KNK Eş Başkanı Karamus: Türkiye’nin ana hedefi 2023’ten önce Rojava ve Başûrê Kurdistan’ın sınır bölgelerini kontrol etmektir

Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Eş Başkanı Ahmet Karamus, „Türkiye’nin Kürtlere yönelik saldırıların iyi analiz edilmesi gerekiyor. Bu saldırılar, Türk devletinin Osmanlı’dan İttihat ve Terakki dönemine ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar sürdürdüğü bir zihniyetin sonucudur. Bu zihniyet, Kürt halkının yokluğuna, zulmüne ve soykırımına dayanmaktadır. Kürtlerin kazanımlarını her yerde yenmek için var gücüyle çalışıyor” dedi.

ANHA’ya açıklamalarda bulunan Karamus, şöyle devam etti: „Türk devleti, Kürt halkına ve davasına düşmanlığını defalarca ilan etmiştir. Kürtlere yönelik saldırılarını kendisi için bir varlık ve yokluk savaşı olarak görüyor.“

NATO’NUN DEĞİŞEN STRATEJİSİ

Karamus, 28-29 Haziran tarihlerinde NATO üyelerinin bir araya geldiği Madrid toplantısı başta olmak üzere son dönemdeki uluslararası toplantılar ve pazarlara değinerek, „Toplantı NATO’nun Finlandiya ve İsveç’i de içine alarak genişlemesi içindi. Toplantıda NATO’nun stratejisi değişti. Yeni bir strateji belirlendi. NATO üyelerinin çıkarları her şeyin üstünde tutuluyor” ifadelerini kullandı.

Türk devletinin NATO üyeliğinden yararlanmaya ve Kürt halkına yönelik saldırıları artırmaya çalıştığını belirten Karamus, NATO ülkelerinin de bunu izlediğini ifade etti.

Rusya, İran ve Türkiye arasında Tahran’da yapılan görüşmeye de vurgu yapan Karamus, katılımcıların birbirlerinin çıkarlarını korumak konusunda mutabık kaldıklarına dikkat çekerek şunları söyledi: “Suriye’deki mevcut durumla başa çıkma ve devletlerin çıkarlarını koruma yöntemleri tartışıldı. Her iki görüşmenin de gündeminde Kürt halkının Suriye’deki rolü ve Amerika’nın varlığına yönelik tutumları yer aldı.”

Türkiye, İran ve Rusya’nın ortak bir forma ulaşamadığını dile getiren Karamus şöyle devam etti: „Her taraf kendi çıkarlarını korumak istiyor. İran’ın bölgede çıkarları var ve onları korumak istiyor. Rusya’nın Ukrayna’daki savaş sonrası durumu, uluslararası toplum tarafından kuşatılması zor bir aşamaya geldi ve elinde sadece Suriye kaldı. Bu nedenle Suriye’deki varlığını ve çıkarlarını var gücüyle korumaya çalışıyor. Türkiye de herhangi bir Kürt yönetimini veya Suriye’deki başarılarını yok etmek için Suriye’de elinden geleni yapıyor.”

Türkiye’nin bu hedeflere ulaşmak için atacağı adımlara ilişkin olarak Karamus, „Türk devleti bölgedeki mevcut çatışmalardan, Ukrayna’daki savaştan, NATO’nun bu savaşa yönelik pozisyonlarından ve İran’ın bölgedeki varlığından istifade etmek istiyor. Ayrıca uluslararası güçlerin ve Suriye’deki müdahale güçlerinin konumunu bilmek istiyor; kim onun yanında ve kim ona karşı bunu belirlemeye çalışıyor“ yorumunda bulundu.

Karamus, sözlerine şöyle devam etti: “Mevcut duruma bakıldığında, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye müdahale için onay almadığı görülüyor. Bu nedenle bölgeye SİHA, tanklar ve toplarla saldırıyor. Demokratik Suriye Güçleri (QSD) ve Özerk Yönetim’in iradesini kırmaya çalışıyor. Yapılırsa gelecekteki müzakerelerde konumunu güçlendirmek için saldırılarını yoğunlaştırıyor.“

Ortadoğu’nun içinden geçtiği süreçle ilgili olarak Rusya, ABD, AB ve hatta İran gibi büyük güçlerin Ortadoğu’daki olaylardan tek bir devletin faydalanmasını istemediklerini söyleyen Karamus, „Bir yanda AB ve ABD, diğer yanda Rusya ve İran, Türkiye’nin önemli konumundan yararlanmaya çalışıyor. Özellikle Ukrayna’daki savaşta ve Karadeniz’deki savaş gemilerinin hareketinde Türkiye’nin önemli bir rolü bulunuyor” ifadelerine yer verdi.

‘TÜRKİYE, KÜRDİSTAN’IN BATI VE GÜNEYİNDEKİ TÜM SINIR ALANLARINI KONTROL ETMEYİ HEDEFLİYOR’

Karamus’a göre Rusya, NATO devleti olduğu için Türkiye’nin Suriye’nin diğer bölgelerini kontrol etmesini istemiyor. Karamus buna ilişkin olarak şu yorumu yaptı: „Rusya, Suriye’nin kontrolünden çıkmasını istemiyor. Çünkü Suriye, Ortadoğu’da üslerinin ve kuvvetlerinin bulunduğu tek ülkedir.“

İki kutbun Türkiye’ye Suriye’de stratejik bir rol vermediğini, dolayısıyla Türkiye’nin iki taraf arasında oynadığını dile getiren Karamus, sonuç olarak Kuzey ve Doğu Suriye’ye SİHA ve ağır silahlarla saldırmasının önünü açtıklarını açıkladı.

Karamus, „Bu saldırılar belli bir süre devam edecek. Türkiye’nin ana hedefi, 2023’ten önce Rojava ve Başûrê Kurdistan’ın sınır bölgelerini kontrol etmektir. Türk devleti bu alanları Misak-ı Milli içinde görüyor“ dedi.

Kuzey ve Doğu Suriye’deki projeyle ilgili olarak Karamus, „Kürt halkının Ortadoğu’da demokratik bir projesi var. Ekonomik, sosyal ve siyasi açılardan iç çatışmalar yaşayan Türk devleti bu projeden endişe duymaktadır” ifadelerini kullandı.

‘ULUSLARARASI TOPLUM NEDEN SESSİZ?’

İşgalci Türk devletinin saldırılarına, çocuklara ve kadınlara yönelik katliamlara karşı uluslararası ve yerel sessizliğe dikkat çeken Ahmet Karamus, „Kürtlerin demokratik bir projesi var. Kapitalist ve işgalci güçler bu davanın demokratik yollarla çözülmesini istemiyor. Bu yüzden demokratik projeler tehlikededir” şeklinde konuştu.

Uluslararası sessizliğin uzun sürmeyeceğini ve birçok devletin tutumunu değiştireceğini de belirten Karamus, „Türk devletinin saldırıları ve bölgede yürüttüğü politika birçok devletin çıkarlarına tehdit oluşturacaktır. Türkiye geçtiğimiz günlerde Amerika ile ilgili bir açıklama yaptı ve ABD’nin terörü desteklediğini söyledi. ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon, Türkiye’nin işgal ettiği bölgelere saldırı başlattı. Bu da Türkiye’ye yönelik uluslararası tutumların değiştiğini gösteriyor. Bir konu daha var; Biden, Suudi Arabistan’da 8 ülkeyle görüştü. Bunun ardından Amerika bir açıklama yaptı ve güçlerinin Irak, Suriye ve Kuzey ve Doğu Suriye’de kalacağını ve bu bölgeleri terk etmeyeceğini ve kimseye bırakmayacağını belirtti. Rusya ve İran’dan bahsediyordu. Gerekirse 2040’a kadar güçlerini elinde tutacağını da söyledi” değerlendirmesinde bulundu.

Karamus sözlerine şöyle devam etti: „Türkiye’nin Suriye ile Kuzey ve Doğu Suriye’deki politikalarının çöküşünün işaretlerinden biri, Suriye rejimi ile diyalog gereğini dile getiren Türk yetkililerin son açıklamalarıdır.“

BİRÇOK KÜRT GÜCÜ KÜRT MÜCADELESİNİN STRATEJİSİNİN DIŞINDA HAREKET EDİYOR

Karamus’a göre, uluslararası toplumun her an değişebilecek acil olaylar nedeniyle sessiz kalmasının temel nedeni, Kürt ve Kürdistan güçlerinin ortak bir strateji benimsememesi ve Ulusal Kongre’nin başarısız olmasıdır.

Garantör güçlerin ateşkes anlaşmasına karşı sessiz kalmalarını eleştiren ve bu devletlerin sessizliğinin bölgedeki mevcut durum ve savaşlardan, özellikle Ukrayna’daki savaştan kaynaklandığını ve her devletin de kendi çıkarlarına göre hareket ettiğini sözlerine ekleyen Karamus, “Türk devleti devletlerin çıkar çatışmasından faydalanıyor” dedi.

Karamus, işgalci Türk devletinin saldırılarının artmasının nedenlerine dikkat çekerek, „Türkiye, zamanın kendi çıkarlarına aykırı olarak geçtiğini anladı. Ayrıca, yönetim sistemi çökmek üzeredir. Öte yandan Kürt sorunu batı dünyasına girdi. Bu nedenle bölgeye yönelik saldırılarını artırmaktadır. Daha ne kadar böyle saldıracağı belli değil. Ama bu önümüzdeki günlerde netlik kazanacak” dedi.

SDG’nin pozisyonuna ve son zamanlarda yaptıkları açıklamalara işaret eden Karamus, „SDG, hukuku savunma hakkını devrimci mücadelenin kurallarına göre kullanıyor. Bu gücünden dolayı direnişi ve demokratik mücadelesi ile dünya çapında tanınmaktadır. Dolayısıyla bu kuvvet ve Özerk Yönetim, bölgenin hava sahasını kapatması için uluslararası güçlere ve Uluslararası Koalisyon’a baskı yapmalıdır” şeklinde konuştu.

Karamus ayrıca Türkiye’nin Şam hükümetine hiç önem vermediğini, bu nedenle Kobanê’de Şam hükümet güçlerinin mevzilerini hedef aldığını ve çok sayıda üyesini vurduğunu belirterek, „Bu, Türkiye’nin hiçbir şeye önem vermediğini kanıtlıyor. Bu nedenle Özerk Yönetim, QSD ve Şam hükümeti arasında diyalog kurulmalıdır. Türkiye’nin saldırılarını durdurmak, işgal altındaki toprakları kurtarmak ve aşırılıkçı çeteleri yok etmek için bu diyalog bir an önce başlatılmalıdır“ dedi.

Ahmet Karamus konuşmasının sonunda, Türkiye’nin politikalarını kırmak için tüm demokratik güçleri birleşmeye çağırdı.

/ ANHA /

İlginizi çekebilir