Eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak yazdı: Diyarbakır’ın kaybedecek bir dakikası bile yok
2014 Türkiye yerel seçimlerinde Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Kocaeli Cezaevi’nde tutulan Kürt siyasetçi Gültan Kışanak Tigris Haber için yazdı: “Diyarbakır’ın kaybedecek bir dakikası bile yok”
Deprem bu coğrafyanın bir gerçeği. Bundan kaçamayız, ancak depremin böylesine büyük bir yıkım yaratmasını ve felakete dönüşmesini önleyebiliriz. Deprem öncesinde alınmayan tedbirler ve deprem sonrasında arama kurtarma çalışmalarındaki merkezi hantallık, depremi tam bir felakete dönüştürdü. Halk, ne yaşadığını çok iyi biliyor. Günlerce enkaz altında, kurtarma ekibi bekleyerek can verenlerin yakınları; hala bir çadır, bir bardak suya erişim sorunu yaşayan depremzedeler gerçeği biliyor. Rant uğruna, kentlerin beton yığınına nasıl dönüştürüldüğünü halk çok iyi biliyor. Bu nedenle alınmayan tedbirleri, yapılan yanlışları değil, Diyarbakır ölçeğinde olası yeni felaketleri önleyebilmek için neler yapabileceğimize dair görüşlerimi yazmak istedim. Yaşadığımız felaket, hepimizin yüreğini yaktı. Yaşanan travmanın etkisi kolay kolay geçmeyecek. Ama dayanışmayı büyüterek yaralarımızı birlikte sarmayı başarabiliriz. Bir yandan dayanışmayı örgütlerken, bir yandan da olası bir depremin yakıcı etkilerini önleyecek politikaların hayata geçirilmesi için harekete geçmeliyiz. Diyarbakır’ın kaybedecek bir dakikası bile yok.
Diyarbakır’ın riskli bina envanteri biliniyor. Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin bu konuda önemli çalışmaları var. Kentsel dönüşüm yapılması gerekiyordu. Ama yapılamadı. Yerel yönetimler ve kent dinamikleri olarak kendi eksiklerimizi de yok saymadan, “Neden yapılamadı? Ve nasıl yapılabilir?” sorularına acilen cevap bulmalıyız. Eminim ki dışarıda bu konuda ciddi bir çalışma başlatılmıştır. Belki katkısı olabilir diye ben de sorunları, zorlukları ve çözüm önerilerimi ifade etmek istiyorum. İki buçuk yılık yerel yönetim deneyimimden edindiğimi bilgilere dayanarak, Diyarbakır’da kentsel dönüşümün zorlukları ve çözüm önerilerini şöyle özetleyebilirim:
1-Riskli binalarda oturan yurttaşlarımızın büyük kısmi, yoksul ve dar gelirli olduğu için kentsel dönüşümün tüm maliyetini karşılama imkanları yok. Bu nedenle şimdiye kadar uygulanan, “Sana şu kadar para verdim, burayı kamulaştırdım, sen çık, ben yıkıp yeni konut yapacağım, yeni binanın bedelini ödeme gücün varsa alabilirsin, yoksa git başının çaresine bak” demek, meseleyi çözümsüz bırakmaktır. Bu “rant odaklı” bir yaklaşımdır ve halkın barınma sorununu çözmekten uzaktır.
Çözüm: Dönüşümün maliyeti, merkezi iktidar, belediyeler ve hak sahipleri arasında bölüşülmeli.
Kamu kaynağı aktarmadan kentsel dönüşüm yapılamaz, olsa olsa “rantsal dönüşüm” olur. Hem merkezi idare, hem de belediyelerin bütçesinin bir kısmı, öldürmeyen binalar yapmak için kullanmalı. Yarın, depremin yarattığı korkunç yıkımın maliyetini karşılamak durumunda kalmadan kamu kaynakları, şimdi olası felaketi önlemek için kullanılmalı. Belediyeler, projelendirme ve yapım aşamalarında gerekli tüm teknik personel ihtiyacını ücretsiz olarak karşılamalı.
2-Kentsel dönüşüm yapılması gereken alanlarda, bina yoğunluğu zaten çok fazla. Örneğin Bağlar İlçemizin eski mahalleleri… 90’l yılların köy boşaltma politikasının bir sonucu olarak, plansız kentleşmenin ürünü. Binalar yüksek katlı, bir birbirine bitişik, sağına soluna çok sayıda ek yapılmış. Yeşil alan yok, sosyal donatı alanları yok, sokaklar çok dar. Mevcut konutlarda yaşayan nüfusun tamamını, aynı yerde yapılacak binalara yerleştirmek mümkün değil.