Hasip Kaplan: Türk Tabipleri Birliği’ne Saldırı

Cumhur İttifakı AKP+MHP den oluşuyor. BBP, VP gibi bazı binde bir oy alanlar ve darbeciler de onları destekliyor.

Cumhur İttifakı’nda CB Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin dediği dediktir. Kökleri geçmişte kurulan Milliyetçi Cephe ittifaklarına uzanır.

12 Eylül 1980 darbesine kadar sağ-sol çatışmasında binlerce gencin ölümüne sebeb oldular. Komando kampları kurdular. Bugün de Cihadist örgüt dedikleri İŞİD, El Nusra, El Kaide ile işbirliği içindeler.

Geçmişte insana hak özgürlüklerine dair ne varsa saldırdılar. DİSK’in kapatılması mal varlıklarına el konulması, sadece darbecilerin değil bu zihniyetlerinde amacıydı.

Sivil toplum örgütleri dernekler kapatıldı. Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. Üye ve yöneticileri ağır cezalar aldılar.

Türk-İslam sentezi görüşünde Alevi katliamlarına kalkıştılar Maraş’tan Sivas’a çok can yaktılar.

Doksanlarda binlerce Kürt köyünü yakıp yıktılar. 17 500 Faili meçhul cinayet işlediler. Bugün de Kürt halkına düşmanlık ve saldırılar sürüyor.

Kürtçe tabelalar sökülür, kültür evleri kapatılırken, halkın iradesini oyunu çalıp gasp ettiler. Belediyelere kayyım atadılar, karakola çevirdiler. Roboski, Suruç, Gar katliamları insanlık suçu olarak işlendi.

TMMOB hedef alıp yetkilerini kısıtladılar. Adaleti bağımsız yargıyı hedefe alıp, en önemli unsur olan savunmaya avukatalara saldırdılar. Baroları bölmek TBB’nin başını ele geçirdikten sonra örgütü ele geçirmek istediler.

Şimdi de Devlet Bahçeli Korona günlerinde özveriyle çalışan birçok sağlık çalışanının öldüğü TTB’ni, hekimleri hedef alıyor ve bu kurumun kapatılmasını istiyor.

Mafyayı ziyaret eden, mafyaıları afla salanların, katilleri, hırsızları koruyanların Hipokrat yemini eden, en kutsal amaçları olan yaşatmayı hedefleyen hekimlere saldırması o kadar es geçilecek bir konu değildir.

Avrupa’da sağlık çalışanlarına çalışma koşullarını iyileştirmek dahil, ikramiye gibi imkanlar sunuluyor. Türkiye’de illerde Pandemi kurullarına TTB’ni almıyorlar, uyarılarını taleplerini tehditle susuturmaya çalışıyorlar.

Sağlığı özelleştiren, ticaretleştiren iktidar, devlet hastanelerini çalışamaz hale getirdi. Şehir Hastaneleri efsanesi Covid-19 ile çöktü.

Türkiye’de iktdiar mitingleri, düğünleri için özgürlük ve güvenlik oluştururlurken, muhalefetin basın açıklamalarına izin verilmedi saldırdılar.

Ana muhalefet partisinin sanal gündemlerle meşgul olduğu, ittifak arayışında HDP’nin adını anmaya korktuğu bir teslimiyet hali yaşanıyor.

Savaş tam tamları çalan iktidara destek vererek cüretlendiriyorlar.

Güney Amerika devletlerinde Caudillo denen şefin, bütün idareyi ele alması veya pronunciemento denilen askeri hükümet darbeleri geliştiği dönemlerde böyleydi. 

12 Eylül darbesi sonrası generaller ve MG Konseyi üyeleri vardı. Sonra 1982 darbe anayasası ile Milli Güvenlik Kurulu oluşturuldu.

CB Başkanlık rejimi de buna benziyor. CB Kabinesi var, MGK’sı da var. 

Başkanlık rejiminde başkanlar ölünceye kadar başkan olmak için yasalar çıkarırlar. Olağanüstü yetki isteyip ölünceye kadar iktidarda kalıp, hiç bir sorumluluk taşımak istemezler.

12 Eylül darbesi ve 15 Temmuz darbe kalkışması  sonucu kaynağını anayasadan, meclisten almayan olağanüstü bir ara rejim fiili darbe hali  yaşıyoruz. 

Devletin derin dehlizlerinde, istihbaratta, güvenlikte, yargıda, kumpaslar komplolar bitmiyor. Çatışmalar, yasaklar,operasyonlar, provakasyonlar, tutuklamalar hız kesmiyor.

 Hergün ölüm haberleriyle uyanıyoruz. 7 Haziran seçimleri sonrası, AKP Çözüm sürecinden ölüm sürecine girdi.

Meclis çözüm adresi olamıyor,siyaset yönetemiyor, tek adam CB Rejimi,yani otokrasi savaş kararları alıyor.

Toplumun yarıdan fazlası bu kötü yönetimden, De facto uygulanan “olağanüstü ara rejimden” rahatsız. Çatışma ,ölüm, silah sesleri içinde aklın, mantığın sesi duyulmuyor.

Muhalefete hayat hakkı tanımıyan bir diktatörlük hüküm sürüyor.

BM 665 sayılı kararına göre; Diktatörler hak ve özgürlükleri tanımıyorsa,muhalefete orantısız şiddet uyguluyor zulüm ediyorsa, yaygın ve sistematik operasyon yapıyorsa, başkaldırı hakkı doğar.

Sosyal medyada gösterilen tepkiler, iş yaşamında gösterilemez mi?

Muhalefet sadece bir gün olsun protesto için iş bırakamaz mı?

Başkanlık rejimine ve zulmüne karşı olan tüm partiler bir araya gelip ortak bir ses veremez mi? 

Artık muhalefetin üzerinde ki ölü toprağını atma zamanıdır…

 

 

 

 

İlginizi çekebilir