10 Aralık İnsan Hakları Günü dolayısıyla bir çok kentte açıklama yapılırken, hak savunucuları yaşanan ihlallerinin temelinde çatışmacı siyasetle bastırılmaya çalışılan Kürt sorununun olduğuna dikkat çekerek, çözümsüzlüğü derinleştiren tecridin ise evrensel hukuk normlarına aykırı olduğunu belirtti.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin Birleşmiş Milletler ( BM) tarafından onaylanmasından sonra her yıl 10 Aralık, “İnsan Hakları Günü” olarak anılıyor. Türkiye ve Kurdistan kentlerinde de açıklama yapan hak savunucuları, hak ihlallerine dikkat çekti. Açıklamaların ardından, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin maddelerinin yer aldığı broşürler dağıtıldı.
AMED
İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi, İnsan Hakları Haftası dolayısıyla Koşuyolu Parkı’nda bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde basın açıklaması yaptı. “Aştî, bi mafên mirovan pêkan e” pankartının açıldığı eyleme, Amed Barosu, Diyarbakır Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (TUHAY-DER), Diyarbakır Tabip Odası, Rosa Kadın Derneği, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırma Derneği (Med-Der) katıldı.
‘ANTİ DEMOKRATİK UYGULAMALAR ARTTI’
Hak ihlallerinin artarak devam ettiğine dikkati çeken İHD Şubesi Başkanı Abdullah Zeytun, “22 Mart 2015 tarihinden itibaren otoriter ve antidemokratik uygulamalar arttı. OHAL’in 15 Temmuz darbesinden sonra uygulamaya girmesiyle hukuk tamamen ortadan kalktı. Kürt milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılmış ve hukuksuz bir şekilde tutuklanmış, binlerce Kürt siyasetçi, sivil haklar çalışanı ve vatandaş hukuksuz yollarla gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. KHK’lerke Kürt kamu çalışanları ihraç edildi, Kürt halkının oylarıyla seçilen belediyelerin eşbaşkanları görevden alındı ve yerlerine valiler atandı. Öte yandan Halkların Demokratik Partisi çeşitli gerekçelerle tutuklanmış ve bu kez özellikle bölgede toplanma ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı, örgütlenme özgürlüğü ve ifade özgürlüğü tamamen ortadan kaldırılmıştır” diye konuştu.
‘SEBEBİ KÜRT SORUNU’
Yaşanan hak ihlallerinin asıl sebebinin Kürt sorunundaki çözümsüzlük olduğunu vurgulayan Zeytun, bu sorunun sorumlusunun ise mevcut iktidar olduğunu belirtti. Kürtçenin eğitim ve kamusal alan dili olmasına izin verilmediğini ifade eden Zeytun, şöyle devam etti: “Bu sorun binlerce cinayet ve gözaltında kayıplara yol açmış, binlerce köyün yakılıp yıkılmasına ve insanların mülteci konumuna düşmesine neden olmuştur. Binlerce yaşam hakkı ihlaline neden olmuştur. Güvenlik politikaları ve sınır ötesi operasyonları sonucunda çatışmalarda her gün yeni kayıplar yaşanıyor. Bu kayıpların karşılanması elbette devletin sorumluluğundadır. Diyarbakır’da Sur çatışmasında yaşamını yitiren Hakan Aslan’ın cenazesi 7 yıl sonra çuval içinde babasına teslim edildi. Bu, hukukun ve vicdanın, cenaze hakkının hiçe sayıldığı anlamına geliyor. Cenazeyi gömme hakkı açıkça ihlal edildi. Bu sırada özgür basın üzerindeki baskılar arttı ve çok sayıda Kürt medya çalışanı gözaltına alındı ve tutuklandı. Bugün 64 gazetecinin cezaevinde olması basın özgürlüğü üzerindeki baskıcı politikaların ne düzeyde olduğunu gösteriyor. Bu yasa dışı uygulamalar dışında; 20 Ekim 2022’de bir televizyon programına katılan ve TSK’nin Kürdistan Bölgesi sınırlarında kimyasal silah kullanımına ilişkin değerlendirmelerde bulunan TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı hakkında linç kampanyası başlatmış ve ardından gözaltına alınarak tutuklanmıştı. Şebnem Hoca tüm hayatını insan hakları ve bilim uğruna mücadeleye vermiş, cesur bir insan hakları savunucusudur. Bir kez daha derhal serbest bırakılmasını istiyoruz.”
‘ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE AYKIRI’
Kürt sorununun çözülmesi halinde bahsi geçen ihlallerin de sona ermesinin mümkün olduğuna işaret eden Zeytun, PKK lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan mutlak tecrit ve hasta tutukluların durumuna vurgu yaptı. Zeytun, “En az 651 ağır hasta toplam 1517 hasta bu haklardan yoksun cezaevlerinde tutuluyor. Hasta mahpusların sağlık hakları devlet tarafından ihlal edilmektedir. İHD Cezaevleri Komisyonu’nun 2022 yılının 11 aylık verilerine göre cezaevlerinde en az 70 tutuklu hayatını kaybetti. Cezaevlerinin hak ihlallerinde önemli bir husus da İmralı F tipi Cezaevi’nde tutuklu PKK Lideri Abdullah Öcalan ve 3 siyasi tutsağın tecrit edilmesidir. Cezaevlerinde tecrit ve hak ihlalleri evrensel hukuk normlarına CPT’nin tavsiyelerine ve 5275 sayılı Ceza Kanununa aykırıdır. Tutuklulara yönelik uygulamaların insan hakları ve insan hukuku bilincine, tecridin ulusal ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu, bu hukuksuz uygulamalara aceleyle son verilmeli” diye konuştu.
‘ALTERNATİF MEKANİZMALAR OLUŞTURULMUYOR’
Konuşmasının sonunda kadına yönelik şiddetin artarak devam ettiğini hatırlatan Zeytun, şunları söyledi: “Kadın cinayetlerini durduracağız platformunun 2022’de hazırladığı raporda 310 kadın, erkek şiddetiyle öldürüldü. En az 248 kadın şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Şiddeti önlemek ve kadın güvenliğini sağlamak için alternatif mekanizmalar oluşturulmaması bu şiddetin artmasında bir etken. Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olmalı ve Sözleşme’nin 6284 Sayılı Kanunu etkin bir şekilde uygulanmalı. Kadınların şiddete maruz kalması kabul edilemez.”
İZMİR
İzmir’de bulunan siyasi parti, insan hakları ve hukuk örgütleri, Alsancak’ta bulunan 10 Ekim Anıtı önünde açıklama yaptı. Hak savunucular, “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 74’üncü yılında yoksulluğa karşı ekonomik ve sosyal haklarımızı, savaşa karşı barış hakkımızı, baskılara karşı insan hakları değerleri ve demokrasiyi savunuyoruz” pankartı açtı.
Açıklamada, “Şebnem Korur Fincancı’ya özgürlük” dövizleri taşınırken, sık sık “İçeride dışarıda tecride hayır”, “İnsan haklarıyla insandır”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek”, “Savaşa hayır barış hakkı şimdi” ve “Hak, hukuk, adalet” sloganları atıldı. Açıklamaya kurum temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.
Kurumlar adına basın metnini okuyan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) Genel Sekreteri Coşkun Üsterci, insanlığa karşı suç olan işkencenin 2022 yılında da Türkiye’nin en başta gelen insan hakları sorunu olduğunu söyledi. Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en temel engellerden birinin Kürt sorunu olduğuna vurgu yapan Üsterci, “Barışçıl, demokratik ve adil bir şekilde çözümüne yönelik hukuk devletinin gereği olan adımların atması gerekir. Seçilmiş siyasetçilerin siyasi iktidarın söylemleri ile cezaevlerine konulması, seçmen iradelerinin yok sayılarak yapılan kayyım atamaları gibi hukuk dışı uygulamaların artarak devam etmesi temel siyasi hak ve özgürlüklerin açık ihlali olup kabul edilemez” diye konuştu.
Benzer haberler
Açıklamanın ardından İzmir Barosu üyesi avukatlar Alsancak Gar’ı önünde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi dağıtımını yaptı.
WAN
Wan Barosu, İHD Wan Şubesi, Özgürlükçü için Hukukçular Derneği (ÖHD), Wan Colemêrg Tabip Odası, KESK ve THİV Wan Temsilciliği, İnsan Hakları Haftası nedeniyle Sanat Sokağı’nda basın açıklaması düzenledi. Birçok siyasi parti ve kurumun de destek verdiği açıklamayı Baro Başkanı Sinan Özaras, okudu.
‘ÜLKE NEFESSİZ KALDI’
Yürütülen politikalarla ülkenin artık nefessiz kaldığını söyleyen Özaras, “Katmerleşen sorunlarımıza çözüm üretilmediği gibi her geçen gün yeni sorunların yaratılması alışkanlık haline getirilmiştir. Kamusal gücü elinde bulunduranların işlemiş oldukları suçlar maalesef etkin soruşturulmuyor adeta bir cezasızlık politikası uygulanmaktadır” dedi.
TALEPLER SIRALANDI
İnsan hakları savunucuları ve aktvistlerin serbest bırakılmasını isteyen Özaras, talepleri şöyle sıraladı:
“*Hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine son verilsin,
*Hasta mahpusların tedavi koşulları için tahliye edilsin,
*Kadın cinayetleri durdurulsun ve kadına yönelik hak ihlallerine son verilsin,
*Çocuk istismarı, çocuk işçiliği ve mülteci çocuklar sayısındaki artışa yönelik gerekli tedbirler alınsın,
*Ülkemizde yaşanan mülteci dramına son verilsin ve hak ihlalleri engellensin,
*Uyuşturucu ticareti ile mücadele ciddiye alınsın,
*Çatışma ve savaş hali insan hakları ihlalidir, savaş ve çatışmadan vazgeçilsin,
*Toplantı ve gösteri hakkı ihlal edilmesin.”
/Mezopotamya Ajansı/