Behice Feride Demir: Şerh

Tarihsel arka planı olan günler elbette popüler ve nostaljik vurgular gerektirir. Ancak yine de arka planı oluşturan ana mitler değiştiğinde en güzel günler dahi arşiv öğesi olmaktan kurtulamaz…

Kadın özgürlüğü,tarihin en eski meselelerinden biridir ve konjonktürel olarak taraf ve tepkileri sürekli değişmektedir, üstelik çözümsüzlük angajmanları da çoğalarak. 

 8 Mart veya bu diksiyonla başlayan özgürlük çağrıları bugün, içerdiği hedeflerden çok daha geniş ve değişik durumlarla yüz yüzedir. 

Hatta giderek ülkelere özgü, kadına yaklaşım hukuku oluşmakta ve hiçbir ülkenin sorun terminolojisi bir diğerine uymamaktadır. Artan nüfus oranı, göç, endüstriyel pazarın nitelik değiştirmesi, iklim ve beslenme sorunu,gelir dağılımı, eğitim hakkı ve kıtalar arası kalkınma şekilleri, rejimlerin vizyonu gibi nedenler, kadın haklarının yerelleşmesine ve her ülke özelinde tanımlanmasını da beraberinde getirmektedir. 

Geçtiğimiz yılın başında Afganistanlı kadınlar Taliban rejiminin kadınlara kamusal alanı yasaklamasının ardından “ Nan-Kar-Azadi “ sloganı ile sokağa çıkmış ve bu çağrı global medyada epeyce yankı bulmuştu. 

Esasında kadınların cinsiyet eşitliği hedefiyle tanımladığı mücadelenin büyük bir kısmı bu üç sözcükte saklıdır.

Yine Birleşmiş Milletler Kadın Birimince 2022 yılı için hazırlanan rapora göre, cinsiyet eşitliğine dayalı kadın haklarının tam olarak her yerde gelişmesi için 300 yıla yakın bir zaman gerekmektedir. 20. yüzyılın devrim ve karşı devrim senaryoları içinde kadınların kamusal görünürlüğü belli bir seviyeye yakalamıştı. Ancak görünen o ki tekniğin iş gücüne müdahalesi, şiddetin sıradanlaşması, finansal ve düşünsel pazarın sürekli katma değer üretip tükettiği bir düzlemde kurumsal ve yasal garantilerin azlığı bu seviyeyi de korumaz hale getirmektedir.

 KÜRDİSTAN’IN 8 MART GÜNLÜĞÜ

 1919’daki Kürt Kadınları Teali Cemiyeti’nin nizamnamesi, 1977’de ki Devrimci ve Demokrat Kadınlar birliği ve HADEP Kadın Kolları’nın ilk dönem motivasyonu Kürdistan’daki kadın mücadelesinin toplumsal ve siyasi kökeni için önemli zamanlardır. Bu üç süreç, bizlerin özgürlük alanı ve ciddiyetini tarihlendirirken bağlı bulunduğumuz ulusal saat diliminin nedenleri hakkında da yeterince açıktır.

Eğer Kürdistan uluslararası konumunu belirlemiş olsaydı; hiç kuşkusuz bizler, bugün kültür ve ekonomi ağlarındaki paydaşlarımızla, eğitimimizin kalitesini, dünya standartlarını, demokrasi bilincini ve Kürdistan’ın kalkınma planlamasında kadınların payını daha objektif tartışıyor olacaktık. 

Ancak ulusal aksiyonlarımız eksenine oturmadığı sürece gerek bu tartışmalar gerekse de bireysel yada kollektif hiçbir iddianın garanti olmadığını Jina Emini’nin katledilmesi ve akabinde başlayan raperin sürecinde fazlasıyla görmüş olduk. İran devleti, Eylül’den bu yana Kürdistan’ın doğusunu katliam sahasına çevirmiş, sistematik olarak tüm sivil ve kültür kurumlarını terörize etmekte, Kürtlerin beyin tabakasını ölümcül darbelerle hedeflemekte ve tüm üst yapı imkanlarını yok etmektedir.

Üstelik akan Kürt kanı da diasporadaki İran muhalefetinin hanesine yazılmakta ve iranlı kadınlar TİME Dergisi tarafından yılın kadınları seçilmektedir. Şu ana dek İran rejimi, Kürt kadınlarına yönelik işkence, kaçırma ve ve sakat bırakma vahşetini devam ettirmekte ve uluslararası arenada da Kürtleri küçümsemeyi ihmal etmemektedir. Hatta dünyanın 8 Mart’ı hatırladığı şu haftada Kürt şehirlerindeki kız öğrencileri gruplar halinde zehirlemeye devam etmektedir.

Türkiye’de Meral Akşener ve etrafında ki kemalist ilizyondan  bahsetmeye gerek yok.
Hal böyle olunca her zamankinden fazla 8 mart’a bir Kürd şerhi düşmek gerektiğine inanıyorum.
Koçgiri’den Halepçe’ye dek hayatlarını yitiren bütün Kürdistanlı kadınların günü kutlu olsun.
Nan kar azadi
Jin jiyan azadi
İlginizi çekebilir