Hasip Kaplan: Birden çok resmi dil ve Kürt halkının özgürlüğü

Farklı dillerin, kültürlerin ve halkların olduğu ülkelerde birden fazla resmi dil bulunmaktadır.

Bu ülkelerde demokratik özerklikten, eyalete, federasyona ve konfederasyona kadar farklı yönetim biçimleri vardır.

Türkiye’de sorunun kendisine özgü çözümü konusunda Lozan antlaşması ile azınlıklara kendi anadillerinde eğitim imkanı verilmiştir. 

Azınlıklardan Süryaniler gibi bazılarına bu haklar tanınmamıştır. Lozan antlaşmasına göre Kürt dili de aynı haklar tanınmasına rağmen bu haklar uygulanmamış engellenmiştir.

Osmanlı imparatorluğu zamanında farklı halklar diller kültürler kısmen özgür yaşamışlardı. Kürt halkına bir çok yerde muhtariyet tanınmıştı.

Üniter devlet yapısında resmi dil Türkçedir. Anayasaya göre farklı dillerde eğitim yasaklanmıştır. Ret, inkar asimilasyon devletin resmi görüşüdür.

Dünyada ki durum nedir, kısaca göz atarsak farklı modeller görürüz.

I-UNESCO’nun MOST (Sosyal Değişimlerin Yönetimi) programı çerçevesinde yapılan araştırmalar sonucu şu kategoriler ortaya çıkmıştır.

1-Tek dil konuşulan ülkeler. 

Eğitim dahil tek dil politikası uygulanmaktadır.

2-Bazı ülkeler tek ulusal dil ve o dilde eğitim politikası izlemekle birlikte, bölgesel dilleri ve göçmenlerin dillerini hesaba katarak farklı dillere sınırlı öğrenim ve uygulama olanakları tanımaktadırlar. (Fransa, İtalya, Bulgaristan gibi)

3-Çoğunluğun dilinin egemen olduğu, bazı yerlerde geçici olarak başkaca resmi dillerin kabul edildiği ülkeler.(ABD)

4-Çok dilli ülkelerde farklılık teşvik edilmemekte, ülkenin çok dilli niteliği kabul edilmektedir. (Belçika, İsviçre gibi)

5-Kanada örneği ülkelerde, iki resmi dil kabul edilmiş.

6-Farklı kültürleri tatmin eden çok kültürlülüğü kabul ederken, aynı zamanda merkezi idarenin egemenliğine vurgu yapan, kamu yönetiminde devletin tek iletişim dili kullandığı ülkeler. (eski Sovyetler, Yugoslavya).

II-Çok kültürlü ülkelerde farklı kültürleri tanıyan, tanımayan ülkeler olduğu gerçeği ışığında da şu kategoriler ortaya çıkmaktadır.

a-Dil yönünden bağdaşık ülkeler, asimilasyon ve entegrasyon uygulayan Brezilya, Çin, Endonezya,

b-Azınlık diline  ulusalüstü belgeler ışığında kullanım hakkı tanıyan ülkeler Avusturya, İtalya, Türkiye (Lozan antlaşması ile sadece Ermeni, Rum ve Yahudilere tanınan haklar, 39’uncu madde haklarında Kürtler yararlandırılmamıştır),Yunanistan.

c-Ülkesinde resmi ve başka dillere hukuki statü tanıyan İngiltere, Fransa,

d-Bölgesel özerklik tanıyan Fransa, İtalya, İspanya,

e-Bölge dil ayrımı uygulayan Belçika, İsviçre,

f-Birden fazla resmi dil uygulayan Yeni Zelanda, İsrail, Kanada,

g-Toplumsal yaşamda çok dillilik uygulayan ABD,

h-Sömürge dili yerine kendi dilini uygulayan Sudan, Cezayir, dillerin kullanımına karışmayan Avustralya gibi değişik uygulamalar bulunmaktadır.

Her ülkenin kendine özgü, çözüm ve uygulamaları vardır.

1-Üniter devlet yapısı içinde  dil ve kültür özerkliği uygulayan ülkeler: 

Fransa’da Oksitanca, Bretonca, Baskça, Flamanca, Korsikaca, İtalya’da Sardca, Almanca, Fransızca, Slovanca, 

Avusturya’da; Slovence, Hırvatça, Çekçe, Macarca, Sorabca,  ABD’de İspanyolca, Finlandiya’da İsveççe, Yunanistan’ da Türkçe (sınırlı) uygulamada  kullanılmaktadır.

2-Çok kültürlülük içinde Toprağa bağlı Özerklik, Eyalet Sistemi uygulayan ülkeler: 

İspanya (Katalan, Galiçya, Bask, Arogan, Belçika (Flamanca, Fransızca, Volanca, Almanca)

İsrail (Arapça, İbranice) Kanada (Fransızca ,İngilizce). 

Birden fazla resmi dili olan ülke sayısı 30 kadardır. Çin, Rusya, Hindistan, Filipinler, Pakistan bu ülkelerden bazılarıdır.

3-Çok kültürlülük sorununu bağımsızlıkla çözen ülkeler ; Çekoslovakya (Çek ve Slovakya)

4-Çok Kültürlülük sorunu çözmek için asimilasyonu uygulayan ülkeler, Türkiye, Cezayir, Tunus, Suriye.

Çok kültürlülük sorununu aşması, Türkiye’nin iç barışı sağlaması, barış, güven huzur ortamını tesis etmesi ile AB müzakere sürecinin sağlıklı işleyeceği gerçekliği göz ardı edildi.

21.Yüzyılda etnik yapılar tehdit olarak değil, zenginlik aracı olarak görülmekte, demokrasilerde birliğin harcı olarak değerlendirilmektedir. 

Katılım Ortaklığı Belgesinde Türkiye’nin ana dilde yayın/eğitim sorunlarının yazılması ve kısa vadede çözüm sağlanması isteği bulunmaktaydı. 

AB süreci olmasaydı yine milyonlarca Kürt yurttaşının kimlik ve kültür sorunlarını aşamayan bir Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü sağlaması mümkün olmayacaktı.

Kayım atamaları, dokunulmazlıkların kaldırılması Kürt diline ilişkin faaliyetlerin yasaklanması, bilinmeyen dil ısrarı iktidarın çözümsüzlükte ısrarını gösteriyor.

TRT Kurdî yayın yaparken meclis ve mahkeme tutanaklarında bilinmeyen dil yazılması düşmanca bir yaklaşımdır.

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetiminde Arapça, Kürtçe, Türkmence resmi dil olarak kullanılmaktadır. Suriye Rojava’da Kürtçe dili kullanılmaktadır.

Ortadoğu ve yurt dışında yaşayan elli milyonun üzerinde ki Kürt halkının statüsü olmadan, hukuk ve demokrasiyi yaşatması mümkün değildir.

İran’ın Molla Rejimi her gün Kürt aktivistleri idam ederken, Erdoğan’ın Başkanlık Rejiminde MHP ittifakı Kürt düşmanlığı üzerine kuruldu. Arınc’ın istifasını aslına rücu etti diyen Bahçeli  saldırıların devam edeceğini gösteriyor.

Suriye Rejimi, Irak Bağdat merkezi yönetimi Kürt halkına karşı eski alışkanlıklarını düşmanlıklarını sürdürüyorlar.

İşte bu koşullarda Kürt siyasi partilerini çatışma ortamına götüren yüz yıllık düşmanlığa fırsat verilmemelidir.

  1. Yüzyılda BM, ABD, AB Kürt halkının Self Determinasyon haklarına saygı göstermelidir. Kürt halkı 21. Yüz yılda özgür olmak istiyorsa, birliğini sağlamak zorundadır.
İlginizi çekebilir