Kim diyor ki kara harekatı yapılmıyor!

İhsan Çaralan Evrensel  gazetesine yazdığı köşe yazısında Türkiye’nin Rojava kentlerine karşı bir kara operasyonu ele aldı.

Gerçekte sürekli gündemde tutmayı bir propaganda stratejisi olarak benimsemiş olsalar da İstiklal Caddesi’ndeki terörist saldırıdan beri, tek adam yönetiminin sözcüleri ile yandaş medya ve ırkçı şoven odaklar Suriye’nin kuzeyindeki Rojava kentlerine karşı bir kara operasyonu için yanıp tutuşuyorlar.

Erdoğan çıktığı her kürsüde, “Kimseden izin almaya ihtiyacımız yok” diyerek “zamanı geldiğinde kara operasyonunun başlatılacağını” ilan ederken yandaş medya günler ve geceler boyunca ekranlara çıkardığı gazeteci, akademisyen, terör uzmanı… tartışmacılarla ekranları savaş boyasına boyuyor. Daha sınır ötesine bir harekat için henüz resmi ağızlardan açıklama yapılmadan bile sınıra hatta sınır ötesinde TSK kontrolündeki bölgelere gönderdiği muhabir ve kameramanlarla Türkiye tarafından atılan “top sesleri” eşlinde “embedded” (iliştirimiş gazeteci) üslubuyla haber yapıyor, Suriye’ye yönelik fiilen bir kara operasyonu olmasa da sanki operasyon yapılıyormuş gibi bir ortam oluşturulması için ellerinden geleni, hatta fazlasını yapıyorlar.

Üstelik de bunu sadece tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı partilerinin sözcüleri yapmıyor. “Altılı Masa” muhalefetinin sözcüleri ve onları destekleyen TV ve gazeteler de iktidardan geri kalmamak için muhabirlerini sınır boyuna gönderip “kara harekatı” beklentisi yaratama kampanyasına, amaçları bu olmasa bile destek veriyorlar.

KİM DİYOR Kİ KARA HAREKATI YAPILMIYOR!

Malum çevreler, Suriye’ye bir kara harekatı yapılması için savaş tamtamlarının sesini yükselterek bir an önce bir askeri operasyon için çağrılar yapıyorlar. Ama gerçekte Suriye’ye yönelik bir kara harekatı da dahil her tür askeri operasyon yapılıyor. Ama burada küçük olmayan “küçük” bir fark var ki, o da; Suriye operasyonunun Suriye topraklarında değil Türkiye’nin içine, Türkiye’nin halklarının bilincini bulandırmak, ülkenin, halklarının gerçek sorunlarının, bu sorunları aşma amaçlı taleplerinin, dahası iktidar çöken İslamist, yeni Osmanlıcı dış politikasının üstünü örtmek için gerçekleştirilmesidir.

Üstelik iktidar bunu yaparken, sadece halkların bilincini bulandırmakla da kalmayıp ırkçı şoven odakların duygularını okşayarak iktidar etrafındaki birliklerini güçlendirmede bir adım da atmış olmaktadır.

Evet sınır ötesi bir kara harekatı içeride siyasi iklimi top-tank sesleri ve barut kokusuyla zehirleyip halkların bilincini bulandırmayı amaçlarken sınır ötesinde ki devamı için, diplomasinin koridorlarında yeni hamleler yapılmaktadır.

Bu yüzden de “Suriye’ye kara harekatı” iddiaları üstünden yürütülen “kara harekatı”nın Suriye ayağında askeri operasyonun yapılıp yapılmayacağı da iyice belirsizleşmiş görünmektedir.

ABD’NİN SINIR ÖTESİ HAREKATA KARŞITLIĞI ‘GÜÇLÜ’ SEVİYEDE!

Çünkü Rusya, İran, ABD’den, Erdoğan-Sisi görüşmesinden sonra Mısır’dan yapılan ve Türkiye’nin Suriye’ye yönelik bir “kara harekatı”nın bölgedeki durumu daha da kötüleştireceği” gerekçesiyle Türkiye’ye yönelik tepkilerin giderek sıklaştığı, hatta sertleştiği de görülmektedir.

Pentagon sözcüsü Patrick Ryder’in Türkiye’nin planladığı kara operasyonuyla ilgili salı günü yaptığı itirazından sonra önceki gün de Pentagon’dan en üst düzeyde yeni bir açıklama daha geldi.

Pentagon’dan yapılan bu son açıklamada, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar arasında gerçekleşen telefon görüşmesi sonrasında “Gerginliğin azaltılması çağrısında bulundu ve Bakanlığın Suriye’de yeni bir Türk askeri operasyonuna olan güçlü muhalefetini paylaştı” mesajı paylaşıldı. Ki, buradan da ABD’nin karşıtlığı “güçlü” seviyesine çıkardığı anlaşılmaktadır.

Sadece ABD’de de değil uzun zamandır Suriye’deki gelişmelere ilgisiz görünen Almanya’dan da ses yükseldi.

NATO Dışişleri Bakanlarının Bükreş toplantısının arkasından DW Türkçe’ye konuşan Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock, Türkiye’nin muhtemel sınır ötesi harekatıyla ilgili olarak, “Terörden korunma faaliyetlerinde de uluslararası hukuk geçerlidir, bu sebepten dolayı ısrarla, şiddeti tırmandırabilecek, Irak ve Suriye’de olası bir kara operasyonundan vazgeçilmesi çağrısında bulundum” açıklamasını yaptı.

İKTİDAR ‘BİR TAŞLA ÜÇ KUŞ VURMAK İSTİYOR’ AMA…

Ama Suriye’nin içine yönelik asıl etkili girişimler Rusya’dan gelmeye devam ediyor.

Türkiye’yi, Suriye’nin kuzeyine yönelik olası kara operasyonundan vazgeçirmeye çalışan Rusya’nın Suriye Demokratik Güçlerinin (SDG) kontrolünde olan Tel Rıfat ile Kobanê’ye takviye birlik gönderdiği belirtiliyor.

El Cezire gazetesinin Ankara’dan konuşan yetkilere dayandırdığı haberine göre ise, Türkiye’nin; SDG’nin Menbic, Kobane ve Tel Rıfat’tan çekilmesini ve bu bölgelere Suriye hükümet güçlerinin yerleştirilmesini talep ettiğine dair ciddi iddialar var.

Suriye’deki Rus güçlerinin komutanı Aleksandr Çayko’nun, SDG komutanı Mazlum Abdi ile bu teklifi görüştüğü de gelen haberler arasında.

Mazlum Abdi ise Aleksandr Çayko’nun son görüşmelerinde kendisinden herhangi bir talepte bulunmadığını öne sürüp “Ruslara ateşkes şartlarına uymalarını söylediğini” belirtmişti.

Rus komutanın SDG’ye sunduğu belirtilen Türkiye teklifinin aslında Rusya’nın SDG ile Suriye Hükümeti’ni uzlaştırma amaçlı planıyla uyumlu olduğu dikkate alındığında Türkiye’nin bu teklifle;

  1. Rusya ile Suriye’ye yönelik kara harekatı çerçevesinde gerilen ilişkileri rahatlatmayı,
  2. Suriye rejimi ile ilişkileri normalleştirmede Esad’ın beklediği “samimiyet”in kanıtı olarak kullanmayı,
  3. SDG’nin bu teklifi redderken Rusya ve Suriye ile karşı karşıya gelmesi gibi bir taşla üç kuş vurmayı amaçladığı anlaşılmaktadır.

Bu öneriyle Türkiye birkaç kuş vurmayı amaçlayabilir ama bu beklentinin gerçekleşmesi pek olası görülmemektedir.

Ama bu “kara herekatı”nın Suriye ayağı iyice zorlaşsa, hatta imkansız hale gelse bile içeriye yönelik ayağının mümkün olduğu sürece sürdürüleceği tartışmasızdır. Hatta içeriye yönelik yanının daha da güçlendirilmesi sürpriz olmaz. Onun içindir ki yandaş medyada Suriye’ye yönelik kara harekatı için “bitmeyecek bir operasyon” deniliyor.

İktidarı bu hevesten vazgeçirebilecek tek şey ise emek, barış ve özgürlük güçlerinin mücadelesi olabilecektir.

İlginizi çekebilir