Bilim insanları, Somon balığı sperminden plastiğe alternatif çevre dostu madde icat etti

Çinli bilim insanları somon balığı sperminden plastiğe alternatif olabilecek doğada hızla çözünebilen ve çözündüğü zaman zarar vermeyen yeni bir madde icat etti.

İskoçya’da düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Zirvesi’nde (COP26) ele alınan tek kullanımlık plastik ve kimyasal atık kirliliğine ilişkin bazı raporlar dikkati çekmişti.

Dünyada her sene 300 milyon ton tek kullanımlık plastik üretiliyor ve bunun 8 ila 12 milyon tonu okyanuslara karışıyor.

Bu çöplerin sebep olduğu kimyasal kirliliğin mercan kayaları, balinalar ve okyanus habitatı için önemli olan diğer deniz canlılarını öldürmesi ve insan sağlığını tehdit eder hale gelmesi plastiğin alternatifi konusunu yeniden gündeme getirdi.

 

Mısır nişastası ya da yosunlar kullanılarak doğada çözünebilen ve zarar vermeyen endüstride kullanılabilecek biyoplastik (doğada çözünebilen ve çevreye zarar vermeyen) benzeri ürünler daha önce üretilmişti. Ancak bunların üretimi oldukça pahalı ve geri dönüşümü zor olduğu için yeni alternatifler bulma yoluna gidildi.

Çin’in Tianjin Üniversitesi’nde görevli bilim insanları plastiğe alternatif bir madde üretmeyi başardı; hem de ilginç bir materyal kullanarak: Somon balığı spermi.

Araştırma görevlisi Dayong Yang’ın başında bulunduğu ekip, somon sperminden iki kısa DNA kullanarak bunları birbirine bağlayan bir bitkisel yağ kimyasalıyla birleştirdi. Bu sayede hidrojel olarak bilinen ve suda çözünmeyen yumuşak biyoplastik bir madde elde edildi.

Daha sonra bu madde dondurulup kurutulmak suretiyle içerisinden nemi alındı ve sertleşmesi sağlandı. Ortaya sert plastiklere benzer yapıda bulunan alternetif bir ürün ortaya çıktı. Çinli bilim insanları daha şimdiden bu maddeyle bardak ve puzzle parçaları gibi ürünler üretti.

Çinli araştırmacıların buluşu, Amerikan Kimya Derneği’nin (JACS) kimya ile alakalı akademik çalışmaları ve icatları tanıttığı dergide yayımlandı.

Çinli bilim adamları söz konusu “plastikvari” maddenin içerisinde somon balıklarının DNA’sının olduğunu belirtiyor. Deoksiribo Nükleik Asit, kısaca DNA olarak bildiğimiz asitler tüm canlı organizmaların her hücresinde buluyor ve birbirlerinin aynısı. Gen dediğimiz DNA parçalarıysa vücudumuzun bilgiyi uzun süre tutan yapı taşları ve şifreleri.

2015’te yapılan bir araştırmaya göre Dünya üzerinde 50 milyar tonun üzerinde farklı DNA bulunuyor. Çinli bilim insanları teknik olarak her türlü bitki, yosun ve bakteri gibi canlı ve doğal türlerden biyoplastik benzeri maddeler üretilebileceğini öne sürüyor.

Doğa dostu biyoplastikler, plastiklere alternatif olabilir mi?

Plastikler çevre için oldukça büyük bir sorun. Zira üretiminde petrol bazlı zehirli kimyasal maddeler kullanılıyor ve bu ürünlerin aşırı derecede ısıtılması gerekiyor. Plastikler üretilirken dahi atmosfere büyük oranda karbondioksit benzeri zehirli gaz karışıyor.

Eurostat verilerine göre Avrupa Birliği (AB) sınırları içerisinde 2005 yılı içerisinde plastiklerin yüzde 18’i geri dönüştürülebildi. Bu oran 2017 yılında yüzde 42’ye çıktı.

Bu da demek oluyor ki plastiklerin hala büyük bir çoğunluğu doğaya karışıyor ve bizi zehirlemeye devam ediyor.

Tianjin Üniversitesi’nde üretilen DNA bazlı plastik benzeri ürün, diğer plastik (polimer) maddelere göre yüzde 97 daha az emisyona sebep oluyor. Bu madde uzun süre suyla temas ettiği zaman jel kıvamını alıyor ve geri dönüştürülmesi daha da kolaylaşıyor. Eğer bu madde geri dönüştürülmek istenmiyorsa DNA sindirim enzimlerine parçalanıyor ve çevreye zarar vermeden doğada çözünüyor.

Ancak bu maddenin bazı dezavantajları da yok değil. Söz konusu madde suda çözünebildiği için uzun süre suyla temas etmemesi ve kuru tutulması gerekiyor. Bu maddeye su geçirmez katmanlar eklenirse çözülmesi zorlaşıyor.

Çinli araştırmacılar geliştirdikleri bu maddenin zaten suyla temastan kaçınılarak kullanılan elektronik cihazlar ve gıda paketlemesinde plastiklerin yerini alabileceğini ifade ediyor.

Plastikler doğada çözünse de, çevreyi kirletmeye devam ediyor

Hava kirliliği ve korbandioksit salımını bir kenara bırakırsak kara ve denizleri en çok kirleten maddelerin başında plastikler geliyor.

Tek kullanımlık plastikler sanıldığının aksine sürekli olarak geri dönüştürülemiyor. Günlük hayatımızda sıklıkla kullandığımız pet şişeler, poşetler ve gıda paketlemede kullanılan diğer plastiklerin çoğu sadece birkaç kez geri dönüştürülebiliyor. Bu ürünleri geri dönüştürmenin maliyeti yüksek ve plastikleri sıfırdan üretmek çok daha ucuz.

Bu sebeple dev kimya firmaları plastik üretmeye devam etmek için dünya genelinde büyük lobicilik faaliyetlerinde bulunuyor. Birçok aktivist ve sivil toplum örgütü, “geri dönüşüm” adı altında bu firmaların ticari faaliyetlerine devam ettiğini ve bu şirketlerin “greenwashing” yani tüketicilere “çevreye duyarlı olduğu hissiyatını verip aslında doğayı kirlettiğini” belirtiyor

Bunun yanında bir önemli husus daha var ki, bu da geri dönüşüm kandırmacasından çok daha vahim bir tablo ortaya koyuyor. Pet şişe tarzı sert plastiklerin doğada çözülmesi ortalama 400 ila 1000 yıl kadar sürüyor. Strafor gibi yumuşak polimer maddelerin doğada çözülmesi 4000 yılı bulabiliyor.

Diğer kimyasallardan örnek verecek olursak bebek bezi 500 yıl, pil 300 yıl, su boruları 1000 yıl ve deterjanlar ortalama 400 yıl içerisinde doğada çözünüyor. Ancak bu maddelerin 3-5 senede suda ya da toprakta çözündüğünü varsayalım. Bu maddeler kimyasal oldukları için çözüldükleri zaman doğayı adeta zehirliyor. Plastikler özellikle suda çözündüğünde kimyasal çevre kirliliğine sebebiyet veriyor.

Plastikler moleküllerine ayrıldığı zaman belki görsel olarak bir kirliliğe sebebiyet vermiyor ancak bu moleküller toprağa, suya ve havaya karışarak atmosfer döngüsünde yer tutmaya devam ediyor. Kısaca plastikler bir kez üretildiği zaman artık geriye dönüşü olmayan bir kimyasal kirliliğe neden oluyor. Bu sebeple plastiğe alternatif olabilecek maddelerin geri dönüştürülebilme özelliklerinin yanında, çözündüğünde çevreye zarar vermeyecek doğal, organik maddeler olması gerekiyor.

Birkaç defa geri dönüştürülen plastikler sıkıştırılarak bazı alanlarda kullanılsa da çoğu yakılıyor ve bu da doğaya karbondioksit ve diğer zehirli maddelerin karışması anlamına geliyor.

Kaynak: eıuronews

İlginizi çekebilir