Melda Onur: Bireysel silahlanma kadın katliamlarını arttırıyor

Kadına yönelik şiddet olaylarında bireysel silahlanmadaki artışın etkili olduğunu belirten Melda Onur, “İktidar, gerektiğinde kendisini koruyan, destekleyen bir oluşumun olabilmesi için bireysel silahlanmaya izin veriyor” dedi. 
Türkiye’deki kadın cinayetleri her geçen gün artarak devam ediyor. İçişleri Bakanlığı’nın açıkladığı verilerde, 2022’nin ilk 7 ayında 151 kadının katledildi; Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) verilerine göre ise 2022’nin ilk 7 ayında 188 kadın katledildi.
Gazeteci Melda Onur, kadın katliamlarında iktidarın kadın politikalarının ve yargının rolüne değinerek, bireysel silahlanmadaki artışın da kadına yönelik suçları artırdığına dikkat çekti.
YAŞAM TARZI ÜZERİNDEN SİYASET
Türkiye’de kadına yönelik şiddetin artarak devam ettiğini belirten Onur, AKP iktidarının cinsiyetçi politikalarının “ceza” ve “cezasızlıkta” etkili olduğunu belirtti. İktidarın söylemlerinin toplum üzerindeki etkisine değinen Onur, “Kadın cinayetleri her dönem vardı. Eskiden 3’üncü sayfa haberlerinde, şimdi birinci sayfa haberlerinde görebiliyoruz. Ancak eskiden cinayetler daha yüksek bir sesle lanetlenirdi. Ama şimdi iktidar, kendi ‘kadınlarını’ seçiyor. Katledilen kadın kendilerine yakına tepki veriyorlar. Ama eğer kadın eğlence mekanında ya da başka bir yerde öldürülmüşse, çok da ilgilenmiyorlar. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bir açıklama yapmıyor, kadını kimse tanımıyor. Bir politikasızlaştırmanın yanı sıra, kadının yaşam tarzı üzerindeki bu siyaset, onu daha çok ezen ve baskı altına alan bir hale geldi” diye belirtti.
GERÇEK SAYI GİZLENİYOR 
Onur, kadına yönelik şiddette artış yaşandıkça bir kanıksamanın da başladığını belirterek, “Nedeni ise eskiden bir kadın öldürülürken, şimdi günde üç kadın öldürülüyor. Üstelik bu yaralananlara ve daha sonra yaşamını yitirenler istatistiklere bile geçmiyor. Yani kadınlar ‘kumayı’ kabul etmediği için, açık giyindiği, ya da eğlendi diye öldürülüyor. Bu yüzden kadın cinayetleriyle ilgili verilen rakamlar minimum, bu sayıların çok daha fazla olduğunu düşünüyorum” ifadelerinde bulundu.
BİREYSEL SİLAHLANMANIN YANSIMASI 
Kadına yönelik şiddet ve kadın katliamlarında bireysel silahlanmanın etkili olduğunu vurgulayan Onur, “Bireysel silahlanma şiddetin artmasını etkiliyor. Her silahsızlanma dediğimizde ‘Türk’ün silahı olur, at, avrat, silah’ savunmasıyla karşımıza geliyorlar. Özellikle bireysel silahlanmanın kontrolden çıkması bu meseleyi çok fazla etkiliyor. Yani şiddetin bu kadar çok arttığı bu gibi ülkelerde bireysel silahlanmaya denetim getirilmesi lazım. Sadece hukukla, sadece kadının korunması ile halledilecek bir şey değil. Mesela idam tartışmasını gündeme getiriyorlar fakat İran’da idam var ama her gün kadın cinayeti işleniyor. Amerika’da da işleniyor gerçekçi çözümler gerekli” dedi.
BİREYSELDEN TOPLU SİLAHLANMAYA 
İçişleri Bakanlığı’nın kadın cinayetleri verilerine değinen Onur, “Bakanlık hayal aleminde yaşıyor” dedi. Onur, şöyle devam etti: “İnternetten gördüğümüz silahlı erkekler malum kişilerle pozlar veriyor. Kadın cinayetlerinin önlenmesi için önleyici tedbirlerin olması lazım. Ancak önlenmesi için hiçbir girişim yok. Çünkü iktidar, gerektiğinde kendisini koruyan, destekleyen bir oluşumun olabilmesi için bireysel silahlanmaya izin veriyor. Şu anda Türkiye’de pompalı silahtan, samuray kılıcına kadar toplu bir silahlanma var.”
ÖTEKİLEŞTİREN SÖYLEMLERİN SONUÇLARI 
İktidarın ötekileştiren söylemlerinin katliamları meşrulaştırdığını dile getiren Onur, bu konuda LGBTİ+’lara karşı yapılmasına izin verilen mitingi örnek gösterdi. Onur, iktidarın politikalarının şiddeti artırmaya devam edeceğini söyleyen Onur, “Bunlar LGBTİ+’lara yönelik var olan şiddetin artacağına işaret ediyor. LGBTİ+’lar yönelik bir saldırıda ‘zaten LGBTİ’liydi’ deyip cinayeti meşrulaştırabilirler. Mahkemelerde bunu ‘tahrik indirimi’ olarak uygulamaya müsait durumda zaten. Kadına yönelik şiddet ve dezavantajlı gruba yönelik uygulanan bu politikaların değişmesi için başta İstanbul Sözleşmesi, bunun yanına iç hukuk, önleyici sözleşmeler ve denetleme mekanizmaları gereklidir. Yine cinsiyetçi söylemlerin değişmesi gerekir. Ağızlarını her açtıklarında kadınlara yönelik cinsiyetçi söylemlerden vazgeçsinler” şeklinde konuştu.
‘ÇÖZÜM İÇİN İKTİDAR DEĞİŞMELİ’
Toplumda yaşanan sorunların çözülmesi için başta iktidarın değişmesi gerektiğinin altını çizen Onur, “Bu iktidar döneminde sorunların çözülme ihtimali yok. İktidar gitse bile gelecek iktidarın ortaya koyacağı erkek ya da salt kadın bakış açısıyla çözülecek bir durum değil. İçinde hukukçunun, doktorun, uzmanın, psikoloğun olduğu bütünlüklü bir oluşumla sorunlar çözülebilir. Yani kadın cinayetleri ve artan şiddet faktörünü çözmek için toplumu bir bütün olarak ele almak gerekiyor. Yoksulluğu, kadın sorunundan ayrı düşünemeyiz. Bu gerekçe değil ama yoksulluk kışkırtıcı bir hale geliyorsa, toplumsal ayrışma ve toplumsal kutuplaşma farkı çok büyüyorsa, bu da şiddeti tetikleyebilir. Ekonomik, politik, hukuki, psikolojik sorunların çözülmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
BİREYSEL SİLAHLANMA KISITLANMALI
Kadına yönelik şiddetin tek boyutlu bir mesele olmaktan çıktığını vurgulayan Onur, “Sebep ve sonuçlarıyla ciddi bir travma haline geldi. Salt İstanbul Sözleşmesi de yetmez. Tabi sözleşme şart ama İstanbul Sözleşmesi’yle başlayacak bunu donatacak pek çok yasaya ihtiyaç var.  Bunların başında ise bireysel silahların kısıtlanması geliyor” diye belirtti.
Son süreçte yargı mekanizmalarında yer alan erkeklerin kadına yönelik suçlarda fail olmalarına değinen Onur, şunları söyledi: “Yargı içindeki bazı kesimlerin işledikleri kadın cinayetlerine baktığımızda, yargının içinde bulunduğu durumu ve adaletin olmadığını da görüyoruz. Yargı mekanizmasına seçilen insanlarda liyakat aranamaması eş, dost hatırına işe alınmaları kadın cinayetlerindeki davaları da etkiliyor.”
İKTİDARIN ‘MAKBUL’ KADIN ANLAYIŞI
İktidarın Meclis’i “uysal bir meclise” dönüştürmeyi hedeflediğini dile getiren Onur, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şu anda en fazla milletvekili sayısı iktidar partisinde yer alıyor. Ama AKP’nin eski dönemlerini hatırlarsak, o dönem kadınların biraz daha sesi çıkıyordu. Daha güçlü profiller vardı, hepsi yok oldu gitti. Giderek daha çok parmağını kaldıran, indiren, parti başkanı ne derse onu dinleyen bir profil var. Amaç, güçlü kadını ortadan kaldırmak, yerine de daha çok ‘makbul’ kadın denilen ‘uysal’ kadını getirmek.”
EŞİT TEMSİLİYET VURGUSU 
İktidarın kadının toplumsal yaşama dönük taleplerini minimize etmek için parlamento ve belediye meclislerinde kadın sayısını azaltmak istediğine işaret eden Onur, “Kadının yaşamdaki yerini ‘kocasına yardımcı olmak’ olarak görüyorlar. Buna göre politika üretiyorlar. Önümüzde bir seçim var. İstanbul Sözleşmesi olmazsa olmazdır, bu çok önemli. Daha sonra kadının toplumsal yaşamdaki konumunu güçlendirecek her türlü politikanın amasız, fakatsız ortaya konması gerekiyor. Toplumun yarısını temsil ediyoruz. Bu yüzden tüm örgütlenmelerde eşit temsil, siyasette eşit temsil, her alanda eşit temsiliyet istiyoruz. Eşitliği sağlayıncaya kadar mücadelemiz devam edecek. Kadın yaşamın ilk ‘ötekisi’ bu ötekileştirilmekten kurtulması için mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.

/Mezopotamya Ajansı/

İlginizi çekebilir