Günay Aslan: 22 Nisan ve Kürt medyası

Adını Kürt tarihine altın harflerle yazdırmış Mikdat Mithad Bedirxan’ın hazırladığı Kürdistan Gazetesi’nin yayın hayatına başlamasının üzerinden 122  yıl geçti. 

Ölümsüz Bedirxan 122 yıl önce, ‘’Kürtler bir gazeteden yoksundur, Kürdistan onun için çıkıyor; Gazeteyi Kürtleri dünyadaki gelişmelerden haberdar etmek, ilmin ve marifetin yollarını göstermek, Kürtçe okuma ve yazmayı teşvik etmek için çıkarıyorum.’’ demişti.

Gazete 22 Nisan 1898’de yayına başladığı için 22 Nisan günü Kürdistan Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor.

Kutlu olsun…  

Kürt halkının sesi, soluğu olan, ulusal bilincin oluşmasında, Kürtlerin haklı özgürlük kavgasının duyulmasında hayati görevler ifa etmiş bütün parçalardan ve diasporadan Kürt basınını kutluyor;  Mithad Bedirxan’dan Musa Anter ‘e, Xelil’e Çaçan’dan Gurbetelli Ersöz’e hayatını kaybedenleri minnetle anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum…

Evet; aradan tam 122 yıl geçti, bu arada dünyada ve Kürdistan’da çok şey hem de radikal bir biçimde değişti ama Kürtlerin lanetli kaderi de bir türlü değişmedi.

Kürtler tutkulu özgürlük düşlerine ve bu uğurda 100 yılı aşkın süredir ödedikleri ağır bedellere rağmen kendi ülkelerinde insanca yaşama özlemlerini hayat geçiremediler. 

İnsanlığı kökten sarsan iki dünya savaşına, küresel çalkantılara, devrimsel aşamalara ve insanlığın gelişim yolunda elde ettiği paha biçilmez kazanımlara rağmen Kürtler özgürlüğü elde edemediler.

Küresel sistem Ortadoğu’da Kürdistan’ın paylaşılması üzerine inşa ettiği dengenin yıkılmasına izin vermedi. Kürtlerin gücü de bölgesel ve küresel gericiliğe rağmen Kürdistan’ı esaretten kurtarmaya yetmedi. 

Bu yüzden asırlık kavga devam ediyor ve daha bir süre devam edeceğe de benziyor.

Öte yandan aradan geçen sürede Kürtler kalıcı bir şekilde özgürlüğü elde edemeseler de, özgürlük mücadeleleri sayesinde önemli kazanımlar elde ettiler. 

Hem kesintisiz süren mücadeleleri hem de dünyanın değişen dengeleri sayesinde; Kürtlerin inkarı ve Kürdistan’ın parçalanması üzerine inşa edilmiş bölgesel dengelerin yıkılmasının ardından Başur’da ve Rojava’da kendi kendilerini yönetme fırsatı elde ettiler.

Bugün Güney Kürdistan’ın (Başur) Irak’ta bir anayasal statüsü var ve bu statü üzerinden uluslararası kabulü ve meşruiyeti var. 

Başur bugün bağımsızlık öncesi eşikte duruyor ve yakın gelecekte bağımsız devlet statüsü kazanması da olası görünüyor.

Aynı şekilde henüz anayasal bir statüsü olmasa da Rojava’nın da dünya insanlığı nezdinde saygın bir kabulü ve yaygın bir meşruiyeti var. 

Türk devleti ve Suriye rejiminin kuşattığı Rojava’nın çemberi yarması halinde, ki bu mümkün; ya yeni Suriye devleti, ya Başur’la veya kendi başına uluslararası toplumun bir üyesi olacağı ihtimali yüksek görünüyor.

Elbette bunlar azımsanacak kazanımlar değil. Her ne kadar ‘kırılgan’ olsa da Başur ve Rojava’daki yapılanma Kürtlerin özgürlük umutları açısından hayati önem arz ediyor.

Aynı şekilde Bakur ve Rojhelat’taki kazanımlar da önemlidir…

Bir zamanlar Kürt özgürlük mücadelesinin motor gücü Bakur, bugün ağır baskı altında tutuluyor olsa da, Kürtleri yeniden ‘tedip’ ve ‘tenkil’ etmenin ve karanlığa gömmenin koşulları bulunmuyor.

Türk devleti, bölgesel ve küresel krizlerin yarattığı fırsatlardan istifade bütün imkanlarını Bakur Kürtlerini baskılamak için kullansa ve bazı mevziler kazansa da kesin sonuç alması mümkün görünmüyor..

Kürtler biçimi ne olursa olsun kendi ülkeleri ve kaderleri üzerinde söz ve karar sahibi olacaklardır. Bunu engellemek, tarihin akışını tersine çevirmek mümkün olmayacaktır.

Elbette bunun için yükün ve sorumluluğun büyüğü her zaman olduğu gibi bu dönemde de Kürtlerin omzundadır. Kürtlerin bir bütün olarak sürece verecekleri yanıt, onların geleceklerini belirleyecektir.

Ayrıca yine bunun için dün olduğu yakın gelecekte de Kürt medyasına çok iş düşecektir.

Ancak ne var ki ve ne yazık ki aradan 122 yıl geçmesine rağmen Mithad Bedirxan’ın sözünü ettiği anlamda bir Kürt medyası henüz yok.

Ölümsüz Bedirxan’ın deyimiyle bugün de “Kürtler bir gazeteden yoksundur…’’ 

Bütün parçalardan Kürtlere hitap eden, Kürt toplumsal dinamikleri ve siyasal güçleri arasında demokratik rekabeti teşvik eden, demokratikleşme ekseninde toplumsal ilerleme ve gelişmeye hizmet eden, farklı fikirlere saygı gösteren, toplumdaki her görüşün kendini özgürce ifade etmesine yer veren ve yine Bedirxan’ın deyimiyle Kürt milli değerlerini ve Kürtçe’yi teşvik eden, nitelikli, çok sesli bir gazete; ana akım diyebileceğimiz bir medya bugün de ne yazık ki yok..  

Şimdi buna itiraz edenler olacak; Kürdistan’da ve yurt dışında yayın yapan gazeteleri, televizyonları, radyoları, haber ajanslarını tek tek sayacak olanlar çıkacaktır ama, bu durum acı gerçeği değiştirmeye yetmeyecektir. 

Kürtlerin ortak bir gazeteye, ana akım bir medyaya olan ihtiyaçları boşlukta sallanmaya devam edecektir…

Diğer yandan elbette nankörlük ve haksızlık etmemek gerekiyor; Kürtlerin hem de ağır bedeller ödeyerek yarattığı gazeteleri, dünyaya açılan televizyonları, haber ajansları, siteleri, dergileri var ama bunların çoğu partilerin, siyasi oluşumların yayın organları ve dolayısıyla yayınlarında partisel, örgütsel, marjinal ideolojik ya da ailesel çıkarlar ağır basıyor…

Her parçanın, her partinin, her inancın, hatta neredeyse her derneğin bir yayın organı var ama, bütün Kürtlere hitap eden çağdaş, ulusal ve demokratik yayıncılık özellikleri açısından bütün toplumsal kesimleri kucaklayan bir yayın anlayışı ve organı maalesef yok…

Maalesef Kürt medyası da Kürt siyaseti gibi bölük pörçük durumda ve her biri önceliği kendi partisine veriyor ve ağırlıklı olarak kendi mahallesine yönelik yayın yapıyor.

Bunun aksini söyleyen, bugün bütün Kürtlere hitap eden, herkesin görüşüne eşitçe ve özgürce yer veren partiler üstü bir gazete veya yayın organı var diyen ya kendini aldatıyor ya da gerçeği fark etmekte zorluk çekiyor. 

Olmadığı içindir ki Kürt siyaseti de kendi içinde yaşadığı sorunları ve tıkanmaları aşmakta güçlük çekiyor. 

Kürt siyasetini ulusal eksende demokratik diyalog ve rekabete, çağın gerektirdiği değişim ve dönüşüme zorlayacak, toplumsal rüzgarları arkalamış sivil karakterli güçlü bir basın olmadığı için de siyasetin sorunları derinleşiyor ve ortaya çıkan boşlukları da sistem doldurmaya çalışıyor.

Neyse;

Kürt Gazeteciler Günü’nde konuyu daha fazla deşmek ve Kürtlerin özgürlük mücadelesinde ve Kürt kimliğinin inşasında hayati görevler ifa etmiş, ağır bedeller ödemiş Kürt medyasını, arkadaşlarımı ve meslektaşlarımı üzmek, kırmak istemiyorum.

Fakat bunca bedele ve 122 yıllık yürüyüşe rağmen Kürdistan medyasının geldiği yeri ve içinde bulunduğu durumu da kabul etmiyorum.

Herşey bir yana bunu kendi emeklerime de yapılmış bir haksızlık olarak değerlendiriyorum…

Özcesi; Kürtlerin parçalı ve kendi içinde kavgalı, toplum üzerindeki etkisi de gittikçe zayıflayan bu medyayı hak etmediğini düşünüyorum.

Bu tablodan hareketle de herkesi hangi parçada ve nerede olursa olsun Kürt halkının genel çıkarlarını gözü gibi koruyan, yayınlarıyla toplumun demokratik rekabet gücü kazanmasına yardımcı olan, bilgi, iletişim, teknik başta olmak üzere her alanda yaşanan yenilikleri topluma aktaran ve Kürt halkıyla uluslarası demokratik toplum arasında kültürel ve mesleki köprüler kuran nitelikli ve etkili bir medyanın önemini düşünmeye davet ediyorum…

İlginizi çekebilir