Hakan Tahmaz: Fikri Sönmez’in Bilinmeyen Hikayesi

“Terzi Fikri öyle bir giysi dikti ki Fatsa’ya

O Gürcü öyle bir gürledi ki arkadaşlarıyla

Noktalar, noktalı virgüller, askeri operasyonlar

Kimseler çıkaramaz Fatsa’nın sırtından,

Emek hakkının sımsıcak çıplaklığını”                                               

           (Can Yücel)

Türkiye’de, geleneksel yerel yönetim anlayışını sarsan belediye başkanları dendiğinde, akıllara ilk gelen isimlerden biri Fatsa eski Belediye Başkanı Fikri Sönmez’dir. Üstelik dokuz ay gibi çok kısa bir süre belediye başkanlığı yapabilmiş olmasına rağmen.

35 sene önce Amasya Askeri Cezaevinde yaşamını yitiren Fikri Sönmez’i unutulmaz kılan, hiç kuşkusuz sahip olduğu değerler, mücadelesi, belediyecilik anlayışı ve kısa dönemli belediyecilik pratiği. Fikri Sönmez’den geriye kalan “başarı öyküsü”nün, tek bir kişinin hüneri, becerisi ve emeğinin ürünü olmadığı bilinen bir gerçek. Seçimleri birlikte kazandığı, belediyeyi birlikte yönettiği, parçası olduğu siyasi hareket ve yakın mesai arkadaşlarının ortak hikayesi.

Fikri Sönmez’in siyasi mücadelesi veya Fatsa’nın siyasi geçmişine ilişkin çok şey yazıldı, çok şey anlatıldı. Kişisel özellikleri ise çok az biliniyor. Fikri Sönmez nasıl bir insandı, hangi koşullarda, nasıl bir çevrede büyüdü, nasıl bir kişiliğe sahipti. Çoğu kez de gerçekle pek ilgisi olmayan efsaneler anlatıldı, anlatılıyor.

Ahmet Becioğlu kim?

İşte Ahmet Becioğlu bu sorulara yanıt vermiş. Siyasi kimliğinden, kişiliğinde ayrıştırmadan “Bilinmeyen Yönleriyle Fikri Sönmez” kitabında “insan gibi insan” Fikri Sönmez’i anlatmış. Su yayınlarından çıkan kitap kısa bir süre önce ikinci baskısını yaptı.

Kitabın yazarı Ahmet Becioğlu, Fikri Sönmez’in geniş ailesinin üyesi, dayısının oğlu. İkisi de Fatsa’nın Kurtuluş mahallesinde otururdu, Kabakdağı köyündenlerdi. Ahmet Becioğlu, Fatsa’nın babadan gelme esnaflarından. 12 Eylül sonrası ANAP’lı belediye başkanı Mustafa Çamaş döneminde 10 yıl başkanvekilliği, Fatsa Ticaret Odası ve Fatsa Spor Kulübü yönetim kurulu üyeliği yaptı, yerel bir gazetede zaman zaman köşe yazıları yazıyor. Kendine has bir Gürcü insanı. Amasya Askeri Cezaevi yöneticilerinden, Fikri Sönmez’in cenazesini teslim alacak kadar yakın biri.

Her ne kadar kitabın kapağında “Fatsa’dherkese eşit mesafede” bir kişi olarak tanıtılmış ise de, hala oğlum Ahmet Becioğlu, Fikri Sönmez’in hayranı bir demokrattır. Reşat Akkaya’nın Ordu valisi olması sonrasında, polisin bize nefes aldırmadığı arandığım dönemde, benzer durumda olan bir arkadaşımla beni Fatsa’dan Ünye’nin bir sahil köyüne taşımışlığı vardır. Hep sevgi ve saygı duymuş halasının oğluna.

Terzi Fikri’nin Yorga ustası

Becioğlu, Fikri Sönmez’in hayatını, mücadelesini, çocukluğunu anlatmaya, Gürcülerin 93 harbi sonrasında Türkiye’ye gelişlerini, Fatsa’nın ünlü Gürcü köyü Kapakdağ’a dedelerinin yerleşmesini anlatarak başlamış.

Fikri Sönmez’in gerçek anlamda bir halk önderi olma serüveninin sosyal zeminini aktarmış. Fatsa’nın Terzi Fikri’si olmasının veya Taşçı Fikri lakabı takılmasının hikayesi, onu belediye başkanlığına taşıyan ilk yolculuğu olmuş. İstanbul Beyoğlu’nda terzi Yorga Marika’nın yanında geçirdiği kalfalık dönemi, onun için hayat okulu olmuş. Fatsa’ya döndüğünde diktiği her ceketin sol iç cebine Fikri Sönmez veya Taşçı Fikri yazması, meslekte marka olma iddiasının ötesinde kendine olan güvenini gösteriyor. Ustasının siyasi görüşlerine ve söylediklerine çok sık itiraz etmesi nedeniyle Yorga ustanın Taşçı lakabı takması ise, hayata karşı sorgulayıcı olmasının örnekleri, komünist olma yoluna girişi.

12 Eylül askeri Mahkemelerinde söylediği “Ben ne yaptım ise halkım için ve halkımla beraber yaptım” sözleri Fikri Sönmez’in hayatının özeti. Kitap sadece Fikri Sönmez’in bilinmeyen yönlerini aktarmakla sınırlı değil. Kitap, dönemin başbakanı Süleyman Demirel tarafından “Çorum’u bırakın, Fatsa’ya bakın” çağrısı sonrasında, Vali Reşat Akkaya marifetiyle Nokta Operasyonuyla, Fatsa halkına yaşatılan zulmün, hukuksuzlukların, bir anlamda düşmanlıkların örnekleriyle dolu. Nokta operasyonunun 12 Eylül uygulamalarının provası olarak sürdürülmesini anlatıyor.

Başka bir belediyecilik

Mevcut muhalefet partileri 31 Mart yerel seçimleri sonrasında “yeni bir yerel yönetim” örneği geliştirme iddiasındalar. Başvurdukları yolların bir çoğunun, 40 yıl önce Fatsa’da uygulandığını görüyoruzÖrneğin belediye meclisi toplantılarının canlı yayınlanmasını, 40 yıl önce Fikri Sönmez, toplantıları belediye hoparlöründen canlı yayınlamak biçiminde hayata geçirmiş. Ahmet Becioğlu’nun kitabının sonuç bölümde 12 maddede toparladığı Fikri Sönmez anlayışı, bugünün belediye başkanları için ders niteliğinde. Sözü edilen maddeler, ağızlarının kirliliğine bakmadan kimi CHP’li belediye başkanlarının Fikri Sönmez’i örnek aldıklarını dillendirmelerine rağmen ne derece aciz, çapsız ve popülist olduklarının göstergesidir.

Zalimliğin sınırsızlığı

Kitap birçok yönden döneme ayna tutuyor. Dönemin yöneticilerinin acımasızlıklarını gözler önüne seriyor. Bunlardan birini, Fikri Sönmez’in cenazesinin dini vecibelere uygun yıkanması, namazının kılınması ve köy mezarlığına gömülmesi konularında bin bir engel çıkarılması oluşturuyor. Bütün bunlar, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası tutuklanan, 6 yıl 3 ay cezaya çarptırılan dönemin Fatsa Kaymakamı Şahabettin Harput döneminde yaşandı. Fikri Sönmez kalp krizi geçirip hayatını kaybettiğinde, hakkında ciddi bir iddia olmadığı gibi, bir gün dahi ceza almamıştı. Kitabın yazarı Ahmet Becioğlu şimdi soruyor “vatan hainliği” suçlamasıyla yargılananlar, hüküm giyenler, öldüklerinde nereye gömülecekler? Kitaba göz attığınızda Becioğlu’nun bu soruyu sormakta ne kadar haklı olduğunu göreceksiniz.

Fikri Sönmez ile 5 yıl aradan sonra, 1985 yılında Amasya Askeri Cezaevinde ilk görüşe çıkarken koridorda karşılaştığımızda, “nasılsın Fikri abi” diye sorduğumda “iyiyim, yakında memleketi itirafçılar yönetecek, bak Yusuf Atasoy’a” diye verdiği yanıtı ve o günlerde Tercüman Gazetesi’nde çarşaf çarşaf yayınlanan itirafçılar dizisinde ismi geçen bazı isimlere olan tepkisi hala kulaklarımda. Kalp krizini bu itiraf dalgasının tetiklediğini düşünüyorum. Bir de Ahmet Becioğlu’na teslim edilen eşyaların listesinde olan tamirdeki kol saati, Astsubay’ın söz verdiği gibi ailesine sonradan teslim edildi mi, merak ediyorum…

İlginizi çekebilir