Behice Feride Demir: Kissinger Yüz Yaşında

Devlet adamı ile normal siyasetçi arasındaki fark, devlet adamının bir güç merkezine bağlılık yerine kendini angajman alanını yaratabilmesindedir. Tarih böyle yaratıcı insanların akışkan icraatları ile doludur. İmparator ve krallar aristokrasinin habitatından beslenselerde, yöneticilik tezlerinde kendi angajmanlarını yaratmasını bilmişlerdir.

İtalyan şehir devletleri bu bilgiyi kentleşme ve ticaret ilişkisi üzerinden toplumsal zemine yayarken asıl yöneticilik sınavı ulus devlet geleneğine kalmıştı.  Richelieu Fransa’sının “ulusal fayda“ hipnozu bu yüzden dünya siyasetinin niteliğini ciddi anlamda etkiledi. Kurumsallık yeni bir manivela olarak ortaya çıktı ve ulusal çıkarları bir kategori olarak siyasî realite içinde korumaya aldı. Avrupa siyaset geleneği uzun süre bu zeki ve kurnaz adamın siyasi hırsı ile şekillendi. Ancak kıtanın bir diğer ucunda Britanya vardı ve Fransa’nın her türlü ulusal çıkar hareketliliğinden rahatsızdı.

Britanya bu yüzden “ güç dengesi“ siyasetini devreye soktu ve çağın öncülüğünü lehine çevirmeye başladı. Fakat Avrupa birçok güçlü imparatorluğun alanıydı ve kronik-kronolojik siyasi çekişmeler devam ediyordu. Metternich’in Avusturya’sı „Avrupa“ ve Bismarck’ın Almanyası da Fransız İngiliz çekişmesinden sıçrayan politik ve ekonomik devrimlerin kuşatmasına karşı “ soğukkanlı güç“ formülünü araya sıkıştırmaya çalışıyordu.

Üç büyük imparatorluk tarihin sinir ve sınır tellerini gererken dünya yeni bir çatışma için çoktan vaziyet almıştı bile. Hiçbir düzen ebedî kalamazdı ve geleceğin el saati bir başka kıtada başka aktörlerle uyanacak zamanını bekliyordu.

Bu saat 1914’te Atlantik’in öte yakasında çaldı ve Amerikan devinimi dünyaya yeni bir nizamin anonsunu yaptı. Washington’daki saat Wilson’un masasında çaldığında Amerika, Avrupa’nın kapısına dayanan savaşın kendisine ve karşıtlarına neler getireceğini elbette herkesten daha iyi biliyordu. Başkan Wilson 14 ilkesi ile Balkan merkezli imparatorluklara ömür biçmeye geldiğinde bu imparatorlukların içinden “ Selfdeterminasyon Prensibi“ ile mevcut tarihsel birikimin uğrayacağı değişimlerinden de haberdardı.

İlk etapta Wilson’un 14 maddesi dünyanın genel eğilimleri içinde fazla göze çarpmadı ama Birleşik Devletler, Fransız – İngiliz hegemonyasına net bir idealizmle son verdiğinde insanlık yeni devletlerle,yeni dünya düzenini getireli çok olmuştu.

Henry Alfred Kissinger böyle idealist ve kendinden çok emin bir siyasî zamanda doğdu. Birleşik Devletler dünyaya yeni değer sistemini ilan ettiğinde Amerikan iç siyaseti de dizaynını tamamlamıştı. Nazi zulmünden kaçan bir ailenin üyesi olan ve aldığı eğitimin hakkını başarıyla veren bir gençti Kissinger. Cumhuriyetçi Parti’yi kerhen seçse de siyasi kabiliyeti onu bürokrasiden diplomasiye ve oradan da devlet adamlığına terfi ettirecek kadar güçlü bir kariyere dönüşecekti. Amerikan politikasına Kissinger faktörü olarak geçecek yılların her biri hem başarılı bir devlet adamının hem de devletlerarası ilişkilerin zor olaylarına tanıklık edecekti.

Harvard’dan gelmişti ve ulusal güvenlik anışmanlığı onun için ilk basamak oldu. Nihayetinde Nixon ve Ford’un kabinlerindeki dışişleri bakanlığı onun için bir makam kartından ibaret kaldı, zira Kissinger bundan çok daha fazlasına imza atacaktı. Ayaklı bir Pentagon, koşuşturan bir CİA ve kararlı bir Beyaz Saray kadar ulusal ve uluslararası dengelere hakimdi. Avrupa diplomasi geleneğinin güç-denge metaforuna karşı, soğuk savaş yıllarını „yumuşama politikası“ ile Amerika’nın lehine çevirdi ve anılarında bunun mantığını şöyle açıklayacaktı. „SSCB’nin çöküşünde Amerikan ideallerinin entellektüel haklılığı doğrulanmış ve Amerika’yı tarih boyunca yüzyüze gelmekten kaçındığı türde bir dünya ile karşı karşıya getirmiştir. „

Kendisi soğuk savaş döneminin küçük ülkelerde yarattığı kimi gizli krizlerin teorisiyeni olmakla da suçlandı, buna rağmen Amerika’nın yükselişindeki güçlü el olma rolünü hiçbir şey değiştirmedi. Sovyet, Çin ve Vietnam süreçlerini “ mekik diplomasi “ ile diyalog zeminine çektiğinde Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü.

1980’lerden itibaren bakanlık sahasında olmadı ama bir danışman ve duayen olarak bütün başkanların görüş aldığı pozisyonunu hep korudu. En son Ukrayna savaşındaki görüş ve düşünceleriyle tartışma yarattı. “ Rusya dünya düzeni için her zaman gerekli olacaktır ve bu sorulara verilecek cevaplarla bağlantılı olarak ortaya çıkacak kaçınılmaz karmaşada dünya düzenine karşı potansiyel bir tehdit de oluşturacaktır.“ tezini yıllar sonra yine tekrarladı. Diplomasiyi bilgi, strateji ve ortak çıkarlarla örülü bir senaryo etrafında oluştururken Amerika’nın esas görevine hep dikkat çekti.

2023 yılında yüzüncü doğum yılını kutlayacak olan Kissinger, çağımızın sayılı siyaset teorisyeni ve diplomatlarından biri olarak hala gözlerin çevrildiği biridir. Kissinger’in diplomatlık yıllarında Kürdistan soğuk savaşın mantığı gereği görmezden gelindi. Ancak Kürtlerin özgürleşme arzuları Kissinger’in meslektaşları olan Albright, Rice ve daha pek çok Amerikalı politikacının Kürdistan’ı görmesini sağladı. Bügün aynı medeni dünyanın değer ve dengelerinde birbirine saygı duyan bir gerçekliğimiz  söz konusu.

 Elbette Kissinger’ın yaşından değil ama başından öğreneceğimiz çok şey var. Yine onun sözleriyle bitirelim:

 “ Güçle desteklenmemiş masum, ağzı süt kokan haklılık, haklılıktan yoksun güç kadar kötü ve hatta ondan daha da zararlıdır. 

… 

Yenilik olduğu için gelişmeyi kabul eden kimseler, bir gün artık gelişme olmayan yeniliği kabul etmek zorunda kalırlar. 

… 

Hitler’in göstereceği gibi, diplomasi dünyasında, dolu bir tabanca, hukuki bilgiden daha güçlüdür. „

İlginizi çekebilir