Kerestecioğlu: Türkiye’yi büyük bir cezaevi kampüsü haline getirmeye devam ediyorlar

Sincan Cezaevi’ni ziyaret eden HDP Ankara Filiz Kerestecioğlu, “Bu ülkeyi büyük bir cezaevi kampüsü haline getirmeye devam ediyorlar. Türkiye’nin buna karar verme zamanıdır” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu üyesi Nuray Özdoğan, HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) üyesi avukatlarla birlikte Sincan Kadın Cezaevi ve Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi idaresiyle, cezaevlerinde yaşanan sorunlara dair görüşme gerçekleştirdi. Heyet görüşmenin ardından Sincan Cezaevi önünde açıklama yaptı.
Açıklamada konuşan HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Sincan Yüksek Güvenlikli Kadın Cezaevleri’nde ziyaret için randevu talebinde bulunduklarını belirterek, Sincan 1 No’lu Kadın Cezaevi’nin talebe olumlu cevap verdiğini, Sincan 2 No’lu Kadın Cezaevi’nin ise “çok meşgul” olduğu gerekçesiyle randevuyu reddettiğini belirtti.
YAZILI CEVAP VERİLMEDİ 
Sincan 2 No’lu Cezaevi’ne yazılı dilekçe ile başvurduklarını belirten Kerestecioğlu, “Biz milletvekili olarak cezaevlerinde bize gelen şikayetlerin aynı şekilde müdürlerle görüşmek, değerlendirmek ve istişare etmek, denetlemek görevimiz var, siz bu görevimizi engelliyorsunuz, bu nedenle yazılı cevap verin dedik. 2 No’ludan henüz bir yazılı cevap gelmedi. Bu nedenle kendisi hakkında şikayette bulunacağım. Bununla ilgili eğer mantıklı bir yazılı gerekçe iletmezse, hem Adalet Bakanlığı’na hem ombudsmana hem de CİMER’e bir şikayet dilekçesi vereceğiz. Çünkü bir hafta bir cezaevi müdürünün meşgul olması gibi bir şey takdir edersiniz ki bizim açımızdan kabul edilebilir değil” diye belirtti.
ÖRGÜT AVUKATLARI! 
Bugün yapılan görüşmeye dair de Kerestecioğlu, “Avukat meslektaşlarım aynı zamanda, Nuray ve Çiğdem arkadaşlarımızla gittik. Önce 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne gittik. Müdür bey enteresan bir gerilim içerisindeydi. Sorunları konuşmaya başlayamadan avukatları ve bizi sorgulamaya başladı. Öyle bir noktaya geldi ki, ‘ben burada yiyecek yetersiz, beslenme yetersiz gibi sorunlar var, biz sizinle bunları konuşmak ve değerlendirmek istiyoruz, bir müsaade eder misiniz konuşmamıza’ dememize rağmen kendisi gerçekten konuşamayacak bir ruh halindeydi. Onun ruh halini kendisine bırakıyoruz ama şikayetçi olacağımız bir başka konu var. Meslektaşlarıma ‘örgüt avukatlarıyla konuşmam’ dedi. 40 yıla yaklaşan meslek hayatımda, bu fütursuzluk çok az duyduğum bir şey. Bunu da kamuoyu ve basın mensupları önünde ifade etmek isteriz. Hangi davaya bakıyor olursa olsun, avukatlar müvekkilleriyle özdeşleştirilemez ve hiçbir kimsenin, diyaloğu, güvenliği, iletişimi sağlaması gereken bir cezaevi müdürünün böyle bir hadsizlik yapmaya hakkı yoktur. Bununla ilgili de kendisiyle ayrıca, şikayet dilekçeleri ile karşı karşıya geleceğiz sanıyorum” ifadelerini kullandı.
‘GÖREVİMİZDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ’
Son olarak Sincan 1 Nolu Kadın Cezaevi Müdürü ile görüştüklerini aktaran Kerestecioğlu, şöyle konuştu: “Sohbet hakkı aslında iki yüksek güvenlikli cezaevinde de yok ama kadın cezaevinde başlanmış iki saatlik sohbet hakkı var. En azından şunu ifade etmek isterim. Diyalog kurulabildi, yani insani bir konuşma gerçekleşti. Konuşmak Türkiye’de artık önemli bir şey. Derdini anlatmak ve derdine yasal karşılıklar bulmak ya da bazen mantıksız veya mantıklı karşılıklar bulmak, ama konuşabilmek önemli. Türkiye’yi konuşamaz insanlar yekunu haline getirmeye çalışanlara inat, biz bu girişimlerimize devam edeceğiz. Cezaevleri milletvekillerinin aynı zamanda ‘ne yapıyorsunuz’, ‘nedir sorunlar’, ‘bize gelenler bunlar, yazılan mektuplar bunlar, avukatların ilettikleri bunlar’ diyerek sorunları konuşma ve çözüm yolu bulma görevi olan insanlarız biz. Bu görevimizden de vazgeçmeyeceğiz.
YOKSULLUK CEZAEVİNE YANSIYOR
Kadın Cezaevi’nde televizyon, gazete sınırları var. Mesela Meclis TV’yi izleyemediklerini, yani TBMM’nin olduğu televizyonu izleyemediklerini söylüyor arkadaşlar. Bunları gündeme getirdik. Keyfi aramaların olduğunu, bazı avukat görüş odalarında şeffaf filmlerin kaldırılmamış olduğunu ve bunların avukat arkadaşlarımızın hakikaten savunma yapabilmek ve görüşmeyi sağlıklı gerçekleştirebilme, evrakları karşı taraftaki müvekkillerine gösterebilmelerine engel teşkil ettiklerini ifade ettik. Pandemi koşulları farklıydı, bugünün koşulları farklı. Buna göre yine pandemi olduğu iddia edilebilir, ama görüyoruz ki her yerde herkes maskesiz ve ilan edilen bir pandemi koşulu da yok ortada. Buna göre yapılması gerektiğini konuştuk. Mektupların sansüre uğramaması ya da iadeli taahhütlünün çok pahalı olması ve normal mektupların ise akıbetinin gerçekten bilinmediğini ve dolayısıyla cezaevi idarelerini töhmet altında bıraktığını ilettik. Hijyen problemleri ve yetersiz kötü beslenme, kantin fiyatlarında fahiş artışlar olması. Bu cezaevinin sorunu değil aslında. Adalet Bakanlığı’nın sorunu ve ülkedeki yoksulluğun da bir sonucu. Buna göre dışarıdaki yoksulluk cezaevlerine de yansıyor.
KADINA YÖNELİK ANLAYIŞI KABUL ETMİYORUZ
Spor haklarının olduğunu söylediler. Birtakım atölyeler kurulmuş ama bunlar özellikle bir kadın hakları savunucusu olarak mantı yapma ve el işi atölyelerinin dışında arkadaşlarımızın resim, müzik ve başka yeteneklerini ortaya koyabilecekleri, geliştirebilecekleri atölyelere de ihtiyaç vardır. Kadının yeri mutfağıdır anlayışının biz cezaevlerinde de devam etmesini asla istemiyoruz. Bununla ilgili de herhalde bazı gelişmeler olacaktır diye ummak istiyoruz. Bunların takipçisi olacağız.
İNFAZ YAKMALARI
Son olarak en önemli sorun, tabii ki infaz yakmalar, infaz ertelemeler. Ben isimleri sayarak konuşmamı bitirmek istiyorum. Hanım Yıldırım, koşullu salıverilme tarihi 21 Eylül 2021 olmasına rağmen bir yıl süreyle infazı yakılmış. Rojlan Erez, bir yıl süreyle infazı yakılmış. Jiyan Ateş, uyku saati ve planına uymaması, okula kayıt yaptırmaması, dezenfektan kullanmaması ve koridorda gördüğü arkadaşına sarılması gerekçeleriyle bir yıl süreyle infazı yakılmıştır. Berrin Sarı, koşullu salıverilme tarihi 21 Kasım olmasına rağmen infazı 9 ay süreyle yakılmıştır. Dilan Oynaş, örgütlü koğuşta kalmaya devam etmesi gerekçesiyle 3 ay süreyle infazı yakılmıştır. Sedef Demir, iyi halli olduğuna dair kurul kararı verilmesine rağmen 3 ay süreyle infazı yakılmıştır. Ağrı Belediye Eşbaşkanımız Mukaddes Kubilay, koşullu salıverilme tarihi 4 Ağustos olmasına rağmen infazı yakılmıştır. Önceki dönem Varto Belediye Eşbaşkanımız Sabite Ekinci, koşullu salıverilme tarihi 17 Haziran olmasına rağmen infazı yakılmıştır. Yine Erzurum Karayazı Belediye Eşbaşkanı Zeynep Bingöl, koşullu salıverilme tarihi 22 Temmuz olmasına rağmen infazı yakılmıştır.
ÜLKE CEZAEVİ KAMPÜSÜNE DÖNDÜ 
Cezaevlerinde aslında tahliye zamanı gelmiş olmasına rağmen idari gözlem kurulunun puanlamaları -hakimlerin, savcıların dahi anlayamadığı puanlamalar- olması nedeniyle de; bunu gözleyen insanların cezaevlerindeki idareciler olması, bir mahkeme olmaması nedeniyle de insanlar yattıkları cezanın dışında, aslında cezaevinde bir kez daha cezaya maruz kalıyorlar. Asıl gündem yapmak istediğimiz sorunlardan biri de bu. Cezaevleri dolu mu? Boşalması isteniyor mu? Gerçekten tahliyesi gelen insanların dışarı çıkması isteniyor mu? Yoksa cezaevlerinde herkes kalmaya devam mı etsin? Biz A’dan başladık; F’ler, D’ler, C’ler, S’lere geldik şimdi. Tip tip cezaevleri yaparak bu ülkeyi büyük bir cezaevi kampüsü haline getirmeye devam ediyorlar. Türkiye’nin ve bütün kamuoyunun buna karar verme zamanıdır. Buna izin vermemeliyiz, gerçekten mahpusluk başka bir şeydir, mahkeme cezası başka bir şeydir. Ama burada gözlem kurullarının insanlar birbirine sarıldı diye, görüşçüsü geldiğinde birbirinin kardeşine yaşlı annesine belki bir refleksle sarıldı diye disiplin cezaları verilmesi akla ziyandır, faşizmdir. Bunun başka bir açıklaması yoktur. “
FAŞİZMİN KÖRÜKLENDİĞİ ÜLKE 
HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu üyesi avukat Nuray Özdoğan, insan haklarına uygun adil bir ceza infaz sisteminin uygulanması gerektiğini belirterek, “Diyalog kurarsanız çözersiniz bir sorunu. Diyalog kurmadığınız sürece çözme iradeniz olmaz. Dolayısıyla diyalog kapısını açmak üzere geldik. Elbette ki birçok sorun hem yasal mevzuattan kaynaklı hem de Adalet Bakanlığının uyguladığı ceza infaz sisteminden kaynaklı ve bunların bir an önce düzeltilmesini talep ediyoruz. Ama içeride de cezaevi idareci ve memurların da ülke genelinde oluşan taraflaşmaya bağlı olarak siyasi bir taraflaşmanın ürünü olarak işlem yapmamasını, bu konuda eşit ve adil davranmasını söylemeye geldik. Ülke bir ayrımcılığın körüklendiği, faşizmin körüklendiği bir ülkeye çevrildi. Bunu buraya yansıması demek, içeride bir kabus demektir. Bunun önlenmesi için geldik” dedi.
ADALET BAKANLIĞI’NA SESLENDİ
Cezaevi idaresinin kendilerine “örgüt üyesi” tanımına karşılık hukuki olarak cevap vereceklerini dile getiren Özdoğan, “Şikayet mekanizmalarını işleteceğiz. Bize bu beyanı söyleyen idarecinin, içeride tutsak olanlara nasıl bir tutum sergileyeceğinin endişesi içindeyiz. Ayrımcı olmayan eşit bir infaz sistemi, siyasi görüşünden dolayı kimseyi yargılamayan bir infaz sistemi, mesleğini yapmaya çalışan avukatların da mesleğini yaptığı için yargılamayan bir idari sistemdir bizim talep ettiğimiz. Bu nedenle diyalog kapısını açık tutan idarecilerdir, belki birçok sorunu çözecek olanlar. Özellikle, Adalet Bakanlığı’na seslenmek isteriz. Yeni kurdukları puan sistemini kişilerin siyasi görüşü, tutumu üzerinden değerlendirmemeleri gerektiğini tekrar söylemek isteriz” diye konuştu.

 

/ Mezopotamya Ajansı /

İlginizi çekebilir