İnanç Özgürlüğü Girişimi zorunlu din dersine karşı kampanya başlattı

İnanç Özgürlüğü Girişimi, din derslerinde düzenlemeye gidilmesi için kampanya başlattı. Mahkemelerin ihlâl kararları doğrultusunda ders içeriğinin değişmesi gerektiği savunuluyor.

DW Türkçe’den Burcu Karakaş’ın haberi:

Türkiye’de düşünce, din ve inanç özgürlüğü hakkının korunması amacıyla faaliyet gösteren İnanç Özgürlüğü Girişimi, zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine yönelik “Dersimiz Din Değil, Dinler ve İnançlar” etiketiyle bir sosyal medya kampanyası başlattı. Kampanya, “Şu anki müfredata göre dersler kapsayıcı olmaktan uzak bir şekilde, sadece Sünni İslam perspektifi ile işleniyor. Hiçbir öğrencinin ‘dışarıda bırakılarak’ ayrımcılığa uğramadığı, kapsayıcı bir eğitimin mümkün olduğunu biliyoruz” sözleriyle duyuruldu.

İnanç Özgürlüğü Girişimi’nden Mine Yıldırım, kampanya ile ebeveynlerden ziyade, çocukların düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkını öne çıkarmak istediklerini belirterek “Çocukların bu derslerde hem kendi düşünce, vicdan ve din özgürlüğü haklarına müdahaleler hem de ayrımcılık yer alıyor” diyor.

“Müfredat herkesin benzer inançtan olduğunu varsayıyor”

Zorunlu din derslerinde Aleviliğin sınırlı bir şekilde yer aldığı, Yahudilik ve Hristiyanlıkla ilgili bilgilerin İslam doktrinine gönderme yapılarak verildiği, ateizm ve deizm gibi yaklaşımların ise tarafsız sunulmadığı ve çocukların “doğru” davranış olarak belli davranışlara yönlendirildiği savunuluyor.

Sünni İslam doktrini ve pratiklerinin ders müfredatına hakim olduğunu dile getiren Eğitim Reformu Girişimi’nden Işık Tüzün, “‘Dinimiz’, ‘Peygamberimiz’, ‘Kutsal kitabımız’ gibi ifadeler geçmişe göre daha az olmakla birlikte hâlâ ders kitaplarında yer alıyor. Bu dolayısıyla herkesin benzer bir inançtan olduğu varsayımını beraberinde getiriyor” diyor.

Uzmanlara göre, tarafsız ve nesnel olmayan müfredat çocukların ayrımcılık, kimliğine saygı duyulmadığını hissetme, dayatma ve damgalanma gibi sorunlar yaşamasına neden oluyor. Tüzün, derslerde anlatılan başka inanç ve dinlerin yine Sünni İslam perspektifinden ele alınması nedeniyle yeterince çoğulcu ve nesnel olmadığını söylüyor. Tüzün, müfredatın yanı sıra öğretmenlerin dersi nasıl işlediğinin de oldukça önemli olduğunun altını çiziyor:

“Öğretmenlerin ne kadar kapsayıcı tutumlara sahip olduğu ve dersi nasıl işlediği çok önemli. Konunun tek boyutu ders kitapları ve öğretim programları değil, dikkat edilmesi gereken önemli bir alan da bu.”

AİHM ve AYM kararlarına rağmen düzenleme yapılmıyor

Zorunlu din dersi hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlâl kararları bulunuyor. Son olarak veli Hüseyin El’in yaptığı Anayasa Mahkemesi başvurusu gündeme gelmişti.

Hüseyin El, dördüncü sınıfta okuyan kızının din dersinden muaf tutulmasını istedi. Talebi Milli Eğitim Bakanlığı tarafından reddedildi. Ret gerekçesinde, sadece Hristiyan ve Musevi olan öğrencilerin din dersine girmelerinin zorunlu olmadığı hatırlatıldı. Bunun üzerine El, kendisi ve kızının nüfus cüzdanındaki “İslam” ibaresini kaldırttı ve muafiyet için mahkemeye başvuruda bulundu. Ancak Danıştay, dini inancı olmadığından bahisle çocuğun zorunlu din dersinden muaf tutulması isteminin reddinde aykırılık görmedi. Hüseyin El böylece Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi, Temmuz ayında oy çokluğu ile verdiği kararda, Anayasa’nın 24. maddesi ile güvence altına alınan “ebeveynlerin eğitim ve öğretimde dini ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkının ihlal edildiğine” hükmetti. Kararda, “2018-2019 eğitim ve öğretim yılına kadar olan dönemdeki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi müfredatı, dinler hakkında yansız ve tanıtıcı bilgiler vermek amacıyla zorunlu olması öngörülen din kültürü öğretimi kapsamında değil, din kültürü öğretimini aşan, İslam dininin ve onun belirli bir yorumunun eğitim ve öğretimi kapsamında değerlendirilmiştir” denildi.

Ancak ihlal kararlarına rağmen din derslerinde yapılması gereken düzenlemeler hayata geçirilmiş değil. Işık Tüzün, dersin içeriğinin hâlâ insan hakları standartlarıyla uyumlu bir şekilde nesnel ve çoğulcu olmadığını vurguluyor.

“Muafiyet hakkı tüm inançları kapsamalı”

Avrupa Konseyi Bakanları Komitesi, Türkiye’den Mart 2023’e kadar Alevi kararlarını hayata geçirmesi için adımlar atmasını bekliyor. Zorunlu din dersi nedeniyle sorun yaşayan kesimlerden biri, Aleviler. DW Türkçe’ye konuşan Alevi Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Celal Fırat, Aleviler olarak zorunlu din dersinin kaldırılmasını talep ettiklerini dile getiriyor. “İnsanlık suçu bizce. ‘Dinde zorlama yoktur’ deniliyor ama maalesef din dersi 80 darbesinden sonra zorunlu hale getirildi. Ancak sadece Alevilerin değil, zorunlu din dersi farklı inançların da meselesi. Tekçi yaklaşım karşısında durmaya devam edeceğiz” diyor.

Velilerin çocuklarının din dersinden muaf tutulması için için okul idaresine dilekçe sunması gerekiyor. Fakat bu hakkı sadece Hristiyan ve Yahudi öğrenciler kullanabiliyor. Muafiyet hakkını kullanmak isteyen velilere destek veren kurumlardan biri, Ateizm Derneği. Çocuklarının zorunlu din dersinden muaf olmasını isteyenler, derneğe telefon ve e-posta aracılığyla ulaşarak destek talep ediyor. Derneğin internet sitesinde, zorunlu din dersinden muafiyet için okula ve bakanlığa verilecek dilekçe örnekleri ile dava dilekçesi örneği bulunuyor.

Mine Yıldırım, muafiyet hakkının tüm inançları kapsaması gerektiğini dile getirerek İnanç Özgürlüğü Girişimi olarak Milli Eğitim Bakanlığı’ndan tüm dinlere, inançlara ve inançsızlığa nesnel yaklaşan, ayrımcılığı engelleyecek bir müfredat talep ettiklerini söylüyor.

İlginizi çekebilir