Mehmet Lütfü Özdemir: Kaldırım Taşlarının Altında Kumsal Var* Heval

„Bir taş atılırsa, bu cezalandırılması gereken bir davranıştır! Bin taş birden atılırsa bu politik bir eylemdir.“ – Ulrike Meinhof

Yaşamlarımız politiktir. Dünyaya geldiğimizde attığımız ilk çığlık ile başlar isyanımız. Hikâyelerimiz, yaşadıklarımız önemlidir. Zira makinelerin alacakaranlığında ateş böcekleri gibi dans etmişizdir sokaklarda, sınırlarda, dağlarda, ovalarda ve ateşimiz hiç sönmemektedir. 

Kaç defa kül olduğumuzu ve küllerimizden yeniden doğduğumuzu herkes bilmez. Bilmesine gerek de yok. 

Kısa bir giriş yapmak için elimden geleni yaptım. Bu yazıda sizlere Düş Yolcuları’ndan bahsedeceğim. Düş Yolcuları kimlerdir, ne yaparlar, dünyaya ve yaşama nasıl bakarlar, bu yazının ana konusu bu olacak. 

Yaşam nedir? Bu soruyu kendinize sorun istiyorum öncelikle.. Bana göre yaşam, politiktir, farkında olmaktır, kayıtsız yaşamamaktır ve farkına varmaktır. 

Biz yaşamı uğruna ölecek kadar çok seven Düş Yolcuları birbirimizi pek tanımasak da; aynı değerleri aynı hakikati savunmak, yüceltmek ve ileri taşımak adına yollarımız dönem dönem kesişebilir, aynı zaman ve mekân da ortak amaçlar çerçevesinde omuz omuza mücadele edebiliriz…

Düş Yolcuları, kimsenin olmak istemeyeceği yerlerde gezerler. 

O köprü altında tiner çekendir. O şehrin en lüks araçlarının gezdiği caddeler de seks işçisi trans bireydir. O üstüne silah ile gelen erkeği elindeki silahı ile öz savunma için kullanıp direnendir. O kırk derece sıcak bir iklimde ayda iki dolara çalışandır. O araba ürettiği fabrikadan çıkan arabaya binemeyendir. 

O gözlerinin önünde kendisini tavana asan annesini çaresizce izleyen bebektir. O cansız bedeni kıyıya vurandır. O çocuklarını güvenli bir yere getirene kadar kalbi durmayandır. O bir gece çocuk ve kadınları tarih öncesi barbarlardan koruyandır.

 O denizin ortasında kalan susuzluk. O havuzun içinde bombalı saldırıda katledilen ördek. O adalet arayışında ölümsüzleşendir. O kimsesizlerin kimi ve sesi olandır.

Düş Yolcuları, savaşsız bir dünya ister fakat nefsi müdafaa yani öz savunma dışında ölmez, öldürmez ve kimsenin de askeri olmaz. 

Düş Yolcuları rengârenktir; bazen grinin birkaç yüzü tonu, bazen pespembe, bazen masmavi, bazen simsiyah, bazen bembeyazdır.

Düş Yolcuları, öngörüsü olan, neden ve sonuç ilişkilerine çok boyutlu bakabilendir.

Düş Yolcuları, önce kendi zihninin etrafına örülen çitleri yıkmıştır, dolayısıyla sınırlara inanmaz ve onları takmaz. Bir gün dünyadaki tüm sınırlara zeytin ağacı dikmek ister. Destek bulmaya çalışır. 

Düş Yolcuları, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmayı mücadelede en önemli yere koyar. Gerektiğinde kışın ortasında paltosunu sokaktaki baldırı çıplağa verir. 

Düş Yolcuları, kitap okur, insan okur, fotoğraf okur, film okur, tarih okur, felsefe okur, sonra yazar, deneyimlerini aktarır, bildiklerini gerçek hayatta denemekten çekinmez, bilinmezlikten korkmaz; başkası değil kendisi olandır..

Düş Yolcuları, kıyametin koptuğu yere ağaç diker. Ağaçları sökmek isteyenlere bütün ülkeyi dar eder. 

Düş Yolcuları, sensin, benim, biziz.. Dolayısıyla sınıflara da inanmıyoruz..

Düş Yolcusu, mahalle duvarlarını yıkar, kimseyi ötekileştirmeye kalkmaz, kimseye nerelisin sorusunu sormaz, anti-faşist, anti-sexist, anti-otoriter Anarşist Queerdir.. 

Kaldırım taşlarının altında kumsal var Heval. Öfkeni eşitlik, adalet, özgürlük ve barış için diri tut. Dünyanın bu değerlere ihtiyacı var. Dünyanın bize ihtiyacı var. Dünyanın aynı rüyayı gören insanlara ihtiyacı var. Unutma, iki kişi aynı rüyayı görürse mucize, bir halk aynı rüyayı görürse devrim olur. 

Her insan tarihsel bir dönemeçte olduğumuz şu günlerde, önce yakınındakilerle ve aynı zamanda küresel olarak iletişimde kalmalı. Belki canavarla boğuşurken canavarlaştığınız bir an olursa eğer, bir ağaca sarılıp kendinize özeleştiri verin. 

Düş Yolcuları, sömürüye ve saldırıya karşıdır. Her zaman diyalogu önemser, incinse de incitmez ve kibarlıktan asla taviz vermez. Fakat bu kedicik rolü, herhangi bir sömürü ilişkisine şahit olursa kara panter olduğunu kanıtlamak zorunda kaldığını hissedebilir. Zira o salak rolü yapanlar ile gerçekten salak olanları ayırabilir. O cahille sohbeti kesendir. 

***

Her insanın hayat hikâyesi önemlidir; fakat bazı insanlar sadece konuşmak yerine, eylemeyi yani yapmayı tercih ederler. Şehrin Azizleri 2 adlı film şu sözlerle açılışı yapar: Bu dünyada iki tür insan var; biri konuşan tür, diğeri de yapan tür. İnsanların çoğu sadece konuşur, tek yaptıkları budur; ama sözün bittiği noktada dünyayı değiştiren yapanlardır. Yaparken bizi de değiştirirler, bu yüzden de onları asla unutmayız. Siz hangisisiniz? Sadece konuşuyor musunuz yoksa yerinizden kalkıp bir şeyler yapıyor musunuz? Çünkü inanın bana geri kalan ne varsa kahve dedikodusundan başka bir şey değil.

Bir Düş Yolcusu olarak, özetle, şuna inanmanı istiyorum Heval, biz her yerdeyiz ve asla ama asla yalnız değilsin bunu unutma.. Bizi bilirsin imkansıza meyilliyiz.. Bu defa kırıntılar ile bizi kandıramayacaklarını onlarda öğrenecek. Bizden, alın terimizden, emeğimizden, işimizden, bedenimizden, zamanımızdan, toprağımızdan, suyumuzdan, çaldıklarınızı geri istiyoruz ve bu defa alacağız. Sen de buna inan Heval, gel birlikte aynı rüyayı görelim istiyorum.. 

Bu defa son kez bakacak olsak da gökyüzüne, biz yaşamı uğrunda çok sevdik diyenlerdeniz. Biz bir fikirden fazlasıyız. Biz devrimin ta kendisiyiz. Marcos’un selamı var, hayaleti dolaşıyor odamda.. Biz iktidarları değil, özgürce dans edip sevişeceğimiz sokakları istiyoruz ve de alacağız. Dansa hazırlanın aşkolar..

Sevgilerimle

* Avustralyalı Trans birey olan yazar ve bilgin Mckenzie Wark’ın kaleme aldığı, “Kaldırım Taşlarının Altında Kumsal Var” adlı kitabı, isyanın şifrelerini ararken anayollardan sapıp arka sokaklarda dolanmanın vakti geldiğini kulağımıza usulca çıtlatıyor. 

Türkiye’de henüz pek fazla tartışmaya konu olmayan Sitüasyonizm tüm dünyada giderek şiddetlenen kent mücadelesinin, burjuva kültür ve düzeninde çatlaklar yaratma arayışının önemli besin kaynaklarından biri olarak karşımızda duruyor.

Yazar kitapta Sitüasyonizmin zamana ve mekâna sıkışmış, arşive kaldırılmış nadide bir eser değil, dört dörtlük bir yaratıcı teori ve eylem rehberi olduğu anlatılıyor. Guy Debord’un yanı sıra Constant, Asger Jorn, Michele Bernstein, Alex Trocchi ve Jacqueline De Jong gibi karakterlerin projeleri, hayalleri, eylemleri bugünü ve burayı kavramak için elli yıl öncesinden ışık tutuyor. 

Bu kitap yüksek teorinin değil düşe kalka teorinin ve deneylerle, başarısızlıklarla dolu bir eylem tarihinin kaydını tutuyor. 

Kitapta, “mızrağı yel değirmenlerine doğrultmak mızrağı kaptırmaktan iyidir” hatırlatması yapan Wark, medya teorisi, eleştirel teori, yeni medya ve Sitüasyonist Enternasyonal hakkındaki yazıları ile biliniyor. En tanınmış eserleri A Hacker Manifestosu ve Gamer Theory’dir. New York’taki New School’da Medya ve Kültürel Çalışmalar profesörüdür.

İlginizi çekebilir