Deno: Kürtçe oyun nedeniyle sahne bulmakta zorlanıyoruz

Deniz Özer ya da bilinen adıyla fenomen Deno veya yalnızca Deno…Genç bir mizah üreticisi, dinamik bir güldürme eylemcisi…Çelişkileri, problemleri, kötülükleri, güzellikleri ve çirkinlikleriyle günlük hayatın en etkili bir şekilde mizahla ifade edileceğini düşünen, bu amacı doğrultusunda Kürtçe içerikler üreten ve zekice hazırlanmış birbirinden ilginç video klipleriyle sosyal medyada insanları peşinden sürükleyen genç bir yetenek. 

Deno; gelecek vaat eden Batmanlı Kürt bir komedyen…

Filiz DENİZ

Mizahın onun kişiliğinin bir parçası, daha doğrusu mizacı olduğu anlaşılıyor. Yaratıcı ve etkili doğaçlama esprileriyle dikkat çekiyor. Kültürel ürünlerinde anadili Kürtçe’yi başarılı bir şekilde kullanıyor ve Kürtçe mizahın sevilmesine, asimilasyonla karşı karşıya kalmış gençler arasında yayılmasına hizmet ediyor.  

18 yaşında tiyatro ile tanışmış Deno. Birçok tiyatro oyununda ve dizide rol almış. 75 dile çevrilmiş dünyaca ünlü Küçük Prens’in Kürtçe tiyatroya uyarlanması çalışmalarına katılmış ve Prensi de kendisi oynamış.

Deno izleyenleri sadece güldürmeyi, eğlendirmeyi, onlarla birlikte hoş vakit geçirmesini değil, gündelik hayatın içinden seçtiği konularıyla düşündürmeyi de başarıyor. Gelişen teknolojiyi de sanatsal ürünlerini geniş kitlelere ulaştırmak amacıyla başarıyla kullanıyor. Klipleri sosyal medya platformlarında yoğun ilgiyle takip ediliyor.

Kürtçe nedeniyle sahne bulmakta zorlandığını söylüyor ancak, yine “ biji şanoya Kurdi‘ diye haykırmaktan da geri durmuyor.

Bu haftaki Pazar Sohbeti’ni Deno’ya ayırdım; Nupel okurları için bu kez onu ağırladım…

Öncelikle sana, Fenomen Deno kim? diye soracak olursam cevabın ne olur?

Deno bana göre  geçmiş ve bugün arasında bir köprü görevi görmeyi çabalıyor. Çocukluğumuza , sevinçlerimize, hüzünlerimize , acılarımıza, kültürümüze kısacası yaşama dair ne varsa geçmişten getirip bugüne mizahi bir dille taşıyarak toplumsal bir bellek görevi görmeyi amaçlıyor. Ukalalık olmayacaksa Deno bana göre hepimizden bir parça. Kültürünü , dilini ve değerlerini kısacası insana dair her şeyi iliklerine kadar yaşamaya çalışan biri.

Bize tiyatroya nasıl başladığını ve tiyatro serüveninden bahsedebilir misin?

‏Tiyatroyla ilk defa 18 yaşında İstanbulda tanıştım. İlk başlarda çok önemsediğim söylenemez. Aradan geçen zaman zarfında Tiyatroyu sevmeye önemsemeye başladım bildiğiniz kendimi buldum diye bilirim. İstanbulda  bir sene kaldıktan sonra Batmanda dönüp buradaki Özel bir tiyatro grubu olan Tov Tiyatro ile tanıştım ve 5 sene kadar aktif olarak hem egitim alip hemde profesyonel sahne deneyimi edindim. 

Daha sonra tekrar istanbula taşınıp 3 arkadaş  ile Şa performansı kurup bir sene kadar tiyatro çalışmalarıma burada devam ettikten sonra tekrar köklerime tüm benliğimle beslendiğim topraklara dönüp Batmanda Nisk Performansı kurup çalışmalarımı sürdürmekteyim.

Meltem Cumbul’dan eğitim aldın. Bu senin açından tiyatro deneyimine nasıl bir katkı sundu.

Tiyatro eğitimi almadım ama kamera önü oyunculuk egitimi aldim bana kattigi çok şey oldu tabi.

Küçük Prens’i tiyatroya taşımak nasıl bir duyguydu?

İlk olarak şunu söylemek isterim Küçük Prensi ben yazmadım sadece oyuncu olarak yer aldım. Evet en büyük hayallerimden biriydi kendi dilimde Küçük Prensin tiyatro uyarlamasında oynamak. Bu arada ilk okuduğum kitabım Küçük Prens’ti.

Stand up mı?  Tiyatro mu? dersem sen kendini en çok neye daha yakın hissediyorsun. Tek başına bir sahnede Stand up olarak seyircinin karşısına çıkmak mı daha cazip  yada kollektif tiyatro içinde sahnede olmak mı?

‏Tabiki tiyatro stand up bana gore degil galiba. Gösteri sanatları olarak daha çok tiyatro.

‏ Diziler ya da film seçenegi yok mu ?

Evet onlar da var tabii ki.  Şuan televizyon dünyası ile ilgili hummalı bir çalışma içindeyim.

Yasaklı  bir dilde tiyatro yapmak zor olsa gerek. Bize aldığın tepkiler yada yaşadığın  sıkıntılar ile ilgili neler söylemek istersin?

‏Yaşadığımız sıkıntılar var elbete. oyununuz sırf dilinden dolayı birçok yerde oynayacak sahne bulamıyor ötekileştiriyorsunuz. Oysa bizim tek derdimiz anadilimizde sanatımızı icra etmek. Bunun yanında çok güzel tepkiler ve destekte aldık.. Ama ben kendi adıma vazgeçmedim heryerde bağırdım “bijî şanoya Kurdî”

Kürt tiyatrosu 1991’e kadar Türkiye’de varlık gösteremedi. 1991 sonrası sence  Kürt tiyatrosu için yeterince ve gereken bir çalışma yürütüldü mü?

‏Yeterli mi bilmiyorum ama ciddi anlamda büyük emekler verilerek çok iyi işler çıkarıldı. Şuan bırakın yaşadığımız ülkeyi dünyanın birçok ülkesinde Kürt tiyatrosu kendini var etmeyi başardı. Ülkemizin birçok şehrinde gerek bağımsız tiyatrolar üzerinden  gerek Şehir Tiyatroları üzerinden varlığını sürdürmektedir. Gün geçtikçe büyüyoruz ve büyümeye devam edeceğiz.

Kürt coğrafyasının parçalanmışlığı,her parçanın siyasal mücadelesi ve karakteri tiyatroya da yansımış durumda. Sen bu parçalanmışlık içinde Kürt tiyatrosunun değişmeyen temel tema, ya da temel öznesinin hangisi olduğunu düşünüyorsun?

Bana göre değişmeyen birçok temel özne var. Acılarımız, çığlıklarımız ve bu coğrafyadaki bütün bireylerin iliklerine işlenmiş bir kıyımın izleri.

Geleneksel Kürt tiyatro biçimi ile modern tiyatronun karşılaştıracak olursak, dengbejlik kültürü nasıl ayarlanmalı ?

Şöyle uyarlanabilir diye bir yorumda bulunamam. Sanat o kadar kapsayıcı bir kavram ki her kültürü kendi içinde kendi renkleriyle var edecek güce sahiptir. Mesele o kültürün özüne dokunmadan onu işleyebilmek.

Gülmeyi neredeyse unutmuş toplumda mizah üretmek nasıl bir duygu?

Evet malesef çok zor süreçlerden geçiyoruz. Nasıl mizah veriyorsun sorusuna gelince bana göre işleyeceğiniz konuya doğru açıdan yaklaştığınız sürece istediğiniz sonucu alırsınız. Jiyan kene pe bıgre bazde. (Hayat gülmektir, yakala ve atla…) Bu da ilk yola çıktığımdaki sloganımdır diyebilirim.

Gündemin çok çabuk değiştiği, çok önemli konuların kısa sürede tükendiği bir ülkede konu bulma zorluğu çekiyor musun?

Evet malesef çok hızlı tüketen bir toplum haline geldik. Ben yaptığım bütün işlerimde içinde yaşadığım toplumun özünden beslendiğim için neredeyse zorlanmadan mizah üretebiliyorum diyebilirim.

Deno konularını nasıl seçiyor? Nelere dikkat ediyor…? Skeçlerin tekstlerini kendisi mi yazıyor? Kürtçe mizah yazmak nasıl bir duygu?

Özellikle bir konu seçme çabası içinde olmuyorum. İçinde yaşadığımız toplumda besleyebileceğimiz o kadar çok konu, o kadar çok yaşanmışlık var ki zorlanmadan işleyecek konu bulabiliyorum. Tabi ki ürettiğim konuları masa başında kendi alanında profesyonel olan çalışma arkadaşlarım ile tekste döküp bunu hayata geçiyorum. En önemliside bunların hepsini kendi anadilimde yapıyorum.

Video kliplerine seyircilerden ne tür tepkiler geliyor. Beğeniler, öneriler, eleştiriler arasında öne çıkanlar neler?

En öne çıkan beğeni ve Deno’yu Deno yapan yaptığı işleri kendi dilinde yapıyor olması. Yapmış olduğum mizahta toplumun kendi gerçek yaşamlarından beslenerek çıkarmış olduğum işler olduğu için çok seviyorlar.

Genel anlamda yapmış oldukları eleştiriler ise neden daha çok proje yok, neden videoların daha uzun değil vs gibi .

Batman halkının Deno’nun çalışmalarına yaklaşımı nasıl? Deno hak ettiği ilgiyi gördüğünü düşünüyor mu?

Sizin nezdinizde önce Batman halkına sonrada beni sevip değer veren ve yapmış olduğum işleri önemseyen herkese canı gönülden teşekkür ederim. Sevgiler.

Deno kimliğin mi gündelik hayatında daha ön plana çıkıyor yoksa Deniz Özer kimliği mi? Gelecekte ne yapmayı düşünüyor? Sosyal medyanın dışında da sanatını icra tiyatro oyunları, skeçler, şov programları gibi planlamaları olacak mı?

Benim hayatımda iki tane Deno yok. Herhalde bu kadar seviliyor olmam da buradan geliyor diye düşünüyorum. Gündelik hayatta kullandığım dil ile mizah yaptığım dil aynı.

Evet sosyal medyanın dışında yaptığım yapmayı planladığım işler var. Şuan bir tiyatro oyunu hazırlığı içerisindeyim ve bunun yanında bir dizi projesi hazırlıyorum. Şuan için ise bitirmem gereken reklam videolarım var.

Son olarak neler söylemek istersin?

Son olarak hepinizin bayramını kutluyorum. :))

İlginizi çekebilir