Behice Feride Demir: Kütüphane, Telefon Ve İlhan

James joys’un Ulysses’i yazarken Paris’te ki Saint Geneviève kütüphanesine sık sık uğradığını duyduğumda şaşırmıştım. Paris’te o kadar kütüphane varken neden Biblotheque Saint Geneviève’i tercih etmiş diye sormuştum. Joys gibi bir yazar, Bibliothèque Nationale de France – Richelieu’yu (Fransa Ulusal Kütüphanesi) es geçip başka bir yere çalışmaya gidiyorsa bir gerekçesi olmalıydı. Ya Joys, tuhaf biriydi ya da o gidilen yer çok farklıydı.

Merakımı gidermek adına Odeon civarındaki kütüphaneyi bulup, Joys’un peşine düşmüştüm. Saint Geneviève kütüphanesini gördükten sonra Joys’a hak vermemek de elde değildi. 1851 yılında yapılan kütüphane, ilk etapta bilindik Paris mimarisine ait bir izlenim bırakıyor insanda ama içeri girdiğinizde başka bir dünyanın varlığı kendiliğinden sizi sarıyor.

Kütüphanenin iç mimarisi klasik Fransız estetiği esas alarak tasarlanmıştır, tablo, heykeller, yüzbinlerce kitap ve önemli dökümanlar özenle sergilenip,korunmaktadır. Masaların konumlanışı, ışığın ayarı, kitap raflarının düzeni ve mekanın bütün silüeti sizi geldiğiniz dünyadan bir süreliğine koparıp kitaplarla dolup taşan bir başka zamana taşıyor adeta.

“Bilginin güç” olduğu zamanlardan, bilginin cebe girdiği günleri biraz hazin biraz da bencillikle kıyaslayıp duruyorsunuz. Sonra…Sonra bir zaman nüksü olarak elinizdeki telefon çalıyor ve olduğunuz zamana geri çağrılıyorsunuz.

 Ama……….Düşünüyorsunuz…….

Eskiden dünyanın bilgisi kitaplıklar daydı şimdi ise bir telefonda. Bir an için bütün büyük kütüphaneleri düşünün ve elinizdeki telefona bakın. Sadece kütüphane değil, konser ve sinema salonları, fotoğraf makinalarını, kameraları, çalar saatleri, duvar takvimlerini, telefon rehberlerini, mektupları ve zarfları düşünün. Ve bir saniyeliğine elinizdeki telefona bir daha bakın korkunç bir değişim göreceksiniz. Dahası! korkunç bir geçmiş listesi. Yeryüzü gerçekten küçülüyor, insan gerçekten azalıyor ve yanlızlığı büyüyor bu değişim karşısında. Geçmişiniz telefona girmiştir. Hatta şimdiniz de telefondadır. Yarını ise ne siz bilirsiniz nede telefondakiler. Telefonun hayatımıza getirip götürdüğü anlamlara itibar etmekten başka şansımız da yok artık. Bazen bir şarkı, kısa bir görüntü veyahut bir konuşmadan kalan izler, ne çok anıyla dolup taşar.

Bir arkadaşımın telefonunda paylaştığı ilhan Sami Çomak belgeselinin bir alıntısı bana, kütüphane haftasını, telefonun gücünü ve yeryüzünün ne kadar küçüldüğünü hatırlattı. Bu yüzden Oturup İlhan Şami Çomak’ı anlatan belgeseli yeniden izledim.

Yeryüzü küçülmüş ama İlhan Sami’yi de şiiri, yaşadıkları,yaptıkları ve yazdıklarıyla da başka bir yeryüzünü icad ederken gördüm. İlhan’ın her tanıdığı ve tanımladığı şeye kattığı umut zerki yeryüzü kadar güzel geldi bana. Ve yetmedi her insanın tek başına ne kadar çok yeryüzü taşıdığını fark ettim.

İlhan Sami Çomak, aslında Kürdistan’ın son kırk yıldaki Med-Ceziri gibidir. Ne ararsanız tıpkı kelimeleri gibi, hayatında var. Dağ, ölüm, iki ülke arasındaki ikametgahlar, sürgün, hikaye olan hayatlar, hayattan hikayeye dönen hayaller ve hapis. Kürtlerin son kırk yılda en çok gördüğü üretim ve tüketim alanları.

İlhan, hikayesiyle her şeyi alt üst eden bir adam. Yerinde durup bir ülkenin kaderinden kimlikler çıkaran bir Şair.

Şiirlerini daha evel okumuştum ama doğrusu birşeyleri eksik bulmuş ve içerde olmanın kesifliğine vermiştim. Ama değilmiş. Asıl Şiir İlhan’ın kendisiymiş. Hayır aslında İlhan, hikaye itibariyle birkaç sanat bilgisini de üstünde taşıyor. Roman desem ürperiyorum, şiir desem nutkum tutuluyor, öykü desem eksik kalıyor, kilam desem yüreğim acıyor, utanıyorum çok utanıyorum.

 Düşünüyorum,düşünüyorum yine Kürt olmak hali dışında birşeye sığmıyor bu gencecik adama dair ki düşüncelerim.

 Devlet Kürtlere hapishanelerde ve hapisten bir hayat şekli icat etti. Çoğu Kürdün evi dışında bir tane de hapiste evi var ne yazık ki.

Joys vé Saint Geneviève kütüphanesi, İlhan ve hayatı, kitaplar hariç bazı yaşanmışlıkları kim ölümsüzleştirebilir ki……!

 

İyi kütüphaneler var, iyi ki telefonlar da var…

İlginizi çekebilir