son Mesaj, Hedef Rejimin Kendisi.”

İktidarın silahlı güçleri de sloganların ana maddesini oluşturuyor. Devrim muhafızları için: “Bizim İŞİD’imiz Sizsiniz” diyorlar:

Suriye ve Kerkük’te gördük. İŞİD madalyonun bir yüzüyse, Kasım Süleymani bir diğer yüzüydü ve şimdi kadınlar, muhafızlara bunu söylüyorlar: Çocuk Katili Hükümete Ölüm. Savaşırız, Ölürüz, İran’ı Geri Alırız. Besiciye Ölüm, Rejimin Tümüne Ölüm. İŞİD’li Devrim Muhafızları Birleşmeniz Kutlu Olsun.

Bir de tanım: “Be Şeref, Be Şeref, Be Şeref!”

Şerefsizlerin işi tanımlanıyor, tanımlar yapılırken, inceden inceye alaylı bir dil de dikkat çekiyor: Sana Kaç Para Verip Eline Copu Verdiler…

Şerefsizler rejimin yüzleridirler. Parayla adam döverler, parayla iş görürler, insanlıktan nasibini almamış kimselerdirler: “Rüşvet Yiyen Becisi, Sonun Geliyor, İyi Ye!”

Ve üzerine kitap yazılacak bir slogan: “Hapishanede Tecavüz Etmek De Kuran’da var mı?”

Sloganlarda halkların birliği sıkça vurgulanıyor: “Kürt, Beluch, Azeri, Fars, Arap; özgürlük, eşitlik… Zahidan’dan Tahran’a, Canım İran’a Feda.”

Altını da şu sloganla dolduruyorlar: “Korkmayın, Hepimiz Birlikteyiz.”

Bugüne kadar halklar ayrı oldukları için birileri başlarına musallat olmuşlardır. Bu musalla olanların topları, tankları, uçakları vardır. Kadınlar, bunlardan korkmuyor: Bunlar “çatapat” diyorlar: “Top, Tank, Çatapat, Molla Defol.” Dahası da var, topta tankta, Rehberin abasının altında!

Sloganda ısrar, bir güç doğruyor: “Kararımız Her Gün, Sanmayın Sadece Bugün, Bu bir itiraz değil, bu Bir Devrim…” “Geri Çekilmeyin, İleri.” Yeminler var: “Ant Olsun Dostların Kanına.”

İslami Cumhuriyet istemiyorlar. Bir duvar yazısı şöyledir: “Babamın 1979’daki Hatasının Telafisi İçin…”

*

Not:

İran’da olaylar başladığından itibaren sloganları not ettim; İranworkers, İran International English adlı hesaplardan, aynıca Arif Keskin, Savaş Porham ve Ruken Hatun Turhallı gibi araştırmacıların hesaplarını takip ederek, sloganları derledim… Eksik olanlar vardır. Ancak ilerde, tekrar bu sloganlara ve duvar yazılarına dönülecek, birileri ayrıntılı bir inceleme yapacaktır.

İlginizi çekebilir