KESK’in, Sinop raporu: Yaşanan sel felaketinin nedeni iklim değişimi değil

Sel felaketinin yaşandığı kentlerden Sinop’ta incelemelerde bulunan KESK heyeti, hazırladıkları raporda benzeri afetlerin yaşanmaması için yapılması gerekenleri sıraladı.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Şükran Kablan’ın konfederasyon yöneticilerinin ile birlikte sel sularının vurduğu Sinop’ta 2 Eylül’de bulundukları inceleme ve ziyaretlere ilişkin rapor hazırlandı.
Heyet, kentte yaşanan selde tamamı yıkılan semt pazarı, yüzde 40’ı sularla yok olan sanayi bölgesi, kullanılamaz hale gelen Ayancık Devlet Hastanesi’nde incelemelerde bulunup, en çok yıkımın yaşandığı Babaçay Köyü’nü ziyaret etti.
Yetkililer ve bölge halkıyla yaptığı görüşmeler ışığında oluşturulan raporda, sel felaketinin yaşandığı ilk hafta belediyelere ait iş makinalarının çalışma yürütmesinin engellendiği, dağlık bölgelerde bulunan çok sayıda köye sadece havadan ulaşılabildiği ve ihtiyaç maddelerinin bu şekilde ulaştırıldığı belirtildi.
‘YIKIM DERE YATAĞINA KURULAN EVLERDE’
Raporda, en fazla can kaybının yaşandığı Babaçay Köyü’ne dair şunlar kaydedildi: “En çok yıkımın yaşandığı yerin geçmişte bölgede yaşanan heyelan sonrası dere yatağına kurulan Afet Evleri’nde meydana geldiğini üzülerek gözlemlemiştir. Köy halkıyla yapılan görüşmelerde 47 adet binadan 40 tanesinin tamamen yok olduğu, kayıp olan 10 kişiye halen ulaşılamadığı belirtilmiştir. Babaçay Köyü’ndeki Afet Evleri’nin, yıkılanlar da dahil olmak üzere 36 tanesinin boşaltıldığı, içinde yaşayanların yatılı bölge okuluna yerleştirildiği bildirilmiştir. Kurulan prefabrik evlere çok az sayıda ailenin yerleştirildiği bilgisi verilmiştir. Elektrik kesintisi olan köylere jeneratör götürüldüğü bilgisi de tarafımıza iletilmiştir.”
Raporda, doğal olayların afete dönüşmemesi ve benzeri afetlerin yaşanmaması için şu öneriler sıralandı:
 “*Olayların nedeninin iklim değişimi olmadığının bilinmesi,
*Taşkın oluşabilecek dere yataklarının ve tarım alanlarının hiçbir şekilde yerleşime açılmaması, su kaynaklarının korunması,
* Taşkın alanlarında bulunan yerleşim yerlerinin taşınması için program oluşturulması,
* Su kaynaklarının hiçbir şekilde yapılaşmaya açılmaması, sel ve taşkına neden olacak şekilde kullanım amacının değiştirilmemesi,
* HES ve benzeri amaçlar için yapılan/yaptırılan ve değişik su yapılarına denetimlerin artırılması ve hiçbir şekilde ödün verilmemesi,
* Yerleşim yerlerine ilişkin DSİ’nin kararlarına kesinlikle uyulması, bu kararların değiştirilmeye çalışılmaması, değiştirilmesinin önlenmesi için her türlü baskıların önlenmesi için gerekli idari düzenlemelerin yapılması,
* Sel ve taşkınlar aynı zamanda su kaynaklarının da korunmadığının bir göstergesi olduğundan, sel ve taşkınların şiddetinin azaltılması için su havzalarının korunması,
* Yaşanan sorunların temelinde siyasi baskılar ile kamu çalışanlarının görevlerinin engellenmesinden kaynaklandığından, bu konuda görevini yapmaya çalışan DSİ gibi kurumlara özerklik sağlanması ve siyasi baskıdan kurtarılması,
*  Sel, su taşkını, deprem gibi afetler sonrasında arama ve kurtarma hizmetlerinin nitelikli yapılması, afet sonrasında alelacele yapılan enkaz kaldırma işlemlerinin önüne geçilmesi,
* Gerçekçi bir hasar tespit işlemleri için alanda her yönüyle bilimsel çalışma yapılması,
* Afet sonrası afet yaşayan halka sadece maddi yardım değil sosyo-psikolojik yardımların sağlanması,
*  Sel, su baskını, deprem gibi afet sonrası çıkacak olası hastalıklarda halka parasız sağlık desteği verilmesi,
*  Özellikle binalardan çıkan asbest zehirlenmesine karşı gerekli bilimsel tedbirler alınması, halkın her tür konuda şeffaf olarak bilgilendirilmesi, gerekmektedir.”
İlginizi çekebilir