Günay Aslan: Erdoğan seçimi değil, savaşı kazanmak istiyor

HDP’ye son yılların en ağır saldırılarından biri daha yapıldı. Partinin 2014’te görev yapan Merkez Yürütme Kurulu üyelerinin tamamı için gözaltı kararı çıkarıldı. 

82 HDP’li siyasetçiden 20’si gözaltına alındı ve tutuklandı. Daha önce tutuklanmış ve zindana atılmış dört siyasetçi de ‘Kobani Soruşturması’ gerekçesiyle yeniden tutuklandı. 

HDP’ye saldırılar rutine bağlanmış bir şekilde devam ediyor. Dün de polis partinin Diyarbakır il binası ile Yenişehir ilçe binasını bastı. İl ve ilçe başkanları gözaltına alındı.

Ayrıca dün İzmir’de faşistler de HDP’nin Buca ilçe binasını bastı ve partiye -bir marifetmiş gibi- Türk bayrağı asıldı.

Kaç gündür Rojava’daki saldırılar da arttı. Tel Rifat, Membiç ve Eyn İsa’ya yoğun topçu atışları yapıldı. Bu bölgelerde Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Türk ordusu ve bağlı gruplar arasında şiddetli çatışmalar yaşandı.

Önceki gün ise Rojava’nın Derik ilçesine bağlı köylerine Türk SİHA’ları bomba yağdırdı. Saldırıda iki sivilin hayatını kaybettiği açıklandı. 

Rojava’nın hava sahası Amerika ve Rusya’nın denetiminde ve anlaşmaya bakılırsa Türk SİHA’ların bölgede uçması mümkün değil ama buna rağmen SİHA’lar serbestçe dolaşıyor ve saldırılarını sürdürüyor. Her saldırı sonrası gözlerin çevrildiği ABD ve Rusya ise üç maymunları oynuyor.

Güney Kürdistan’da da operasyonlar ve hava saldırıları aralıksız devam ediyor. Gare, Metina, Haftanin, Xakurke derken bütün alanlar yangın yerine çevrilmiş bulunuyor.

Şengal’e yönelik tehditler de sürüyor. Türkiye, Şengal Öz Yönetimi’nin dağıtılmasını ve YBŞ birliklerinin oradan çıkarılmasını istiyor. Gözler şimdi Şengal için Erbil- Bağdat hattına çevrilmiş durumda. Irak ve Kürdistan Bölgesi hükümetlerinin Türkiye’nin dayatmalarına boyun mu eğecekleri yoksa Ezidi halkının iradesine saygı mı gösterecekleri sorusunun yanıtı aranıyor.

Öte yandan Türkiye’nin Irak Kürdistan Bölgesi’nde 40, Suriye ve Rojava’da ise 60 askeri üssü olduğu söyleniyor. Kürdistan Bölgesi’ndeki askerlerin sayısı tam olarak bilinmiyor ancak Suriye’de 30 bini geçtiği tahmin ediliyor.

Afrin’den Kandil’e uzanan bu geniş coğrafyada yaşanan bütün bu altüst oluşlar bize Türk devletinin Kürt coğrafyasında dengeleri kendi lehine değiştirmek amacıyla bütün imkanlarını harekete geçirdiği ve Kürtleri bütün ceplerde bastırmaya dönük kapsamlı ve uzun süreli bir savaş yürüttüğünü gösteriyor.

Yaşanan tek gerçeğin savaş olduğu bütün çıplaklığıyla önümüzde duruyor…

Türkiye’nin merkezi siyaseti uzun yıllardır savaşa endekslidir. Bütün ilişkilerde ve ortaya çıkan krizlerde bu siyaset belirleyicidir. Bu siyasetin hedefi de biat etmeyen, özgürlük isteyen bütün Kürtlerdir.

Kürt özgürlük mücadelesinin legal dinamiği HDP de bu yüzden hedeftir. HDP’nin hedef haline gelmesi, tasfiye edilmek istenmesi özgürlük talep eden Kürtlere karşı yürütülen savaş sebebiyledir. 

Türk devletinin ve içinden geçmekte olduğumuz bu karanlık süreçte onun siyaseten stratejik tercihi olan Erdoğan’ın HDP’ye böylesine pervasızca saldırmalarının nedeni bir seçim daha kazanmak değildir. 

Seçim -eğer bir anlamı kaldıysa- onlar için çantada kekliktir. Allem eder kallem eder bir şekilde kendi lehlerine bir sonuç elde ederler. Onlar için asıl mesele bölgesel düzeyde Kürtlerle sürdürdükleri mücadeledir; içine girdikleri ve dönüşü mümkün olmayan bu savaştır.

Dolayısıyla Türk devleti, HDP’ye iç siyasetine bir dizayn vermek için değil, Kürtlerin geleceğine kendince bir şekil vermek, Kürtlerin kaderini silahla belirlemek için saldırıyor.

Birileri seçim kazansın değil, Kürtler savaşı kaybetsin diye yükleniyor.

Çünkü bu savaş Kürtler için olduğu kadar Türk devleti için de hayat memat meselesidir. Kaybederse Osmanlı gibi tarihin çöplüğüne yuvarlanacağını biliyor. Türkiye, Arap Baharı’nın çökmesinin ardından Kürtleri bölgesel düzlemde ezme siyasetini bu nedenle sürdürüyor. Yükselen ve özgürleşen Kürd’ün kendi sonunu getireceğini görüyor.

Öncesi bir yana 6 yıla yakın bir zamandır, bütün imkanlarıyla, bir seferberlik ve sürekli savaş hali içersinde bunun mücadelesini veriyor.

Korkuyor zira, yeni bir düzen ikliminde Kürtlerin elde edeceklerinden, geleceklerini kazanma ihtimallerinden korkuyor ve bunu önlemek için bütün cephelerde ‘topyekün’ yeni bir savaş yürütüyor.

Savaş gerçeğini görmeden, buna uygun bir siyaset üretmeden ve tutum almadan yapılan yorumların ve sürdürülen iç-dış tartışmaların Kürtlere zaman kaybettireceğini ve zarar vereceğini görmek gerekiyor.

Tarih bilincinden yoksun ve güncel gelişmelerden bihaber ‘seçim analizlerinin’ savaş gerçeğini gölgelemesine izin vermemek gerekiyor…

İlginizi çekebilir