CPJ Raporu: “Türkiye en çok gazetecinin hapse atıldığı ilk 5 ülke arasında”

Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) 2022’de hapse atılan gazeteci sayısının yeni bir rekor kırdığını bildirdi. Bu yıl gazetecileri en fazla hapse atan ilk beş ülke İran, Çin, Myanmar, Türkiye ve Belarus olarak sıralandı.

CPJ’e göre 1 Aralık 2022 itibariyle 363 gazeteci hapse atıldı. Bu rakam geçen yılın rekorunun yüzde 20 üzerinde.

Rapora göre Türkiye’de hapse atılan gazetecilerin sayısı 2021’de 18’ken 2022’de bu sayı 40’a çıktı. Yılın ilk yarısında 25 Kürt gazeteci tutuklandı.

Gazetecilerin avukatı CPJ’e yaptığı açıklamada sanıkların hepsinin hükümetin PKK ile bağlantılı kişileri susturma çabaları kapsamında terör şüphesiyle hapse atıldıklarını bildirdi.

Raporda “Bu yıl 2016’daki darbe girişiminin ardından olduğundan daha az gazeteci hapse atılmış olsa da Türkiye’de bağımsız medya, hükümet kapatmaları, devralmalar ve çok sayıda gazetecinin sürgüne veya meslekten atılmaya zorlanması nedeniyle büyük ölçüde zarar gördü” denildi.

CPJ, dezenformasyon yayanların hapis ile cezalandırılmasının öngörüldüğü tartışmalı bir basın yasasının mecliste onaylandığı da düşünüldüğünde tutuklamaların gelecek yılki seçimler öncesinde basın özgürlüğüne karşı yeni bir saldırıya işaret ediyor olmasından endişe edildiğini belirtti.

Azınlık gruplara mensup gazetecilerin uğradığı baskılara da değinilen raporda, Türkiye’de Mezapotamya Haber Ajansı, tamamı kadın çalışanlardan oluşan JINNEWS ve Avrupa’daki Kürt basın kuruluşlarına içerik üreten prodüksiyon şirketlerinden 25 Kürt gazetecinin tutuklandığı kaydedildi.

Raporda Anayasa Mahkemesi’nin, yeniden yargılanmasına karar verdiği, müebbet hapis cezasının 20 yılını dolduran Hatice Duman’ın İstanbul’daki mahkemeye, cezaevi yetkililerinin duruşmadan birkaç hafta önce yasal belgelerine ve notlarına el koyduğunu ve bu nedenle savunma hazırlama hakkının ihlal ettiğini anlattığı kaydedildi.

Duman’ın daha önce CPJ’ye verdiği bir röportajda masa, kitap, günlük ve hatta boş kağıt parçaları gibi kişisel eşyalarının da koğuş baskınında elinden alındığını söylediği hatırlatıldı.

Öğret: “Diyarbakır’da gazeteci operasyonlarının seçim döneminde de devam edeceğine dair endişeler var”

CPJ Türkiye Direktörü Özgür Öğret raporu, VOA Türkçe’ye değerlendirdi.

Öğret, hazırlanan raporunun 1 Aralık 2022 tarihi itibariyle Türkiye’deki basın özgürlüğü hakkında çekilmiş bir fotoğraf olduğunu söyledi.

CPJ Türkiye Temsilcisi, her yıl tutuklu gazeteci sayısı üzerinden “düşüktü”, “yüksekti” tartışması yapıldığını ancak bu raporun CPJ’in sahip olduğu bilgiler üzerinden derlendiğini, bu nedenle çeşitli gazetecilik örgütlerinin raporlarına kıyasla farklılıklar içermesinin mümkün olduğunun altını çizdi.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Öğret, “Bu senenin ilk yarısına baktığımız zaman Türkiye’de yeni gazeteci tutuklaması nadirdi. Evet tutuklamalar oldu; mesela Sedef Kabaş yaklaşık iki ay, İbrahim Haskoloğlu bir hafta tutuklu kaldı ama yaygın bir tutuklama furyası yoktu. Hatta Nedim Türfent serbest bırakıldı. Ancak Diyarbakır ve Ankara merkezli iki soruşturma seyri değiştirdi. Bu iki soruşturma neredeyse 2010’lu yılların başında KCK operasyonlarının bir parçası olarak Kürt basınına gerçekleştirilen operasyonlar kadar geniş kapsamlıydı. Çok yakında Diyarbakır’daydım. Operasyonların seçim döneminde de devam edeceğine dair endişeler var. Haziran ayında gerçekleştirilen operasyondan sonra tutuklanan gazeteciler hala iddianame bekliyor. Altı aydır iddianamenin ortaya çıkmaması, bu gazetecilerin ömürlerinden bu sürenin neden çalındığının açıklanmaması ümitsizlik ve endişeleri arttırıyor” dedi.

“Dezenformasyon yasasının şu ana kadar kullanılmaması bütün toplum aleyhine kullanılabilecek bir araç olarak durduğu gerçeğini değiştirmiyor”

Raporda 18 Ekim’de Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “dezenformasyon yasası” ile ilgili değerlendirme de dikkat çekiyordu.

CPJ Türkiye Temsilcisi bu düzenlemeyle ilgili, “Dezenformasyon yasası henüz işletilmiş değil. Dezenformasyon yasasına gelene kadar gazeteciler aleyhine kullanabilecek başka endişelere denk düşen uygun yasalar vardı. Mesela halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek suçu uygulanabilirdi. Yasa ilk çıktığında gazeteciler ağzını açamayacak kaygısı vardı, bugün itibariyle sürecin böyle gelişmediğini söylemek mümkün. Ancak şu ana dek bu amaçlı kullanılmaması bütün toplum aleyhine kullanılabilecek bir araç olarak durduğu gerçeğini değiştirmiyor. Her an kullanılmaya hazır olarak duruyor” diye konuştu.

“Türkiye otoriterliğe doğru kayarken özgürlükler acı çekiyor”

Eski başkanlardan Bill Clinton, George W. Bush ve Barack Obama döneminde ABD Dışişleri Bakanlığı’nda kıdemli danışman olarak görev yapan Profesör David Phillips, giderek otoriterliğe kayan Türkiye’de, basın ve ifade özgürlüklerinin “acı çektiğini” söyledi.

VOA Türkçe’ye, Türkiye’deki basın özgürlüğüyle ilgili görüşlerini aktaran Phillips, Türkiye’de İran dışındaki tüm ülkelerden daha fazla gazetecinin hapsedildiğini öne sürdü. Phillips, Türkiye’de basın özgürlüğünün hükümet tarafından ele geçirildiği ve bu yolla diğer medya kuruluşlarının basın özgürlüklerinin engellendiğini ifade etti.

Halen Columbia Üniversitesi Barış ve İnsan Hakları Bölüm Başkanı olan Phillips, RTÜK ve Basın İlan Kurumu’nun uygulamalarına vurgu yaparak, “Türkiye’de medyayı düzenleyici kurumlar bağımsızlıktan yoksundur” ifadesini kullandı.

Phillips, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildikten sonra yürürlüğe giren yeni sosyal medya ve dezenformasyon yasasını da “Türkiye’de, ifade özgürlüğünü kısıtlamak için tasarlanmış bir yasa” olarak değerlendirdi.

Türkiye’de ifade özgürlüklerinin yürürlükte olan birçok farklı yasayla kısıtlandığını belirten Phillips, “Türklüğü aşağılamayı veya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirmeyi suç sayan Ceza Kanunu’nun 301. Maddesi ve Terörle Mücadele Kanunu’nun 8. Maddesi nedeniyle ifade özgürlükleri acımasız kısıtlamalara maruz kalıyor” dedi.

Phillips, 11 uluslararası basın özgürlüğü, gazetecilik ve insan hakları grubundan oluşan bir grubun, geçtiğimiz hafta Türkiye’ye yaptıkları dört günlük ziyaretin ardından özgürlükler konusunda çeşitli uyarılarda bulunduğunu kaydetti.

Phillips, “Bu kuruluşlar Türkiye ziyaretleri sonrasında gazetecilere yönelik devam eden tutuklama ve soruşturmaların yanı sıra gazetecilerin güvenliği ile yargı bağımsızlığına ilişkin endişeleri de dile getirdiler” diye konuştu.

CPJ yayınladığı raporda “Çatışma ve baskının damgasını vurduğu bir yılda, otoriter liderler, muhalif sesleri bastırmak ve basın özgürlüğünü baltalamak için uyguladıkları zulmü ve bağımsız haberciliği suç sayma konusundaki baskılarını arrtırdı” ifadelerini kullandı.

Raporda otoriter hükümetlerin medyayı bastırmaya yönelik giderek artan baskıcı çabalarının arkasında, COVID-19 pandemisi ve Rusya’nın Ukrayna savaşının ekonomik yansımaları nedeniyle ortaya çıkan hoşnutsuzluğun üstünü örtmeye çalışma çabasının olduğu belirtildi.

CPJ, İran’da 22 yaşındaki Kürt asıllı genç kadın Mahsa Amini’nin başörtüsü yasasını çiğnediği iddiasıyla polis tarafından gözaltına alınmasının ardından hayatını kaybetmesinin neden olduğu protestoları bastırmaya yönelik baskılar sırasında tutuklanan tahmini 14 bin İranlı arasında onlarca gazetecinin de olduğunun sanıldığını bildirdi.

Yetkililerin İran’da rekor sayıda kadın gazeteciyi tutukladıkları belirtilen raporda gösterilerin başlamasından bu yana tutuklanan 49 gazeteciden 22’sinin kadın olduğu belirtildi.

Raporda Çin’de ise yetkililerin hükümetin sıfır COVID kısıtlamaları nedeniyle çıkan protesto gösterilerinde çevrimiçi sansürü arttırdıkları ve birçok gazetecinin protestoları haberleştirirken kısa süreliğine gözaltına alındıkları kaydedildi.

 

Raporda İran’daki gösterilerin hesabının Kürtler’e kesildiği belirtildi ve hapisteki gazetecilerden en az dokuzunun Kürt olduğu kaydedildi.

Irak’ta, bu yıl rapora giren üç gazeteci de Kürt Bölgesel Yönetimi’nde hapsedildi. Çin’de tutuklu gazetecilerin çoğunun ise Şincan’daki Uygurlar olduğu görüldü. Raporda Pekin’in, Şincan’da Müslüman etnik gruplara karşı baskı uygulamak ve insanlığa karşı suç işlemekle suçlandığı hatırlatıldı.

“Baskıcı stratejiler farklı zulüm ortak”

Rusya’dan Nikaragua’ya ve Afganistan’a kadar uzanan ülkelerde, muhabirlerin yurtdışına kaçmaya veya otosansür uygulamaya zorlandıkları, bağımsız medya kuruluşlarının içinin boşaltıldığı kaydedildi.

Raporda “Baskıcı stratejiler ülkeler arasında farklılık gösterse de, CPJ’nin sayımında belgelenen vakalar, resmi makamlarca uygulanan zulüm ve intikam konusunun ortak olduğunu gösteriyor” denildi.

Çin ve Suudi Arabistan gibi bazı ülkelerin, cezaları sona erdikten sonra bile gazetecileri gözaltında tutma sicili olduğu kaydedilen raporda bazı ülkelerde ise sert uygulamalara başvurulduğu belirtildi. Buna örnek olarak Vietnam’da devlete karşı propaganda yaymaktan dokuz yıl hapis cezasını çekmekte olan gazeteci Pham Doan Trang’ın Hanoi’deki ailesinden 900 mil uzaktaki ücra bir hapishaneye nakledilmesi gösterildi. Bunun düzenli hapishane ziyaretlerini engellemek için kullanılan yaygın bir taktik olduğuna dikkat çekildi.

Kaynak: VOA Türkçe

İlginizi çekebilir