Erdem Altınses: Kendim olmaktan başka bir çabam yok

Edip Cansever bir şiirinde, ‘’İnsan yaşadığı yere benzer’’ diyor. ‘’ ‘’O yerin suyuna, o yerin toprağına , suyunda yüzen balığına…’’ 

Erdem Altınses de birçok uygarlıktan sesleri binlerce yıldır kutsal bir düş gibi bağrında taşıyan Diyarbakır’a benziyor. ‘’Diyarbakır’da duyduğum tüm tınılar müzik hayatıma etkin’’ diyor Altınses ve kentin çok renkli sesleri içinde başladığı uzun soluklu müzik yolculuğunun, farklı yer ve mekanlarda ve ayrıca ‘her his ve hal altında’ devam edeceğini söylüyor.

Genç sanatçı güçlü bir üretme duygusuyla kendisi olmanın sınırlarını zorlayacağını ve hep ‘’daha fazlası’’ için çaba harcayacağını belirtiyor.

Filiz DENİZ

‘’Çok enstrümana, çok dile, çok sese odaklanmak çok zor’’ olsa da kendini aşmanın ve mutlu kılmanın yolunu sınırları zorlamakta görüyor. Onun müzik felsefesini bu oluşturuyor. Zira bundan keyif alıyor ve motive oluyor…

Kendisi ve sanatı hakkında öncesinden geri dönüşü artık mümkün olmayan kararlar vermiş görünüyor ve bu yüzden çok planları olduğunu söylüyor. ‘’Kafam o kadar yoğun ki anlatamam’’ diyor.

Gelecek planlarına ilişkin soruma ise Cioran’ın ‘gelecek bizi harcamak için bekler’ sözünü tecrübe etmiş gibi, dikkatli olmayı tercih ediyor.  

‘’İnsani zaafların arkasında kalmayan bir müziği , samimi olan, yapıştırma olmayan ve kişinin kendine yabancı durmayan  müziği nitelikli bulduğunu’’ belirten ve Kürt müziğinin geleneksel yapısından çok ayrı bir haz aldığını söyleyen Erdem Altınses ile sıradışı müziğini konuştum…  

Son dönemlerde adından sıkça söz edilen ve sıradışı müziğiyle sosyal medyada fenomen haline gelen Erdem Altınses’i siz bizim için tanıtır mısınız?

Müziğe her daim merak duyan, kendine daha neleri yapabileceğiyle ilgili sürekli alan yaratmaya çalışan, enstrümanlara düşkün ve onlardan çıkan tüm sesleri anlamak isteyen, hislerini müzikle ifade etmeye çabalayan bir emekçi diyebiliriz.

Müzikle aileden gelen bir bağınız olduğunu söylüyorsunuz; bunu biraz açabilir misiniz? Nasıl bir müzik ortamına gözlerinizi açtınız ve bu bağlamda Diyarbakır’ın sizin müzik serüveniniz ve sanat felsefeniz üzerinde ne tür etkileri oldu?

 Babam sesinden motive olduğum bi sanatçı. Abim ise şu an yapmaya çalıştığım tüm aranjelerin ilk sebebi. Stüdyo ile aranje düzeniyle ve o dünyayla beni daha 11-12 yaşlarımda  buluşturan ilk insan.

Diyarbakırda; ailemden ve kültürden duyduğum tüm tınılar müzik hayatımda etkin. Uzun yıllar repertuarıma katkısı olan birçok koro, orkestra ve müzik gruplarına dahil oldum. Ama bu sadece Diyarbakır özelinden ele alınamaz çünkü tecrübe ettiğim birçok şey orada olsa da daha fazla deneyim için yeterli değildi ve arayışımı daha da genişletmeliydim… 

İşim; hislerimi müzikle ifade etmek ve bu çok yönlü geniş bir yelpaze. Sanatçı çok fazla etkenden beslenir. Kısıtlanamaz. Bu uzun soluklu her şeyin dahil olabildiği bir yolculuk ve her his her hal mevcut. Tek cevabı vermeye çalışırken sanırım müzik felsefemle ilgili de cevabı vermiş oldum.

  Klasik Kürt müziği genelde ses, söz müziği ancak siz hem sesli, çok dilli müzik yapıyor hem de çok enstrüman kullanıyorsunuz. Ayrıca sizin gibi genç ve yetenekli müzisyenlerin öncülük ettiği yeni bir müzik algısı oluşuyor. Siz, ‘çizgi dışı’ üretime dayanan bu yeni müzik algısını nasıl ifade edersiniz?

Yeni müzik algısı diye isimlendirdiğiniz tarzın dünyada örnekleri çok ve bunu sadece ben yapıyorum diyemem asla. Evet çok enstrümana, çok dile, çok sese odaklanmak zor ve çok çaba isteyen bir ifade biçimi. Tam da bu yüzden sınırlarımı zorlamaya dayalı bir üretim olduğunu düşünüyorum.

Ama başta da söyledim; ben algımı daha ne kadar aşabilirim? Daha ne kadar üretebilirim mi deneyimliyorum. Keyifli olan ve motive eden şey de zaten bu. Herkesin motivasyonu ve müzik algısı farklı. Öncülük etmek pek kolay olmayabilir şu durumda. Yapmaya çalıştığım müzikte kendim olmaktan başka bir çabam yok.

 Müzik yapım süreci sizin için nasıl geçiyor? Bir parçayı üretirken, çalarken ya da aranje ederken olmazsa olmaz dediğiniz neler var?

Ben duymaya ve dinlemeye aç biriyim. Kalıplara dayalı bişey yapmıyorum ve olmazsa olmazım şu ya da bu diyemeyecek kadar oldurmaya çalışmak istiyorum her zaman.

Ama bilindiği üzere belirli kuralları olan bir iş yapıyorum ve bu kuralları belirleyen şey zaten müziğin olmazsa olmazlarından ibaret.

 

Nitelikli bir müziğin sizce en önemli özelliği nedir? Ve ayrıca nitelikli bir müzik için en büyük tehdit nedir?

Nitelik çok değişken bir kavramdır ve algıya göre değişkenlik gösterir. Size birkaç örnekle anlatmaya çalışayım. İnsanlar tek enstrümanla bir şarkı söyleyince onun dünya müziği olduğunu iddia ediyor. Kendine ve kimilerine göre nitelikli birşey yapmış oluyor. Belki de öyledir.

Bir başkası bilinen jazz, rock ya da pop motifleri üzerine alışılmış ve akla ilk gelenin dışında bir dille ya da tavırla kendini ifade ediyor. Buna yeni tarz diyor ve dünya müziği yaptığını iddia edip bir nitelik yükleniyor. Belki de öyledir.

Teknik imkanların çok güçlü olduğu iyi stüdyolarda kaydı yapılmış eserler dinliyoruz ve yapıyoruz. Onlara da anlam yükleyip keyif alanlar nitelikli bulanlar kadar kötü ve niteliksiz bulanlar da var. Yani nitelik her yerde var eğer anlam yüklersek. 

Ama ben insani zaafların arkasında kalmayan bir müziği , samimi olan, yapıştırma durmayan,  yenilenmeye açık bir müziği , ben yaptım oldu zihniyetinden uzak bir müziği , kişinin kendine yabancı durmayan , çıkarsız ve özenli bir müziği nitelikli buluyorum.

Karantina günlerinde, evinizden çeşitli müzik aletleriyle ve özellikle  evde günlük kullandığımız araç gereçlerle yaptığınız müzikler büyük bir beğeni topladı. En son sosyal medya hesabınızda yayınladığınız ‘damat halayı’, ‘Diyarbakır Halayı’ videosundan söz etmeden geçemeyeceğim. Bize biraz evde müzik yapmanın zorluklarından ya da keyfinden söz eder misiniz?

 Severek yapılan hiçbir şey zor değildir. Ben evde müzik yapmayı zaten çok seviyorum. Ama şu anki süreçle ilgili genel bir şey söylemek isterim: Ülkemizde koşullar belli; müzik piyasası ülkenin nabzına göre anında değişkenlik gösteriyor ve bu doğal olarak müzisyenlerin zeminini sarsıyor.

Biz Müzisyenler doğal olarak maddi manevi açıdan güvende hissedemeyebiliyoruz. Bu kaygı her birey için motivasyon düşürücü. Ve üzücü. Umarım bir an önce bu kaygılar ve zor günler son bulur.

Karantina günlerinde siz evde müzik dışında neler yaptınız? Eve zorunlu olarak kapanmanın yarattığı ruh hali sizde ne gibi çağrışımlar yarattı?

Evde olmayı, evde dinlemeyi ,çalmayı, aranje yapmayı ve evde video çekmeyi, kurgusuyla uğraşmayı zaten hep çok severdim. Aynı zamanda bu benim yaşam biçimim. O yüzden bu duruma yabancı değilim. Hatta gün içinde zaman yetmiyor çoğu zaman. Hayattaki her şey, her an , her his benim için bir çağrışımdır ve bunun çıtası yok. Tabiri de zor.

Hayatınızda sadece müzik mi var? Kendinizi ifade ettiğiniz ya da müzikte olduğu gibi yeniden ürettiğiniz farklı alanlar var mı?

Bahçe ile ilgilenmeyi, bitkiler ekmeyi;  toprağı çok seviyorum. Marangoz atölyem olsun istiyorum ki eminim olacak ve çok severek çalışacağım. Üreteceğim.

Genç bir müzisyen ve aranjör olarak Kürt müziğinin geleneksel yapısı ve günümüz tarzı  için neler söylemek istersiniz?

Kürt müziğinin geleneksel yapısından aldığım haz çok ayrı. Ayrı tutar ve kıyas edemem. Günümüz tarzına gelene kadar her yeni yılda, yeni fikirler, yeni teknolojiler katlanarak ilerlemiş ve ilerliyor. Değişim ve yenilenme hayatın her alanında kaçınılmaz. Bunca imkan ve örnek varken hayatta çok dinlemeli , çok çalışmalıyız.

Ama Günümüz tarzı en çok ben yaptım oldulardan ve tekrarlardan dolayı biraz kaygılandırıyor beni…

 Son yıllarda birçok genç kendi ana dillerinde Kürtçede müzik yapmaya başladı ve oldukça da başarılı işlere imza attılar. Kürt müziği bir dönem Kürtlerin varlık mücadelesinin önemli bir dinamiğiydi. Şimdi ise işlevi değişmiş, evrensel dünyayla bütünleşmenin bir aracına dönüşmüş görünüyor. Siz bir genç Kürt müzisyeni olarak Kürt müziğinin dünden bugüne yolculuğu hakkında neler söyleyeceksiniz?

 Gerçek olan çıkarsız ve iyi niyetlerle üretilmiş tüm sanatlar er yada geç hayattan onayını alır. Şuan Kürt müziğinde gelinen yeri eskiden daha bizler yokken emek vermiş samimiyetle müziği üretmiş sanatçılara borçluyuz. Var olmaya çalışan tüm topluluklar sanatlarını ifade biçimi olarak kullanırlar. Ve bu önemli dinamiğin mimarları zaten kaçınılmaz bir şekilde hayatla temasta olmasaydı bizler şuan meyvelerini yiyemezdik. 

Yani Kürt müziğini dünyayla temasa geçirenler onlar. Biz şuan onların ürettiklerine yeni biçimler yüklüyoruz sadece.

 Müzik-toplum ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

 Sağlam bir bütünlüktür toplum ve müzik bölünemez , ayrılamazlar. Kendini toplum dışı ,ayrı ,üstün , aşırı özel ve ayrıcalıklı gören her müzik üreticisi toplumdan yani insandan usulca uzaklaştırılır.

 Günümüz Kürt müziğinin geleceğine dair öngörülerinizi öğrenebilir miyiz?

 Tekrar söyleyebilirim ki samimiyetle özveriyle üretilmiş bir müzik elbet hakettiği yerini alır. üreten kişi belki görmez ama elbet karşılık bulur insana temas eder.

Erdem Altınses’in geleceğe dair planları ve hedefleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Planlarım o kadar çok, kafam o kadar yoğun ve inançlı ki anlatamam.Gerçekten anlatamam. Çünkü paylaşmaktan artık çekiniyorum. Çünkü iyi niyetle paylaştığım tüm özel fikirlerimin bugün bakıyorum ki izleyicisi veya dinleyicisi oluyorum malesef. 

Üzülerek söylüyorum ki üretmeyi bilmeyen, öz bir fikre ulaşıp kendi becerilerini deneyimlemeyen herkes bir başkasının hakkından kendine pay çıkarır. 

Fikir hırsızlığı kötüdür. Zararlıdır. Hem başkasına artık sebep olmamak için hem de kendime haksızlık etmemek için gelecek planlarımdan artık bahsetmeyeceğim…

 

 

İlginizi çekebilir