Hasip Kaplan: 6G-6A Ve Kobani Davası

Bilişimde 6 G’ye geçileceği günleri yaşıyoruz.

1991 yılında 1G araç telefonlarıyla tanıştık. 1994 yılında 2G Cep telefonları haberleşmesi, SMS ve veri aktarımı başladı. 2009 yılında 3G ile sesin yanında data aktarımı başladı.

Türkiye 1993 yılından bu yana internet kullanıyor. Mobil abone sayısı 90 milyona, internet abone sayısı 50 milyonun üzerine çıktı.

2020 yılında 5G teknolojisine geçerken, 2021 yılında yeni sürprizler bekleniyor.

2007 yılında Şırnak ilinden bağımsız milletvekili seçildikten sonra Demokratik Toplum Partisi DTP’ye geçip grup kurmuştuk.

Meclise verdiğim ilk araştırma önergesi gizli dinleme ile ilgiliydi. Herkesin her kurumun gizli dinlendiği, şantaj kasetlerinin internete düştüğü günlerdi.

Kişi hak ve özgürlüklerinin ortadan kalktığı,özel hayatın bittiği herkesin kaygıyla  yaşadığı,huzurun güvenin dibe vurduğu,adaletin çaresiz, hükümetin aciz olduğu günlerdi.

İlk önce CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a yönelik bir şantaj kaseti internet üzerinden yayına verildi. Çok geçmeden MHP’nin üst düzey kurmaylarından onun üzerinde kişinin şantaj kasetleri ortalığa saçıldı.

Siyaset darmadağınık olmuştu, seçimleri etkileyen komplolar devreye giriyordu.

Meclise verdiğim on maddelik kanun tekliflerinin çoğu uzun süre sonra dikkate alınmıştı. Mecliste gizli dinlemeleri araştıracak bir komisyon kurulmasına karar verilmişti. BDP’ den tek üye olarak komisyona seçilmiştim.

Mecliste uzmanları akademisyenleri ilgili herkesi dinledik. Jandarma ve Emniyet istihbarata gittik. En son MİT’e gitmiştik. 

Kod adı ile yapılan gizli dinlemeleri saptadık. Önleme dinlenmesi denilerek onbaşı ve bekçiler düzeyine inen gizli dinlemenin dışında, piyasadan temin edilen araçlarla herkesin dinlendiğini saptadık.

MİT’e giderken cep telefonlarınızı aracınızda bırakın dediler. GES Komutanlığı MİT’e bağlanmıştı. Yeni çıkarılan yasa ile içerde ve dışarda operasyonel görevler verilmişti.

Cep telefonlarındaki cızırtı, ses dalgaları, dinleme işareti değildi. Bir yetkili demişti-‘’Biz ruh gibi dinliyoruz-‘’ elinde ki akıllı olmayan bir telefonu göstererek en güvenilir olanı bunlardır, ama onları da dinliyoruz’’ demişti.

MİT teknik istihbarat daire başkanları ile üç yetkiliyi de dinlemiştik.MHP’li üye şantaj kasetlerini sormuştu.

Ben Roboski katliamını, Paris’te üç Kürt kadın siyasetçiye yapılan suikastı, Gezi olaylarını  sormuştum. MİT konu yargıda ‘’Devlet Sırrı’’ diyerek cevap vermemişti.

Gizli dinlemelerde ajan + yargıç işbirliklerini gördük.Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı ziyaret ve incelememizde yapının içinde gizli bir örgütlenme olduğunu fark etmiştik.Nitekim yirminin üzerinde kişi tutuklanmıştı.

GES Komutanlığı,yeni adıyla SİB sinyallerden yola çıkarak istihbarat üretmekte olup sadece MİT’e veriyordu. ECHELON sistemi uydu üzerinden iletişim dinleniyordu. Milli projeler MİLGEM, HAVELSAN  bunların bir parçasıydı.

En önemlisi siyasi partilere yönelik olarak yabancı ülkeler veya yabancı istihbarat servisleri tarafından bir sızma/sızdırma girişimi veya başka bir tehdit olduğunun algılanması halinde yapılan çalışmalar sadece iktidar partisine bilgi veriliyordu.

Basında gizli dinlemenin önemli bir parçasıydı. ’’Elizabeth’’, ‘’Çaşıt’’  ‘’Pastör’’ kod adlarıyla yapılan dinlemeler yargıya intikal etmişti.

TİB Başkanı bir sorumuza karşılık çok rahat cevap vermişti.-‘’ Muhalifseniz telefonlarınız dinlenir’’ demişti.

Zamanımızın İçişleri Bakanı Meclis kürsüsünde biz BDP’lileri dinliyoruz demişti. Sonrakilerde Biz HDP’yi dinliyoruz demişlerdi.

Kamuoyuna ‘’Casusluk Davaları ‘’ olarak yansıyan davalar,Can Dündar’dan, Osman Kavala’ya işte böylesi tezgahların hukuk tanımaz yansımalarıydı.

20 bini aşkın HDP’linin gözaltı nedenlerinin başında gizli dinlemeler geliyordu. TİB paralel yapı tarafından adeta paralel karargah olarak kullanılıyordu.

17-25 Aralık yolsuzluk girişim ve gözaltıları buradan besleniyordu. En son başkanı Osman Nihat Şen tutuklanmıştı.17 kişi kurumdan sürgün edilmişti.

90’lı yılların Jitem dahil Genelkurmay istihbaratı tüm birimler TİB’de birleştirilmişti.Tümünden MİT’in haberi vardı.

Yani gizli dinlemenin hukuku yoktu.  7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana, paralel yapının yerini alan AKP iktidarı, başta HDP olmak üzere tüm muhaliflere karşı acımasız bir takip uyguluyor.

AKP+MHP iktidarı muhalifi basını susturup,s ansür uyguladıktan sonra RTÜK üzerinden her gün ceza kesmeye başladı.Birçok muhalif televizyon ve gazeteye el koydu.Kürt basını en başında nasibini almıştı.

Sosyal Medya üzerinden muhalefetin sesini duyurması iktidarın hoşuna gitmiyor.Servis sağlayıcıların Türkiye’de temsilcilik açması zorunluluğu getirdi.

İktidarın suç işlemesi durumlarında,kendi siyasi vesayetleri altında ki yargıdan yayın yasakları konmaya başladı.Suçlarını sahtekarlıklarını zulümlerini örtbas edip kapatmaya başladılar.

Trump yandaşları Kongre binasına saldırdığında,sosyal medya Facebook,Twitter Trump’ın açıklamalarına yasak koydu. Koskoca ABD Başkanı bile yalan haberlerinde frenleniyordu.

İktidar Türksat 6 A’yı  2022 yılında  uzaya fırlatma hayalleri kurarken,dünya hızla değişiyor.

İktidarı  dinleyen birçok devlet  gruplar insanlığa karşı suçlar,kara para aklama ve kirli işbirliklerini deşifre etmeye başladılar.

21.Yüzyıldayız Skype, Zoom, iletişimin internetin, Twitter’in, Instagram’ın, Youtube ve Facebook’un daha bir çok kanal üzerinden haberleşmenin yapılabildiği bir çağdayız. Dünyada 3.8 Milyar kişi sosyal medyayı kullanıyor. 

Dünyanın en büyük on milyarderi arasında Google, Facebook, Microsoft, Whatsap, Youtube şirketleri yer alıyor. İktidarın gücü bunlara yetmez. 

Medyanın özgürlüğüne zerre kadar değer vermeyen basın ahlakını ve özgürlüğünü ayaklar altına alan iktidar,daha büyük yasaklara gitmek istiyor.

Türkiye’yi Kuzey Kore, İran gibi yapmak istiyor. Yasaklı bir ülkede George Orwel’in 84 romanı gibi dinlemek emretmek istiyorlar.

AKP iktidarı yazılımı Ruslarda olan S-400’leri alıyor kullanamıyor.Yazılımı ABD’de olan F-35 leri ise şimdi alamıyor.

Bugün dünyanın en zengini olarak Tesla’nın Ceo’su Elon Musk 185 milyar dolar ile Amazonun sahibi  Jeff Benaz’ı geçmiş durumda. 

Bilişimin gelişmesi siyaseti yakından ilgilendiriyor.Bir çok devleti ve iktidarı ruh gibi dinliyor  izliyorlar.

Paris’teki üç Kürt kadın siyasetçiye yapılan suikastı, Roboski katliamını,Suruç Ankara/Gar katliamını, İstanbul Avrupada patlayan İŞİD canlı bombalarını biliyorlar.

Kobani ve Şengal’a İŞİD’in yaptığı saldırıları bu teröristlere yardım eden devletleri iktidarları hepsini izlediler, hafızalarına kaydettiler.

Selahattin Demirtaş’ın AİHM Büyük Daire kararından sonra, hükümetin bizi bağlamaz açıklamaları boştur.

Ankara Savcılığı 108 sanık hakkında 3530 sayfalık kopyala kes yapıştır karıştır bir iddianame düzenledi.

Traji komik kara mizah olacak  bu iddianame iktidarın bir iftiraname ve itirafnamesidir.

İktidarın 6-8 Ekim olaylarında katlettiği kırkın üstündeki HDP’lilerden,yine HDP sorumlu tutulmak isteniyor.

Bu mağdur aileler iktidardan müşteki olmalı ve müdahil olarak binlercesi mahkemeye başvurmalıdır.

Bilişim çağındayız,siyasetin iktidarın hukuk ve adalet alanında daha dikkatli olması gerekirdi.

Başta HDP ve muhalefet olmak üzere demokrasi güçleri bu davayı boşa çıkarmak iktidarı insanlığa karşı işlediği suçlardan yargılamak zorundadır.

Bu dava savunmaya çekilecek bir dava değildir. Kobani davasında saldırmak gerekiyor.

İktidarın çürümüşlüğünü yalanlarını korkaklıklarını ve insanlığa karşı işlediği tüm suçları belgelemek ve iktidara karşı bir iddianameye çevirmek gerekiyor.

Bin avukatın görev alabileceği Kobani davasında,iktidarın insanlığa karşı işlediği suçlardan yüz pilot olay seçilir.Her bir olayı  on avukat grubu üstlenir.Yüz grup bin avukat savunmada iktidarı itham eder.

AİHM, Lahey’e Uluslararası Ceza Mahkemesi, Cenevre BM İnsan Hakları Komisyonu,Bosna-Hersek,Ruanda ve en son Nijerya Ad Hoc mahkemelerinde ki savaş suçları yargılamaları içtihatları ve yapılacak başvurularla dava uluslar arası bir zemine çekilebilir.

Kobani davasında Kürtlerin Kobani ve Şengal direnişleri destansı mücadeleleri ve zaferleri ile belgelenir.

Kafa kesen cellatlarla katillerle ,kadınları Musul köle pazarlarında satanlarla kim işbirliği yapmış açığa çıkarılır.

Kobani davasıyla AİHM kararının önünü kesmek isteyenleri, HDP’yi kapatmak demokrasi ve özgürlük güçlerini yargılamak isteyenleri, şimdi yargılama zamanıdır.

Korona koşullarında 25 Nisan 2021 de duruşmalar başlayacak.Mahkeme siyasi talimatlar karşısında şimdiden öylesine şaşkın ki o günün pazar ve tatil günü olduğunu unutmuş.

Bilişimi siyasette ve yargılamada etkin olarak kullanmak lazım.Uluslar arası hukukçu kuruluşlarını ve dünyanın büyük barolarını davaya müdahil etmek lazım.

Gücümüz var başarabiliriz,Kobani davasını zaman yaymaya genişletmeye ötelemeye çalışanları bumerang gibi kendi silahları ile vurabiliriz.

Kobani davasında İnsanlığa karşı savaş suçları işleyen şüphelileri açığa çıkararak uluslararası mahkemelerde yargılayabiliriz.

Bunun için daha fazla birlik olmaya ve dayanışmaya ihtiyaç vardır.

Avrupada dünyanın tanınmış hukukçularından oluşan bir dayanışma grubu oluşturmanın tam zamanıdır.

6G veya 6A ihtiyaç yok, mevcut teknikler üzerinden yüz kişilik bir uluslararası konferansı canlı yapabiliriz.

Açıkça söylüyoruz;  yargılanmayacağız, yargılayacağız…

İlginizi çekebilir