Muhittin Beyaz: Demokratikleşme eksenli koalisyonlar dönemi

2018 seçimleriyle birlikte adı konulmamış nispi bir koalisyon yönetimin temelleri oluştu. Koalisyon yönetimine giden yol ise her yerde ve her zaman olduğu gibi iktidarın kan kaybetmesidir. 

Artık AKP seçim arifelerinde muktedir balkon konuşmalarına hazırlanamıyor. Seçmen  genel ve bireysel sebeplerden dolayı AKP’nin gemisinden ayrılıyor. Bu gelişmeler de Türkiye’de belli bir süre yahut güçlü bir parti gelmediği sürece tek başına bir iktidarı getiremeyeceğini gösteriyor. 

 Gemiden ayrılmalar sadece AKP için geçerli bir durum değil, tüm partilerden  gemilerden inen seçmenlerin kararsızlığı ve zaten halihazırda ‘’yüzde 30’lara yaklaşan kararsız’’ seçmenle birlikte tüm partiler için en azından şimdilik tek başına bir iktidar artık söz konusu değil. 

Orta sınıf ve üst sınıfın tarihsel çatışmaların da  her zaman birinin düşüşü öbürünün kalkışı demek tir. Bu tarihsel sahne belli ki muhalefeti hiç olmadığı kadar iktidara iştahlandırmış gözüküyor. Nerede ve nasıl olmasının gerektiğini kestirerek  Aristo’nun dediği gibi ‘’gereken şeyleri zekasıyla önceden görebilen bir kimse , doğaca yönetici ve efendidir, oysa beden gücüyle bunları yapabilen bir kimse doğaca köledir, yönetilenlerden biridir.’’  

Yani önceden kazanmayan bir projenin sonucunda  muhakkak ki kazanmayacaktır. CHP’nin bu durumu çok iyi hesapladığını söylemek doğru bir tespit olacağının kanısındayım . Neticede CHP’nin pratikleri  hesaplanınca cevabın bu kanıya çıktığını göreceğiz. CHP’de her ne kadar yanlışlarına doğrularını kurban ettiği bilinse de artık iktidarla çıktıkları müsabakalarda rakipten yediği tüm yumrukların nereden geldiğini ara rauntlarda bunu düşünme fırsatını bulabildi. 

Cumhur ittifakına karşı, Millet ittifakının mimarı olması ise iktidara karşı nakavt olmamasının en büyük  iksiriydi. İşte bu yediği tüm yumrukların bir öz eleştirisi olabilir. İktidarın bu durumdan hoşnut olamadığını ve bu durumun nihayetinde  koalisyon yönetimiyle iktidarın yumuşak karnına destekli bir yumruk olduğu bir kesinliktir.

 Ne var ki iktidarın kısılan sesiyle GELECEK partisi ve Coronayla manidar ilan edilen  çiçeği burnunda DEVA partinin gövde den dallarını koparmaları koalisyon yönetimini daha da hızlandırdığını söylemekte fayda var. CHP – HDP ve İYİ partinin oluşturduğu Millet ittifakı çatısı yahut  Cumhur ittifakı gibi bir çatı sonuçta koalisyonların pratiklerini ve temellerini hazırlamaktadır. Başka bir taraftan da halk bu yönetime alıştırılırken bir taraftan da partiler birlikte yönetim pratiklerini sergilemekteler. Kemal  Kılıçdaroğlu’nun ‘’ çok yakın zamanda iktidar olacağız, tabanımız buna hazırlıklı olmalı’’ sözleri her ne kadar tek başına bir iktidar olduğu söylenmese de neticede gelecekte, yönetimde olduklarının garantilerini tabanına verebiliyor. 

Keza iktidarın son rauntta gittiği zaman içerisinde millet ittifakı şahsında CHP’ye ve HDP’ye  attığı hattı hesabı olmayan yumrukların da nedeni bunun bir göstergesidir. Kuşkusuz CHP koalisyonla yönetime gelecek en avantajlı olan partidir.  Yeni kurulan partilerde dahil HDP ve İYİ partinin iktidar karşıtlığı olmaları, CHP’nin sabit yüzde yirmilerin üstünde olan oylarıyla koalisyon yönetiminde hatırı sayılır bir yetkiye ulaşacağı kestirile bilir. 

Neticede DEVA – GELECEK ve İYİ parti Cumhur ittifakına ciddi bir kan kaybına neden olan partilerdir. CHP’nin sabit yüzdeliği bide başarırsa ki kararsız seçmenlerin belli bir oranını dahil ederek ve HDP gibi iktidar karşıtı toplayacağı parti oylarıyla da pekala  son rauntta bir başarı kazanabilir. 

Önemli olan ve not alınıp altı çizilecek şey; koalisyonlarla ülke sorunlarının çözülebilmesidir. Neticede ülke sorunları tek başına  bir yönetimin çözmesi beklenemezdi. Nede olsa her parti gibi kendi çıkarları için ülke sorunlarını lehine kullana bilirdi. Koalisyonlarla ülke sorunları demokratik  bir zemine indirgenerek tüm partilerin sorumluluğunda her karar alınabilir. 

Millet ittifakı, HDP ve İYİ partileri baz alarak tabanları zıt olan iki partinin karşılıklı çıkarları için aynı çatı altında durabildiklerini görüyoruz. Bu durum aynı şekilde koalisyon yönetimi içinde ciddi bir sınavdır.  Gelecek koalisyonların daha yumuşak bir iklimi getireceklerini de mevcut bu duruma bakarak söylenilebilir. HDP’nin ve İYİ partinin yerel seçimlerde iktidara kaybettirmek için yaptıkları strateji yine geleceğin bir habercisidir. 

Keza CHP’nin HDP ve İYİ parti için baraj engellerine olan destekleri de bunun bariz başka bir örneğidir. Şüphesiz ki gelecek bu bütünlüğe gebedir. Ama her şeye rağmen partilerin tabanlarını ve mevcudiyetlerini korumaları için kendi stratejilerini oynayacakları da su götürmez bir gerçek. Yine de gelecek nasıl değişiklikleri partilere getireceği belki şimdilik kestirilemez ama apaçık bir durum var ki güçlü parti güçlü bir kampanyanın eseridir. 

Yani denilebilir ki siyasal yarışta en büyük başarı ise amacını tanımlamasına bağlıdır. HDP’nin seçim planları üzerine konuşursak amacı ve stratejisi ‘’barajı geçmek üzerine’’ olduğu için doğal olarak ta bu durum  genel seçmen karşısında ikna edici tutumunu zayıf bırakıyor. ‘’2002 den beri girdiği her secimde zaferle çıkan AKP ‘nin başarısındaki önemli nedenlerinden biri de her seçimi kazanmayı planlamalarıdır’’. 

Bu planlarıyla da genel semeni ikna ede biliyor.  Zaten muhalefetin en büyük eksikliği seçmenlerle bütünleşememesi idi. Keza yürüttükleri stratejilerde budumdan mahrumdu. Türkiye’nin siyasal yaşamında köklü değişimlerin yaşandığı bu dönemlerde muhalefet için iktidarın el değiştirmesi  kaçınılmaz bir dönem. 

Bilindiği gibi bu dönemler sadece partilerin el değiştirmesiyle kalmıyor neticede ülkenin siyasal , ekonomik, psikolojik ‘zayıflaması’ her zaman olduğu gibi bir kurtarıcıyı da  halk beklemektedir. Onun için muhalefet doğru zemin üzerinde ve seçmeni ikna eden stratejilerle sahaya çıkması halinde zafer elde edebilir.

İlginizi çekebilir