Behice Feride Demir: Kadınların Gözünden Şakiro…

” Kuro êtimo Heftranganî şewîtî bişewite

 Ji dilê min û te ra cot kanî ne.”

Kuşkusuz o dünyanın sayılı, Kürdistan’ın da en büyük sanatçı ve dengbêjlerindendir. Duygusal tarihimizin mirası, ulusal kimliğimizin bir markası ve modern kültürümüzün baş mimarlarından birisidir. Kürdistan’da onsuz söz, sanat, insan, toplum, aşk hatta doğa bile tarif edilemez.

Zekası, karizması, hafızası ve kendine özgü yeteneği ile çoğu meslektaşı gibi değeri geç anlaşılmış, sanatsal dehası ve Kürtçeyi kullanma kabiliyeti ise yeterince görülmemiştir. Küçükten büyüğe dört jenerasyondur sevenlerini arttıran, teknoloji çağında bile yorumu ile Kürdistan’ın en çok dinlenilen ve özenilen sanatçısıdır. Elbette bütün Kürt sanatçıları gibi çok talihsizlikleri de oldu. Onu uluslar ailesine tanıtacak, koruyacak ve çalışmalarını destekleyecek kurumlar hiç olmadı. Bu yoksunluk o ve pek çok meslektaşı için büyük trajedilere de dönüştü. Ancak yaptığı sanatla ulusal kültürümüzün makus talihini yendiğini de tarih yazacaktır. 

Ona dair herkesin doğru, yanlış bir duyumu, anlatısı ve anısı vardır. Zira çağdaşımız ve birçoğumuzun duygu ajandası sayılır. Onun kadar sanat tarihinde/tarihimizde sözlü betimleme, güzelleme, kinaye, biyografi ve siyasal hikaye üretebilmiş kaç kişi vardır bilmiyorum. 

Bazen bir Don Juan, bazen kılıç çeken bir yiğit, bazen milli tarihin bir vakanüvisi, bazen de toplumun nabzını tutan bir gözlemci olarak dengbêjliğin sanatsal havzasına olağanüstü yenilikler kattığı aşikardır. Şakiro gibi bir sanatçıya tek bir kimliğin çehresinden bakmak elbette mümkün değil. Hele hele Kürdistan gibi politik ve kişisel tarihin iç içe geçtiği ve sosyal dokunun dağınık olduğu bir yerde sanatsal olanın birikimi azımsanamaz.

Her sanatçının bir ruhsal havzası vardır ve Şakiro’nunda havzası genellikle Serhattır. Bu yüzden sanatının ana artalleri bir çoğumuzun hikayesinin içinden geçmektedir. Onunla aramızda ihtimaller kadar gerçekler de söz konusudur. Zozanê Sinegê, Bingolê, Deşta Muşê, Tekmanê, Şuşarê,Kela Xinûsê, Dêrika Ewranê, Çemê Badîşanê dediğinde kaçımız kendi yurduna doğru yola çıkmaz ki!

 Şerê Kopê, Bavê Baran Begê, Lo Miro, Lo lo Rıza, Kekê Xîyasedin dediğinde kimin yüreği sızlamaz ki! 

Esmer heyran, Qazê, Zerî domam ê, Dilber, Sebrê, Emê,Helimcan,Kewê, Neçirvano dediğinde hangimizin kadınlığı aşkın lehine gururlanmaz ki! 

” Bejna zirav, girêdana timtêlî, gerdana zêrin, tilî û pêçîyê bal mûm î, şê û şê biskê erebî, meşa binaya mala, awirên çava, qinaetên dila” dediğinde hangi kürt kadını, aynaları küçümsemez ki. 

Geliyê Zila’nın rüyasını gören, Acem surlarında cenazesini arayan, Qolhisardan, Qizqaniden, Dersimden sürgüne gönderilen kadınların hikayesi geçtiğinde hangi Kürt kadının acısı yeniden tazelenmez ki! 

Elbette Kürt kadınlarının Şakiro’ya etkisi bu kadarla sınırlı değildir. Kendisi bizim Don Juan’ımız olduğu kadar, ona yarenlik eden, aklını başından alan ve yüreğini dağlayan kadınlar da olmuştur. Ahmed Aras’ın aktarımına göre üç defa evlenmiştir. Hatta ilk aşkı için bestelediği “Esmer hayran” Kılamı bir Kürt klasiği olarak nam salsa da hayatının ilerleyen yıllarında Esmer kadar onu etkileyen başka kadınlar da olmuştur. İlk eşi Dilber’e de aşık olduğu ve onu bu yüzden kaçırdığı belirtilir. Hatta Dilber’in Şakiro ‘nun hayatında diğer tüm kadınlardan daha fazla etki kaynağı olduğu rivayet edilir.

Çıxırxan’da kaldıkları yıllarda, Dilber’i gören ya da Bedih ailesini misafir edip, onlarla iyi komşuluk ilişkileri olan teyzemlerin, Şakiro’nun bahsi her geçtiğinde Dilber’i anmaları hep dikkatimi çekmiştir. Dilber’in hoş bir kadın olduğu kadar, sesinin güzelliği ile bilindiğini sıkça duymuştum. Zaman zaman ev içinde Şakiro’ya eşlik ettiği de söylenir. Kimin kime tam olarak ne kadar esinlik ve elçilik ettiği tam olarak açığa çıkamaz ama bilinen bir şey var ki oda her dengbêjin arkasında ciddi bir kadın emeğinin,albenisinin olduğu gerçeğidir. 

Kısacası onun kadar Kürdistanı kişi kişi ev ev, köy köy ve şehir şehir gezip Kürt kadınlarını sanatsal estetik, cesaretli ve ölümsüz bir tutku ile işleyen çok az sanatçı olmuştur. 

O yüzden eskimiyor.

 O yüzden hangi duygu ve düşünce yaşında olursak olalım sesi kulağımıza geldiğinde Kürdistan’ın metaversi ile karşılaşırız. 

Kuşkusuz bütün dengbejlerin emeği ve payı büyüktür sanatımızda ama Şakiro’nun kimi toplumsal ön yargıları, duygusal tabuları  ve kimi sosyal argümanları yorumlamadaki payı unutulmazdır.

Elbette herkesin Şakiro’su ayrıdır ve herkes kendince sevmektedir. 

Ama o, sevgiliye göre şerbet, davaya göre kılıç, derde göre derman ve olması gerekene olur verebilen bir sanat sihirbazıdır. 

Şapkasından bir değil, binlerce söz çıkarıp sizi illaki memnun kılmasını bilmiştir. 

 Zira onu dinlemeyen var mı emin değilim ama ondan aşk tüyosü ve özlem dersi almayan  kimse yoktur. 

Ölümünün 27.yılında minnetle aniyoruz. 

” Ayê..”

İyi Pazarlar. 

İlginizi çekebilir