Hasip Kaplan: Zeytin Dalı..!

20 Ocak 2018 günü Türkiye Afrin’e ‘’Zeytin Dalı’’ hareketini başlattı.

Afrin Suriye’nin, Rojava’nın Kürtlerin en şirin şehirlerinden biridir, zeytinleri meşhurdur.

ABD, Rusya Koalisyonu, rejim hiçbiri itiraz etmedi. Türkiye Suriye hava sahasına giren 72 uçakla Kürtlerin yaşadığı birimleri bombalamaya başlamıştı.

Afrin işgal edilmişti, kaymakamlar atanmış, Kürtçe yasaklanmıştı. Halkın çoğu göç etmek zorunda kalmıştı.

Her ne kadar hedef YPG denilse de, Türkiye ile birlikte hareket eden İŞİD, El Nusra, El Kaide çeteleri ÖSO adı altında işgalin yağmanın, fidyenin, cinayetlerin işkencelerin adı olmuştu.

İdlib’ten kaçan bu işbirlikçiler de Afrin’e yerleştirilmişti. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi ile BM raporlarına göre insanlığa karşı suçlar işleniyordu.

Afrin zeytinleriyle meşhurdu. Zeytin en büyük geçim kaynaklarıydı. Çok geçmeden çeteler binlerce zeytinyağı tankına, hasatına el koydu.

Sonraki süreçte  Türkiye üzeri zeytinyağı ve petrol ticareti kaçakçılığı başladı. Hileli yağ ve yağda ki sahtekarlıklar kısa sürede ortaya çıkmaya başladı.

İspanya El Publica gazetesi de, iktidarın bazı işbirlikçileri  ÖSO gibi, Afrin zeytinlerini sahte Türk etiketiyle değerinin çok altında pazarladığını yazdı.

İsviçre Parlamentosu Afrin zeytin yağının nasıl çalındığını, kaçak olarak Avrupa’ya gönderildiğini konuştu.

Türkiye’de HDP ve CHP milletvekilleri Meclise bir çok önerge verdiler. Hiçbirine cevap verilmedi.Sorumlular CB Kabinesi hiçbir açıklama gereği duymadı.

Bir kaç gün önce Afrin zeytin ve zeytin yağlarının Türkiye’ye giriş yaptığı haberi çıktı. Televizyonlarda TIR’ların üzerinde sökülen zeytin ağaçlarının Türkiye’ye girişi canlı yayında gösteriliyordu.

İspanya Oli ve Oil Times gazeteleri Afrin zeytinlerinin Türk etiketiyle AB ülkelerine satıldığını yazdı.

Türkiye zeytincilik üretiminde  dünya dördüncüsüydü. Dünyaya satılan zeytin yağının yüzde sekizini sağlardı. 

Ancak son günlerde sahtecilik, hile karıştırma fiyatları yükseltme yetmediği gibi,rejim PTT kanalıyla vatandaşa pahalı ayçiçek yağı satmaya başladı.

Meclis kürsüsünde, barışı konuşmak zordu, tepenizde 16 avize sallanırken,                                                 turuncu koltuklarda uyuyan iktidar vekilleri birbirini uyandırır, laf çakmaya saldırmaya başlarlardı. 

Muhalif olarak kürsüde olmak dahi onlar için dayanılmazdı. Dayanamadıkları zaman arkalarını dönerlerdi.

Kutsal kitaplardan, barıştan söz ediyorduk.Beyaz  güvercinden, zeytin dalından, Hz.Nuh’tan konuşuyorduk.  

Babilde doğmuş, rivayet edilir ki,kendisine vahiy geldiğinde, Küfe ve Ceylanpınar’da tufan karşısında sığınacağı gemiyi yapmıştı.

Eni elli kulaç,uzunluğu üçyüz, yüksekliği otuz kulaçtı. Her hayvandan dişi-erkek birer çift almıştı. Gemi 7 nci ayın, 17. nci günü Cudi dağında durmuştu. Hz.Nuh, etrafı kontrol etmek için bir beyaz güvercin uçurmuştu.

Beyaz güvercin gagasında zeytin dalı ile dönmüştü, tufanın sona erdiği, karanın göründüğüne işaretti bu. Durdular önce Şırnak’a  Heştan köyünü kurdular, sonra Cizre’ye yerleştiler. 

-’’Hz.Nuh’un gemisi Cudi dağına konduğunda, salıverilen bir beyaz güvercin dönerken gagasında zeytin dalı…’’ daha demeden  iktidar milletvekilleri açıyor ağzını yumuyordu gözünü.

-Haydi oradan sizde zeytin ağacı mı var? -Atma atma ne zeytini.

Oysa, çocukluğumda Cizre ortaokulunda okuduğum zamanlar ziyaret ettiğim Süryani köyü Aşağı Dera’da; kutsal zeytin ağaçlarını görmüştüm. 

Cudi ve Gabar dağının kovaklarında asırlık güzel zeytin ağaçları, hala duruyor. Derik ilçesinin de  zeytinleri meşhurdu. Diyarbakır’a götürülür pazarda satılırdı.

Hepimizin çocukluğunda mutlaka bir anısı vardır.Pazardan çuvallarla alınan yeşil zeytinleri annemiz kırarken bizde yardım ederdik.Kırık zeytin sofraya gelinceye kadar epey bir işlemden geçiyordu.

Bunların kutsal kitapta yazdığını anlatırken, laf çakmalar, gürültü etmeler nefes almadan sürüyordu.

Paris’te ikinci dünya savaşı sonrası, barışın sembolu olarak Picasso’nun çizdiği ve tüm dünyanın kabul ettiği,gagasında zeytin dalı olan beyaz güvercini anlatıyorum.

Oysa zeytin gibi kutsal bir ağacı herkes bilmeliydi. Yunanistan’ın Santorini adasından,                   ön Asyaya, mitoloji ne diyordu, Homeros destanı bir kaynak mıydı? Efsanesi neydi?

Sanırız ki hiç bir ağaç, insanlık tarafından zeytin ağacı kadar kutsal kabul edilmemiş, hiçbir ağacın üstüne bu kadar çok efsane yaratılmamıştır. 

Zeytin ağacının insanlık tarihindeki yerini kavrayabilmek için, bundan 40.000 yıl öncesine uzanmak gerekiyordu. Bize laf çakanların aklı ise 40 fersah ileri gitmiyordu.

Eski Mısır’da zeytin, tanrısal erdemlere eşlik ederdi. Firavun Tutankamon’un başındaki zeytin yapraklarıyla örülü taç, adaletin tacıydı. Eski Ahit’e göre zeytin, refahın ve bolluğun sembolüdür.

Tüm kutsal kitaplarda zeytin ağacı kutsallığın, bolluğun, adaletin, sağlığın, gururun, zaferin, refahın, bilgeliğin, aklın, arınmanın ve yeniden doğuşun, kısaca insanlık için en önemli erdem ve değerlerin sembolüdür.

Antik Yunan’da yedi bilgeden biri kabul edilen Solon’un koyduğu kanunlar arasında zeytin ağacı kesenlere ağır cezalar uygulanırdı. 

Tıp biliminin kurucusu sayılan Hipokrat, yıkanamayanlara, hiç olmazsa zeytinyağıyla vücutlarını ovmalarını önerirdi. Olimpiyat kahramanları, zeytin dalından taçlarla onurlandırılırdı. 

Zeytin kültüründe, Anadolu coğrafya olarak hep vardır. Ön planda görünen ise Ege’nin karşı yakasıdır. Çünkü, Homeros’un Batı Medeniyetindeki tartışmasız ağırlığından ötürü, zeytin kültürünün merkezine sürekli olarak Antik Yunan yerleştirilir.

Helen Medeniyeti’nin sadece Ege’nin karşı kıyısını değil,Anadolu coğrafyasını da kapsadığı unutulur. 

Milet’in, Efes’in, Foça’nın, Klazomenai’nin (Urla), Erythrai’nin, Assos’un, Anadolu’da olduğu ihmal edilir.

Zeytinin ağacının barışın sembolü olduğunu söyledik. Neredeyse kıyamet kopacak,İtirazlar,laf çakmalar, küçümseme, aşağılama.

Nasılda bir nefret söylemi ruhları sarmış, daha başından anladık,barışmak zordu,mücadele istiyordu. 

Hrant Dink’in söylediği gibi, güvercin tedirginliğinde yaşayan yurttaşlar,karşılarında Türkiye’nin muktedirleri, hoşgörüsüz, tahammülsüz, meclisin içinde dahi,                     sözde milletvekili muamelesi görmek katlanılır gibi değildi. 

Daha baştan anladık, barış için çok ama çok kapışacağız,tartışacağız,konuşacağız,ama mutlaka bir gün gerçek barışı sağlayacaktık.

Geçtiğimiz yıllarda işgal edilen Afrin’in zeytinlerinin çalınıp satıldığına tanık olmuştuk. Bu yıl beterini gördük. tırların üzerinde kökünden sökülen zeytin ağaçları Türkiye’ye taşınıyordu.

Rojava’da Kürt halkının yaşadığı yerleşimleri işgal etmek, sınıra 900 km. duvar çekmek düşmanlık stratejileri oluşturmak sonra zeytinlerini çalmak çok zalimce.

Türkiye bir zeytin ülkesi olmasına rağmen, zeytinyağı fiyatlarının hızla artması beraberinde  sahtekarlıkları gündeme getirdi.

Şifa olan zeytinyağını diye,farklı bitkisel yağları karıştıranları,trans yağlarını katanları, ortaya çıkaran uzmanlar,taklit ve tağşişin arttığını söylüyorlar.Zeytinlere de kıydılar,ülkenin en önemli ihraç ürünü de zarar gördü. 

Tüm kutsal kitaplarda, Tevrat, İncil ve Kur’an’da zeytin ağacı kutsaldır.

Türkiye’de zeytinlere kıyanlar Afrin’de elbette zeytinlere kıyacaklardı.Savaşa işgale karşı barışı diyalogu savunmaya devam edeceğiz.

Ahmet Arif “Değil öyle yoksulluklar, hasretler, bir tek başak dargın kalmayacak, bir tek zeytin dalı yalnız…”  demişti. 

 

İlginizi çekebilir