Hasip Kaplan: Rejimin Amok Koşucuları

Toplumun ruh hali çılgınlığa doğru gidiyor. Rejimin siyaseti herkesi ürkütüyor. 83 milyon yurttaş yarınına güvensiz, yaşananlara dehşetle bakıyor.

Umudun karartıldığı, insanlık suçlarının alenen işlendiği, yargının zapturapt altına alındığı, basına operasyonlar çekildiği, korkunun hakim olduğu, çaresizliğin dayatıldığı günleri yaşıyoruz.

Üstüne bir de Korona salgını eklendi. Yasaklar, emirler, kararlar, yanlış bilgiler yurttaşı iyice bezdirdi. Ekonomik kriz derinleşiyor.

İktidarını yitiren muktedirler muhalefete karşı gözü kara, hiddetle saldırıya geçtiler.

Stefan Sweig’in ‘’Amok koşucusu’’ kitabı bu ruh halini anlatır.

Vikipediye göre, Malezya kültüründe katletmeye yönelik çılgınlık durumu, psikoloji bilimindeki ‘’disosiyatif’’ durum, kötülüğe uğradığını ya da uğrayacağına dair sanrılar gören, toplumsal ‘’Amok’’ hali sendromu, sanki siyasal  iktidarın beynine bir çip gibi yerleşmiş durumda.

MGK’da görüşülen Milli Güvenlik Siyaset Belgesinde, Kırmızı Kitapta, solcular ve Kürt siyasi muhalefeti, sürekli düşman tehlike olarak görüldü.

İrticayı, İŞİD, El Nusra, El Kaide’yi tehlike olarak görüp,kırmızı kitaba almayanlar, patlayan canlı bombalara seyirci kaldılar.

Sadece eski ortakları FG Cemaati’ne Paralel Yapı ve terör örgütü dediler. 

Bir zamanlar uyguladıkları operayonların kendilerine acımasızca, bumerang gibi döndüğünü gördüler.

Beraber yürüdük biz bu yollarda, şarkısını  söyleyenler, ayrı düştüler.

Deva Partisi ile Gelecek Partisi AKP’den koptu. İktidar bölünüp oy kaybetmeye başladı.

Çözüm süreçlerinde aktif rol alan, DTP kapatıldı, BDP nin binlerce üye ve yöneticisi tutuklandı. HDP geldi barajı aştı.  

AKP Meclis çoğunluğunu kaybetti, iktidarını yitirdi. Tahtı sallanınca,  seçimi iptal edip saldırıya geçtiler.

Çözüm sürecini buzdolabına kaldırdılar, müzakere sürecine son verdiler.

İçerde dışarda savaşı başlattılar. Her gün  ölüm haberleriyle uyanır olduk.Silah sesleri yükselirken, aklın, mantığın, siyasetin sesi duyulmaz oldu.

Yasama dokunulmazlığı, sorumsuzluğu, çoğunluğu elinde bulunduran, zalim iktidarlara karşı muhalefetin korunması içindi.

Kürt siyasetçiler, milletvekilleri bundan hiç bir zaman yararlanamadı. 

2-3 Mart 1994 meclis darbesi üzerinden yıllar geçti, ders çıkarılamadı.

  1. Yüzyılda CHP’nin de desteği ile HDP milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırdılar.      Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, İdris Baluken, Aysel Tuğluk,birçok milletvekili dört yıla yakın süredir tutsaktırlar.

Belediye eş başkanları keyfi olarak görevden alınıyor, kayyımlar atanıyor, halkın iradesi gasp ediliyor.

Tak-Şak döneminden yasak dönemine geçildi. Köyler yerine şehirler, yerle bir edildi, çocuk, kadın, yaşlı yüzlerce sivil yurttaş katledildi. 

OHAL ilan edildi, KHK’larla hukuk çökertildi.

Meclis’te bir yandan muhalefet susturulmak istendi. Diğer yandan insanlığa karşı savaş suçu işleyenlerin korundu.

Zilan yasası benzeri, 15 Temmuz darbesi esnasında cinayet işleyenler yargılanamaz diye yasalar çıkarıldı.

İktidar mensubu paşa milletvekillerinin evinde kadınlar saldırıya uğruyor öldürülüyor, soruşturma açılmıyor.

Kürt kadınlara karşı cinsel suçlar işleyen ve cinayet işleyenler fail güvenlik güçlerinden olunca  açıkça korunuyor, tahliye ediliyor.

Bir iktidar düşünün,mecliste çoğunluk, 18 yıldır hükümet. Cumhurbaşkanlığı onlarda, yargı emirlerinde güçler birleşmiş, askerle de anlaşmışlar. 

Bunca güç ve kudret kesmiyor  başkanlık rejimine geçiyorlar yine yetmiyor.

İtiraz eden, muhalif olan herkes, hain, terörist, alçak, şerefsiz, başı ezilecekler olarak görülüyor.

Eşitlik, adalet, özgürlük,bağımsız yargı rafa kaldırıldı.

Hırsızlık, yolsuzluk, yalan, talan,katliam vatanseverlik ölçütü oldu. 

Çevreye doğaya, tarihe, kültüre en acımasız kazmayı, siyaset kazmaları vurmaya başladı. 

On binlerce yıllık tarih kültür,insanlığının ortak eseri Hasankeyf sular altında kaldı. Giresun’u sel basıyor.

Kötülüğe uğradığını ya da uğrayacağını sananlar, gözü kara hiddetle saldıran ve öldürenler; toplumun yüzde altmışı husumetli mahkemelik oldular.

Ortadoğu’da Kürt halkı statüye kavuşmasın diye saldırıyorlar.

İki milyona sayısı varan güvenlik güçlerini, Özel Harekatı, Özel Kuvvetleri, Özel Harbi, Derin Devleti de yeterli görmüyorlar.

CB kararıyla acil müdahale güçleri oluşturuyor. Yugoslavya’da olduğu gibi milis güçleri yapılanacak.

Meclis’ten yasa yok, KHK de yok. Bütçesi, gideri, silahı belirsiz; direkt saraya bağlı silahlı güçler, kontrolsüz güç olacaklar.

Libya, Doğu Akdeniz, Ermenistan sınırında savaş tamtamları çalıyor. Suriye, Irak’a saldırılar, suikastler işgaller sürüyor.

Malazgirt’ten Ahlat’a Kızılelma naraları atılıyor. Neo Osmanlı’nın 2020 Jingoizm versiyonun fragmanı gösteriliyor.

Yurttaşa durmadan müjde müjde diye gaz veriyorlar,işe yaramıyor.

Amok Koşucusu gibi çılgınca koşuyorlar,sağa sola önlerine gelen her kese saldırıyorlar.

Hukukun olmadığı yerde ihkakı hak vardır, yasadışı saldırının olduğu yerde meşru müdafaa tarihin örnekleriyle doludur. 

Zalimin zulmu, siyasi Rejimin Amok koşucularının hırsı karşısında; 

Meşru, demokratik, hukuki, insani yollardan  birlikte, direnmekten başka yol kalmamıştır…

İlginizi çekebilir