Merkan Aksoydan: Çocuklarımızdan Ellerinizi Çekin!  

Devletinin  kâr, rant ve yağma sisteminin sonuçları hepimiz için telafisi imkansız sonuçlar doğurdu. Deprem anın kendisi kadar, deprem sonrası devlet erkiyle yaşananların boyutu insani hiçbir değer yargısıyla açıklanacak bir yerde durmuyor. 

 Devlet geçmişten bugüne reflekslerini sürdürmeye devam etti. Devletin, demokratik kurum ve kuruluşları, HDP ile beraber devrimci partileri, deprem alanlarından uzaklaştırmaya çalışmasının temelinde uyguladığı hukuksuzlukları gizleme istenci olduğu açık. Bu hukuksuzluklar sadece bürokratik değil, hala enkaz altında yaşayanların olduğu yerlerde bile enkaz kaldırma işlemlerinin başlatması, can kurtarmada yetersizlikleri, deprem sonrasında evsiz kalan insanların durumlarının ekranlara yansımaması gibi gerçekleri gizlemek için elinden geleni yapıyor.

Evsiz kalan insanların çileleri, ailelerine ulaşamamaları, şirketlerin iğrençliklerinin yanında bakanlık bin 500’den fazla çocuğun refakatsiz kaldığını söylüyor. Bugün depremden etkilenen çocuklar, aileleri kayıp ya da depremde canlarını yitirmişken, bir taraftan cemaat evlerine yerleştirilirken diğer taraftan Devlet Bahçeli gibi azılı faşistler kendi vakfının kapısını açacağını söylüyor.   

Hala her şey çok sıcakken, Diyanet işleri bir fetva yayınlıyor. “Depremden kurtulup evlat edinilen çocuklarla evlenme engeli oluşmaz” diye. Bu istismar fetvasının asli görevi bir taraftan çocuk yaşta evlilikleri meşrulaştırma girişiminin yanında asimile programının da devamı anlamına geliyor. 

Daha geçtiğimiz aylarda bir çocuğun cemaatte küçük yaştan imam nikahıyla evlendirilip büyüyene kadar istismar edilişini öğrendik, Ensar Vakfın’da ve diğer pek çok cemaatte açığa çıkan taciz-tecavüz haberlerinin yanı sıra çocukken “nişan-söz, imam nikahı” ile çocukları istismar sürecini normalleştiren cemaatler, devletin bakanlıklarına gördük.

Bugün depremden kurtulmuş çocukların bakımını üstlenmek adı altında “sevgi evleri”ne,  İnsani Yardım Vakfı evlerine, tespit edilemeyen cemaat evlerine yerleştiriliyor. 

Geçmişten günümüze Kürt, Ermeni, Rum çocuklarının asimilasyonunu bir devlet politikası haline getirmiş devlet, derneklerin, cemaatlerin, bakanlıklarının eliyle bunu yıllardır yapıyor ve bugün de yapmaya devam ediyor.

 1937-8 Dersim’in  kayıp kızları aklımıza geliyor aklımıza istemsizce, ailesinden kopartılmış, ailesiz katledilmiş kızlarımız, devletin  askeriyle, bürokratlarıyla zorla evlendilirilmesi, katliamın ağır sonuçlarından biri olarak açığa çıkmıştı. 1940’ların sonuna kadar  Katliam ve asimilasyonla beraber,  çocuklar zorla evlendirilmiş, “evlatlık” verilmeye devam etmişti.  

 Tüm dünya önünde İŞİD’in destekçisi olarak devlet yine Şengal’de çocuklarımızı köleleştirilmesinin önünü açmıştı. Bundan önce Kürdistan’da cemaatlerle, cemaatlerin yatılı okullarıyla çocuklarımızı ailelerinden, kültürlerinden, kendi yaşamlarından kopartıp Türk-Sünni senteziyle yaşamlarımızı zapturapt altına almaya çalışmıştı. Savaşla, yıkımla, dinle yapamadığı zamanlarda ise “Kardelen” projeleriyle, binlerce kız çocuğunu asimilasyon programıyla sürdürmüştü.  Bugün de Kürdistan’ı etkileyen bu büyük deprem sonucunda çocuklarımızın karşı karşıya kaldığı devlet büyük bir tehlike olarak açığa çıkıyor. 

Devletin asimilasyon programını bu süreçte de bırakmadığı gerçeğiyle hareket etmeli, devlet eliyle cemaatlere bırakılan çocukların açıklanan sayılara inanmadan, her bir çocuğun ve sürecin takipçisi olma zorunluğu doğmuştur. Çocuklarımızı devletin eline, hiçbir fetvaya bırakmayalım!

İlginizi çekebilir