Günay Aslan: Rojava’da ‘birlik’ görüşmeleri

Son günlerde Kürt meselesiyle ilgili olarak samimiyetine güvendiğim kiminle konuşsam hep aynı karamsar cümleleri duyuyor; birbirinin tekrarı olmaktan öteye gidemeyen düşünceler, öneri ve tepkilerle karşılaşıyorum.

İlk başlarda bunun koronadan kaynaklı olduğunu düşünüyordum. 

Pesimist ruh halinin salgın nedeniyle bu denli yaygın olduğunu düşünüyor; evine kapanmış, ekonomik olarak kayıplar yaşamış, işi, aşı, ailesi için kaygılanmış, baskılardan ve çaresizlikten bunalmış insanların içgüdüsel olarak olumsuz cümleler kurduklarına inanıyordum.

Fakat evde mahsur kalmanın avantajıyla küçük çapta kamuoyu yoklaması anlamına da gelecek -online- konuşmalar sonucunda olumsuz bu ruh halinin, salgının da tetiklediği her şeyin kötüye gittiği düşüncesinden kaynaklandığını fark ettim.

İnsanlarımız maalesef genel bir umutsuzluğa doğru sürükleniyor. Her kesimden Kürtler arasındaki çoğu tanıdık, samimi insanlardan benim edindiğim izlenim bu. 

Ukalalık olarak algılanması istemem ancak, 40 yıllık meslek yaşamım boyunca Kürdistan’ın her parçasından, birçok ülkeden ve diasporadan yaygın bir ilişkim, seçkin bir diyalog ağım var. 

Bazılarının ‘oportünist’ bulduğu mizacım, yine ukalalık sayılmasın bence sorumlu yaklaşımım sebebiyle karşılıklı güven içinde Kürt insanlarıyla, özellikle sıradan ancak samimi; özgürlük yolunda emeği, izi, bedeli olan insanlarla açık, net ve hesapsız konuşabilme şansım var. 

Ayrıca 40 yılda hiçbir şey öğrenemesem de halkın nabzını tutmayı az-çok öğrenebildim.

Dolayısıyla adına ister küresel sistem, ister sömürgeci devlet, ister kapitalist modernite; ne derseniz deyin egemen güç Kürtlerin umutlarını kırma yolunda epey yol almış görünüyor. 

Bu durum özgürlük düşleyen bütün Kürtler için, mücadele edenler ve bu yolda bedel ödeyenler için ciddi bir tehdit anlamına geliyor. 

Eski alışkanlıklar, tekrarlar, tıkanmalar nedeniyle de siyaset ve medya dünyası, kurumlar bu umutsuzluğun kırılmasını sağlayamıyor.

Buna bir çözüm bulunması; umudu zayıflatan, karamsarlığı yayan sürecin önünün alınması; ‘yeni bir atılım” mı, ‘hamle’ mi, başka bir şey mi, bilemem ama bir çıkışın yapılması ve yeni umutların yaratılması gerekiyor.

Garip ama çoğu insan sanki bir felaket bekliyor.. Yaygın ruh hali bunu gösteriyor.

Oysa Kürtler için durum geçmişin felaket yıllarında olduğu kadar kötü değil. Elbette önlem alınmaz, gerekenler yapılmaz, kötüye gidişin önüne geçilmez ise bir felaket kaçınılmaz hale gelebilir ama şimdilik bu çok uzak bir ihtimal.

Eskinin çaresiz, örgütsüz, çözümsüz Kürtleri yok artık. Kötü gelişmelere rağmen; bazı yerleri kaybetmelerine ve bazı yerlerde de inisiyatifi yitirmelerine rağmen Kürtleri geleceğe taşıyacak, elle tutulur somut ve önemli kazanımlar var.

Bunların başında da Rojava geliyor…

Rojava tarih sahnesine çıkmasının ardından kısa sürede Kürtlerin özgürlük umutlarının neredeyse kabesi haline geldi ve bugün de bu özelliğini koruyor.

Mücadelesi, özgürlükçü dinamikleri, demokratik sistemi ve küresel güç ilişkileriyle dünya genelinde haklı ve gurur verici bir prestij elde eden Rojava, son yıllarda aldığı darbelere; Afrin, Gire Sipi ve Afrin’in işgal edilmesine rağmen Kürtlerin özgür gelecek düşleri açısından hayati bir önem arz ediyor.

Rojava şimdi Başur’la birlikte özgürlük arayan Kürtlerin önünde yeni bir geleceğe yelken açıyor.

Birkaç haftadır Kamışlo’da sürdürülen PYD-ENKS görüşmelerinin başarıyla sonuçlanması halinde Kürtlerin hem iç ilişkilerinde hem de bölgesel ve küresel ilişkilerinde önemli değişimlerin ve gelişmelerin yaşanacağı gözleniyor.

PYD-ENKS görüşmelerinin olumlu seyrettiği ve sürpriz bir gelişme yaşanmaz ise kısa sürede olumlu sonuçlanacağı anlaşılıyor.

(Edindiğim bilgilere göre genel mutabakat sağlanmış durumda ve sadece Roj peşmergelerinin geri dönüş takvimi üzerinde bazı tartışmalar yapılıyor. Konuyla ilgili görüştüğüm bölgeden gazeteci kaynaklarım teknik boyutu kalmış bu meselenin de çözüme kavuşturulacağını söylüyorlar. Anlaşmanın içeriğiyle ilgili kimi zaman güney medyasında bazı haberler de yayınlanıyor ancak, bunun için tarafları ve onların açıklamalarını beklemek gerekiyor. )

Amerika ve Fransa’nın deyim yerindeyse ‘garantörlüğünde’ sürdürülen bu görüşmelerin anlaşmayla sonuçlanması halinde bunun başta KDP-PKK ilişkileri olmak üzere, Kürdistan’ın bütün parçalarına yansımaları olumlu olacaktır. 

PYD-ENKS, Rojava-Başur yakınlaşması tarihi bir kazanım olarak Kürtlerin önünde yeni fırsatlar açacaktır.

Kürtlerin bölge devletlerinden uzak duracakları ve birbirleriyle yakınlaşacakları, ’düşmanları yerine birbirlerine taviz verecekleri’ yeni bir süreç başlayacaktır… 

Kesintiye uğramaz ve hakkı verilirse yeni dönem yeni bir strateji ekseninde Kürt halkı için yeni umutların yaratılmasına vesile olacaktır. Bu da PYD veya ENKS’in gücü, misyonu ve hedeflerinden bağımsız olarak, zamanın ruhuyla, konjonktürün ihtiyaçlarıyla alakalı yaşanacaktır.

Elbette bu durum Kürtleri birbirlerine karşı kullanmaktan ve kırdırmaktan başka amaçları olmayan bölge devletlerini rahatsız ediyor, edecektir ve onların da buna karşı girişimleri olacaktır.

Bu anlamda Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rojava’yı, İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin de Başur’u hedef göstermesi tesadüf olarak görülemez.

Bu tehditler aslında Kamışlo görüşmelerine verilmiş bir cevaptır. Dolayısıyla hazırlıklı olmakta fayda vardır.

Özcesi; Umutsuzluğa iten gelişmeler olsa da, umudun korunmasına ve büyütülmesine yol açan gelişmeler de var. Ayrıca unutmamak gerekiyor; umutsuzluk ölüler içindir: Kürtler yaşadıkları ve bütün zorluklarına karşın direndikleri müddetçe umut vardır…

 

İlginizi çekebilir