Mithat Sancar: Demirtaş’la aramızdaki temel ayrılık cezaevi duvarlarıdır

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Edirne Cezaevi’nde 6 yıldır tutuklu bulunan Kürt siyasetçi ve eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında “Aramızda fikir farklılıkları olabilir; bu doğru. Fakat aramızdaki temel ayrılık cezaevi duvarlarıdır” dedi. 

Benzer haberler

BM Soruşturma Komisyonu: İsrail, 7 Ekim soruşturmasını…

Erdoğan: Parlamenter sisteme geri dönüş tartışmaları bir…

Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya’ya konuşan HDP lideri, Meclis’te kararları belirleyecek bir sayısal ve siyasal ağırlık oluşturmayı da hedeflediklerini belirterek “Yüzde 15’in altı bizim için bir başarı olmayacaktır” dedi.

Sancar ile yapılan röportajın tamamı şöyle:

Amasra’daki maden faciasının ardından tüm partilerin desteğiyle Meclis’te araştırma komisyonu kuruldu. Soma’nın ardından böyle bir facia yaşanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Amasra’da yaşanan kaza değil apaçık bir katliam, cinayettir. Ortada Sayıştay raporu ve denetim raporları var. Raporlarda katliamın gerçekleşeceğinin neredeyse kesin olduğu sonucunu çıkarabileceğimiz analizler bulunuyor. Bu katliamın öncelikle bir sistem meselesi olduğu kavranmalıdır. Kâr hırsına dayalı, sınırsız sömürüyü meşru ve mubah gören bir sistemle karşı karşıyayız. Bu sistemin üç ayağı olduğunu söyleyebilirim: Siyasi iktidar, sermaye ve bürokrasi. Biz bu üçlüye kartel diyoruz. Sermaye, sınırsız kâr hırsı ile hareket ediyor, dolayısıyla insan canının önemi yok. Siyasi iktidar insan canını hiçe sayan bu sermayeyi koruyor, kolluyor. Nitekim madenlerin büyük bir kısmının iktidarın yandaş sermayesince işletildiğini biliyoruz. Bürokrasi ise siyasi iktidarın ve sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda hareket ediyor. Bu üçlü sacayağına bir de cezasızlık politikası ekleniyor. Soma’nın hesabı yargıda sorulamamıştır. Çünkü yargı da iktidarın kontrolü ve etkisi altında. Yani cezasızlık politikası ile üçlü sacayağına sahip bu kartelin işleyişi hem güvence altına alınıyor hem de cüretlendiriliyor.

‘BU KARTEL DAĞITILMALI, ESAS ÇÖZÜM SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİ’

Meclis’te kurulan Araştırma Komisyonu’ndan beklentiniz nedir?

Biz bu katliamların hesabının verilebilmesi için her alanda çalışma yürütmeye çalışıyoruz, yürütmeye de devam edeceğiz. Meclis Araştırma Komisyonu kurulması olumlu bir adım elbette ama komisyonlarda iktidar partilerinin ağırlığı, araştırmaların derinleşmesini, sorumluların ortaya çıkarılmasını ve hesap verme yolunun açılmasını engelliyor. Buna rağmen komisyon, konunun gündemde kalmasını, çeşitli boyutları ile tartışılmasını ve sorumluların hesap verme ihtimalinin akıllarda tutulmasını sağlayabilir. Bunun için de muhalefet partilerinden komisyona girecek üyelerin titiz ve yoğun çalışma yürütmesi gerekiyor. Ancak Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu diye işin tümünü bu mekanizmaya havale etmek kesinlikle yanlıştır. Toplumsal mücadele ve kararlı siyasal takip, hem burada hesap sormanın hem de bu tür katliamların yapısal sebeplerini ortadan kaldıracak dönüşümü yaratmanın en önemli yoludur. Bu tür iş cinayetlerini ve katliamları kökten çözebilecek yöntem ise sistem değişikliğidir. Kâr hırsına dayalı, sınırsız sömürünün hak görüldüğü ve meşrulaştırıldığı bu düzenin değişmesi, siyasi iktidar, sermaye ve bürokrasi işbirliğinden oluşan bu kartelin dağıtılması gerekiyor.

‘BİZİ ALTILI MASAYLA KIYASLAMAK DOĞRU OLMAZ’

Meclis’in açılması ile siyaset daha da hareketlendi. Emek ve Özgürlük İttifakı’nı kurdunuz, deklarasyonu açıkladınız. Bir “mücadele ortaklığı” olarak tanımladığınız ittifak, seçim ittifakına evrilecek mi? Nasıl bir ittifak formülü konuşuyorsunuz? Örneğin pusulada kaç parti yer alacak? Yol haritanız ne olacak?

Partimizin 2020-2022 kongrelerinde stratejik hedef olarak “demokrasi ittifakı” oluşturulması kararı aldık. Sömürülen, dışlanan, ötekileştirilen, mağdur, mazlum, ezilen bütün kesimleri bir araya getirmeyi hedefleyen bu ittifakın temelini de “mücadele birliği, mücadele ortaklığı” olarak tarif ettik. Bu kararların ve çabaların somut sonucu olarak ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’nı kurduk. Bu ittifak, son derece önem verdiğimiz bir birlikteliktir. Temel hedefimiz, bu birlikteliği daha da büyütmek ve genişletmektir. Hareket noktamız mücadele ortaklığı olsa da seçimler yaklaştıkça nasıl bir formül geliştireceğimizi de elbette tartışacağız. Ancak şu anda ittifakın temel gündemini seçimle ilgili meseleler oluşturmuyor. Bizi bu açıdan Altılı Masa ile kıyaslamak doğru olmaz.

‘ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMLER TARİHİ ÖNEMDE’

Altılı Masa da seçim ittifakı ve ortak cumhurbaşkanı adayı konularını seçim takviminin açıklanma sürecine bağladı. Bu açıdan aynı durumdasınız diyebiliriz.

Bizim çalışmamızın temeli öncelikle seçim değil, mücadele ortaklığıdır; bunu tekrar ifade etmeliyim. Ancak seçim de bir hakikat ve önümüzdeki seçimler tarihi önemde. Seçimi gündemimizin dışına görüyor değiliz ama seçime girmenin formülleri, bu aşamada temel tartışma konularımızdan değil. Öncelikle ittifakı güçlü bir mücadele ortaklığı zemininde geliştirmeyi ve büyütmeyi hedefliyoruz. Her gün yeni saldırılarla, yasaklarla, baskılarla karşılaşıyoruz. Seçime yaklaşırken iktidarın “sansür yasası” gibi daha birçok hamlesinin olacağını tahmin etmek zor değil. Bizim temel gündemimizi de bütün bunlara karşı nasıl etkili mücadele etmek gerektiği sorusu oluşturuyor. Bu mücadeleyi yerleştirmek, büyütmek ve güçlendirmek, aynı zamanda iktidarın seçim ortamını ve şartlarını kendi lehine biçimlendirmesini engellemeyi de sağlayacaktır. Bunlar olmadan, seçime girme formüllerini merkeze alan tartışmalara sıkışmayı doğru ve faydalı bulmuyoruz.

ORTAK BİR SEÇİM BEYANNAMESİ ÇALIŞILABİLİR’

Altılı Masa ön koalisyon protokolü üzerine çalışıyor. Sizin altı yapıyla temel bazı konularda ortaklaşmaya dönük benzer bir çalışmanız olacak mı? Örneğin seçime giderken ortak bir seçim beyannameniz olur mu?

Bir araya geliş sebeplerimizi ve hedefleri içeren bir deklarasyon açıkladık. Şayet bu birliktelik seçim ittifakına dönüşürse o zaman doğal olarak ortak bir seçim beyannamesi üzerinde de çalışma yürütülecektir.

‘YÜZDE 15’İN ALTI BİZİM İÇİN BİR BAŞARI OLMAYACAKTIR’

Güçlü bir şekilde Meclis’e girme hedefiniz var. Bu ittifak ile daha da büyümek, daha çok milletvekili çıkarmak istiyorsunuz. Sayısal olarak hedefiniz nedir?

Açık söyleyelim bizim en büyük hedefimiz Türkiye’de demokratik dönüşümün önünü açacak bir güç merkezi yaratmak. Biz her alanda anahtar parti konumumuzu güçlendirmek istiyoruz. Anahtar parti konumu, kilitlenmiş sorunların kapısını açacak güce erişme hedefidir. Bu Kürt sorunundan demokrasi sorununa, emek sorunundan kadın sorununa dek akla gelebilecek bütün alanları kapsıyor. Meclis’te kararları belirleyecek bir sayısal ve siyasal ağırlık oluşturmak istiyoruz. Bunun için kendimize baraj olarak yüzde 15’i belirlediğimizi söyleyebilirim. Bu bizim için alt sınırdır. Yüzde 15’in altı bizim için bir başarı olmayacaktır. Meclis’e de sayısal olarak güçlü, siyasal olarak etkili bir şekilde girmek istiyoruz. Türkiye’nin çoğulculuğunu yansıtacak bir Meclis grubu, Türkiye’nin temel sorunlarına dair gerçekten yeni bir başlangıç yapmak için çözümler üretecek bir güç olmaktır.

‘BU İKTİDARDAN KURTULMAK İÇİN ÜZERİMİZE DÜŞEN DEMOKRATİK SORUMLULUĞUN BİLİNCİNDEYİZ’

Muhalefette, Altılı Masa ile Emek ve Özgürlük İttifakı olmak üzere iki güç odağı oluştu. İktidar değişimi için gereken matematiğe bakınca muhalefetin birlikte hareket etmesi gerektiği görülüyor. İttifakınızın Altılı Masa’yla ilişkisi var mı? Tutum belgesi ile Cumhurbaşkanı adayını müzakere etmek istediğinizi söylediniz. Bu kapsamda bir gelişme, temas var mı?

Cumhurbaşkanlığı seçimi için 27 Eylül 2021’de açıkladığımız tutum belgemizdeki stratejide bir değişiklik yok. Biz o başlıklar üzerinden açık müzakere, doğrudan diyalogla ortak aday fikrini tartışmaya açık olduğumuzu söyledik. Ancak bunu dile getirdikten sonra oturup da beklemedik, beklemiyoruz. Her türlü seçeneğe göre çalışmalarımıza devam ettik, ediyoruz. Önerdiğimiz yöntem ve çerçeve kabul görmezse kendi adayımızla cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmanın en önemli seçenek olduğunu defalarca belirttik. Bizim hedefimiz Altılı Masa’yı rahatlatmak, ona pas atmak, ondan bir şey beklemek değildir. Biz bu deklarasyonu toplumun tümüne hitap edecek şekilde düzenledik. Türkiye toplumuna “Biz bu iktidardan ve bu rejimden kurtulmak için üzerimize düşen demokratik sorumluluğun bilincindeyiz. Buna göre de hareket edeceğiz, ediyoruz” mesajı veriyoruz. Ancak bizim belirlediğimiz bir strateji var. Seçim koordinasyonumuzu oluşturduk. Bütün bu konularda politikalarımızı somutlaştırma çalışmaları sürüyor.  Bizim çağrımız halklara, sorumluluğumuz Türkiye toplumunun tamamınadır.

‘DOĞRU OLAN CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNİN İLK TURDA BİTMESİDİR’

Altılı Masa’nın hedeflerinden biri ortak cumhurbaşkanı adayı çıkarmak. Ancak çalışmaları bitmiş değil. Belki anlaşma sağlanamayabilir. Sizce Cumhurbaşkanı adayı ile ilgili en doğru tutum ne olur? Muhalefetin tümü ortak aday mı çıkarmalı?

Ayrıntılara girmeden net bir hedef söyleyeyim: Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda bitmesi doğru olandır. Türkiye’de demokratikleşmenin ve barışın yolunu açacak bir programla ortaya çıkmış bir adayın ilk turda kazanması en ideal durumdur. Seçimlerin ikinci tura kalmasının yaratabileceği çeşitli karmaşalar olduğu tartışılıyor. Biz HDP olarak kendi çalışmalarımızda bunu gözetiyoruz. Ancak bunun dışında, demokratik dönüşümün dinamiklerini açığa çıkaracak politikalar ve yöntemler geliştiriyoruz. Meclis’te sayısal ve siyasal açıdan etkili bir güç merkezi yaratma hedefi, bunun en önemli örneğidir.

HDP kendi adayını çıkarmalıdır görüşünü savunanlar da var. İYİ Parti’den bu yönde açıklamalar oldu.

Biz kimin ne dediğine göre değil, kendi ilkelerimize ve hedeflerimize göre, program ve strateji belirliyoruz. Amacımız da geleceği demokrasi ve barış, emek ve özgürlük üzerine inşa etmektir.

‘RIZA TÜRMEN CUMHURBAŞKANI ADAYI OLACAK’ İDDİASI

Cumhurbaşkanı adayı çıkarmak dahil tüm seçenekler masada diyorsunuz. Eski AİHM yargıcı, CHP eski Milletvekili Rıza Türmen’in cumhurbaşkanı adayınız olabileceği iddia edildi. Seçenekler arasında var mı?

Rıza Hoca çok değerli bir insan. Ancak partimizde isim konusunun somut olarak tartışılabilmesinin belli aşamaları ve mekanizmaları var. Bu süreç işlemeden, herhangi bir isimle ilgili değerlendirme yapmak politikalarımıza aykırıdır. HDP şimdiye kadar yaptığı gibi elbette kendi kitlesine ve tabanına danışacak, kurullarında bu sonuçları tartışacak. Ayrıca artık bir ittifakımız var. İttifak bünyesinde bu konu masaya yatırılacak ve bir isim öyle belirlenecek. Bunlar olmadan herhangi bir isim üzerinde tartışma yürütmek bizim kendi işleyiş mantığımız ve doğamızla uyuşmaz.

CUMHURBAŞKANI ADAYI İSMİ TARTIŞMIYORUZ

Cumhurbaşkanı son grup toplantısında Kılıçdaroğlu’na “Madem kendine güveniyorsun çık karşıma” dedi. Muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayını belirleme sürecinde gecikme olduğunu düşünüyor musunuz? Erdoğan’ın bu çağrısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başka partilerin ve ittifakların kendi iç tartışma ve işleyişleriyle ilgili değerlendirme yapmayı doğru bulmuyorum. Bütün bunları kamuoyu takdir edecektir. Öte yandan cumhurbaşkanının bu tür çıkışlarının, pek çok başka hesaba dayandığını tahmin etmek de güç değil; esas olarak muhalefetin bir bölümünü veya bütününü, kendi içinde tartışmalara sürüklemek gibi bir yöntem kullanıyor. Herkes bu yöntemi görüp değerlendirmeli ve tartışmaları buna göre yürütmelidir.

Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığına nasıl bakarsınız?

Parti hukukunu benimsemiş herhangi bir kimsenin, mekanizmalar işlemeden bir tercih dile getirmesi söz konusu olamaz. Eş başkanlar da dahil her parti çalışanı, bu hukuka ve teamüllere uygun davranmakla yükümlüdür. Politikamız açıktır: İsim tartışmıyoruz. Şayet bir isim tartışılacaksa da karar, sözünü ettiğim mekanizmalar içinden süzülüp bağlayıcı hale gelecektir.

‘DEMİRTAŞ’IN AMACI PARTİ POLİTİKALARINA DESTEK VERMEK’

Parti içi karar alma mekanizmasına dikkat çektiniz. HDP eski Eş Genel Başkanı Demirtaş’a partinize yakın yayın kuruluşlarında ‘HDP’nin kurumsal kimliği ve yürütülen kolektif siyasete zarar veren tutum içinde olduğu’ eleştirileri yapılıyor. Demirtaş ile HDP arasında anlaşmazlık var mı?
Selahattin Demirtaş arkadaşımızla aramızda fikir farklılıkları olabilir. Şu anda cezaevinde değil kurullarda olsa çok daha fazla tartışma olanağına sahip olurduk biliyoruz; ki bu da çok doğaldır. Biz çoğulcu bir partiyiz. Bileşenlerden ve bağımsız bireylerden oluşan kendine özgü bir yapımız var. Farklı görüşlerin olması eşyanın tabiatı gereğidir. Ancak değişik görüşlerin olması başka, “ayrılık” olması başka bir meseledir. Tartışmaların olması demokratik bir anlayışa, yapıya ve kurumsal mekanizmalara sahip olduğumuzun göstergesi. Ancak tüm bu çoğulcu yapıya ve farklı yaklaşımlara rağmen politikalarımız bir mutabakatla belirleniyor. Bunca saldırı ve kuşatmaya rağmen partimizi bu kadar sağlam biçimde bir arada tutan da oluşan bu mutabakata sadakat ve kurumsal politikayı sahiplenmektir. Demirtaş’la bizim aramızda fikir farklılıkları olabilir; bu doğru. Fakat aramızdaki temel ayrılık cezaevi duvarlarıdır. Demirtaş’ın asıl amacının parti politikalarına destek vermek olduğunu düşünüyorum.

‘KADIN HAKLARINI BUDAMAYI HEDEFLEYEN HİÇBİR DEĞİŞİKLİĞE DESTEK VERMEYİZ’

Siyaset gündeminde önemli bir başlık da başörtüsüne yasal güvence tartışması. Bu konuda bir yasal, anayasal değişikliğe hayır demeyeceğinizi açıkladınız. Ancak Cumhurbaşkanı teklife aile tanımında değişikliği de eklemek istediğini söylüyor. Bu şekilde bir Anayasa değişikliği teklifi gelirse partinizin tutumu ne olur?

Bizim anayasa değişikliği için önerdiğimiz bir hüküm var. Anayasa değişikliği tartışmasına bütün ayrımcılık türlerini önleyecek sağlam bir çerçeve üzerinde girmeye hazırız. Fakat meseleyi sadece başörtüsüne indirgeyen ve içine aileyi katarak burada kadın haklarını budamayı hedefleyen herhangi bir değişikliğe destek vermemiz söz konusu olamaz. Bizim formülümüz şudur: “Devlet, ülkenin ortak kültürel mirasını oluşturan bütün inançları, anadillerini, etnik kimlikleri eşit görür. Bunların korunması, kullanılması ve geliştirilmesini sağlamakla yükümlüdür.” Bütün muhalefet partilerinin katılımıyla böyle bir formüle dayalı öneri gelirse tartışmaya açığız. Her türlü ayrımcılığı önlemeyi amaçlayan bir değişikliğe elbette katkı yaparız. Ancak kadın haklarının doğrudan ya da dolaylı bir biçimde kısıtlanması, budanması, değersizleştirilmesi sonucunu doğuracak herhangi bir girişime kesin ve net bir şekilde karşı çıkarız. HDP bir kadın partisidir ve kadın mücadelesinde en etkili kitlenin yer aldığı harekettir. İstanbul Sözleşmesi’nde oldubittiyle anayasaya aykırı bir biçimde karar alındı. Ona da karşı çıktık. Başörtüsü tartışmasını bahane ederek kadın haklarında, toplumsal cinsiyet eşitliğinde daha da geriye gidiş anlamına gelecek bütün girişimlere karşı mücadelemizi kararlı bir şekilde sürdürürüz.

‘KAPATMA OLASILIĞINA KARŞI TÜM HAZIRLIKLARIMIZI YAPTIK’

HDP’nin kapatma davası görülürken Anayasa Mahkemesi’ne Sayıştay kontenjanından eski İçişleri Bakan Yardımcısı Muhterem İnce seçildi. Ocak ayında bir de başkan değişimi yaşanabilir. “Karar için başkan değişimi bekleniyor” iddiaları var. AYM’deki bu değişimleri siz de kapatma davasıyla ilişkilendiriyor musunuz? Ve kapanma durumunda seçenekleriniz hazır mı?

Evrensel hukuku gözetmek bir yana Türkiye’nin iç hukukuna riayet edildiğinde bile HDP hakkında kapatma kararı verilememesi gerekir. Üyeler hukuka ve vicdana dayalı hareket ederlerse bu kararın çıkması söz konusu olmaz. Ancak iktidarın her alanda olduğu gibi yargı alanında da güçlü bir vesayet kurduğunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla bu davada kararın mahkeme salonlarında, hukuk ilkeleriyle ve vicdanla alınmasını elbette temenni ederiz, fakat temennilere dayanarak politika oluşturacak kadar da naif değiliz. Her türlü hamlenin mümkün olduğunu görerek her ihtimale göre hazırlıklarımızı yaptık. Vurgulamak için söylüyorum, “hazırlık yapıyoruz” demiyorum “hazırlık yaptık” diyorum. Dava açılmadan önce komisyonumuzu ve çalışma ekibimizi oluşturmuştuk, uzun süren bir çalışma dönemi geçirdik. Her aşamayı ayrı ayrı değerlendirerek seçeneklerimizi güncelleyip güçlendirdik. Halkın bu güçlü ve inançlı desteğini seçimlere en etkili şekilde yansıtacak yolları mutlaka oluşturacağız.

 

İlginizi çekebilir