Azad Aslan: WhatsApp mı, Telegram mı?

Bugünlerde sosyal medyanın gündemini meşgul eden bir konu var. Yeni Whatsapp güncellemesi ve buna bağlı ortaya çıkan ‘güvenlik kaygılarının’ sonucunda Telegram’a yönelim. 

Bu konu hakkında bir sonuca varmak için, bu uygulamaları tekniksel-güvenlik boyutundan ekonomik boyutuna, sosyal boyutundan siyasal boyutuna geniş bir yelpazede ele almak, her açıdan irdelemek gerekmektedir.

Ben de elimden geldiğince kısa başlıklar altında bunu yapmaya çalışacağım.

Güvenlik

WhatsApp kullanıcıların mesajlarını E2EE (uçtan uca şifreleme yöntemi) ile şifreler. Veriler şifreli bir şekilde merkezi sunucuya aktarılır. Sunucu üzerinden verilere ulaşmak imkansızdır. WhatsApp üçüncü kişilere vermediği sürece bu veriler elde edilemez.

Telegram ise mesajları uçtan uca şifrelemez. Şifrelemek için aktive edilmesi gerekir. Tüm veriler, yurtdışında belli başlı bazı sunucularda şifresiz olarak toplanır. Bu da üçüncü kişilerin verilere ulaşımını kolaylaştırır. Bu güvenlik sorunundan dolayı Telegram şirketler için Premium üyeliği ortaya çıkarmıştır. Bu üyelikler ücretlidir. Kullanıcının izni olmadan telefon rehberine ulaşmak mümkün olabilir.

Kullanım

Whatsapp’ın grup üyelikleri 256 kişi ile sınırlıdır. Telegram’da ise 200 bin. Whatsapp kullanıcıları 100 Megabaytlık veri yükleyebiliyor iken,Telegram’da bu oran 1,5 Gigabyte civarındadır.

Ayrınca Pavel ve Nikolai Durov’a ait olan Telegram’ın merkezi bir yeri yoktur. Özellikle Rus istihbaratı ile yaşadıkları verilerin paylaşımı konusundaki sorunlardan dolayı Rusya’yı terk eden Pavel Durov, yoğun baskılar sonucunda Rusya’nın Facebook’u olan Vkontakte’nin hisselerini Putin ile yakın ilişkileri bilinen Usmanow’un sahip olduğu Maıl.ru şirketine satmıştır. 

Bu el değiştirme sonrası Rus istihbaratı’nın elde ettiği veriler, Vkontakte kullanıcıları açısından büyük sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Özellikle muhalif kesimler için, fişleme, takip ve yargılanma vb. Bu durum kişisel hak mahrumiyetini koruma ve saklı tutma sözü ile ortaya çıkan bu uygulamaların, birkaç yüz milyon dolar ile nasıl satın alındığını gösteriyor. Vkontakte’nin satışı ile bu mesele daha iyi görülmüştür.

Rusya’nın yurt içi internet denetim ağı bu şekilde devletin himayesindedir. Rusya gibi global ölçekte bilgi alışverişini denetleme, takip ve kendi yararı doğrultusunda kullanma amacı güden emperyal bir gücün Telegram’ı Batı kaynaklı Databank’lara bir alternatif olarak öne sürmesi şaşırtıcı değildir. 

Pavel Durov’un muhalif yapısı benim açımdan bir göz boyamadan ibarettir. Buradaki temel çatışmanın Batı merkezli bilişim teknolojilerinin gücünü kırarak, alternatif Databank’ların oluşturulmasıdır.

Bu veri tabanına sahip olmanın günümüzde büyük bir anlamı vardır. Bunun siyasetten tutun da sosyal hayata ve ticarete de etkisi büyüktür. Sosyal medya kullanıcılarının tüm aktiviteleri ticari boyutta büyük bir veri deposudur. Sosyal medya hareketleri kişilerin, istem ve ihtiyaçlarının tespitinden, tüketici özelliklerine kadar,hangi reklamların öne çıkarılmasından tutun da ne sıklıkla işlenmesine kadar, firmalar açısından hayati bilgileri sunarlar. 

Bu bilgiler arz-talep ilişkisini belirlediği gibi ticari üretim ve tüketime dayalı riski de en aşağı seviyeye çekerek, yatırımcılar açısından güvenilir bir platform olarak günümüz digital dünyasının vazgeçilmezidirler.

İşin ekonomik boyutunu daha geniş örneklerle çoğaltmak mümkündür. Belki başka bir yazı da bu algoritmanın nasıl işlendiğini dile getirebiliriz. 

Yazının bundan sonraki bölümünde gelin isterseniz Whatsapp’ın yeni kullanıcı göncellemesi ve Telegram’a göçün nedenleri üzerinde duralım.

Batı dünyasında Whatsapp’taki bu yenilik komplo teorisyenleri ve taraftarları açısından tepki ile karşılandı. Sebebi ise ifade özgürlüğünün sınırlandırılması, gerçekten de öyle midir bakmak gerekiyor.

Özellikle pandemi süreci ile beraber komplo teorisyenlerinin bu sürecin en az zararla atabilme adına yapılan çalışmaları hangi boyutlarda sekteye uğrattıkları çok net bir şekilde görüldü. Sosyal platformlar üzerinden kitleleri etkileme ve yönlendirme çabaları, salgının ciddiyetinin kavranamamasından tutun da tedbirlerin uygulanamamasına kadar bir çok boyutta olumsuz etkileri oldu. 

Bu yalan yanlış bilgilendirme ve kitlelerin yönlendirilmesinin yarattığı toplumsal zararları en aza indirgeme amaçlı Facebook, Whatsapp vb. sosyal medya platformları belirli kısıtlamalar ve denetim getirerek, bu manipülasyonun önüne geçmeyi hedefliyor.

Bu yeni güncellemelerin altında yatan temel gerçek budur. Bilgi kirliliğinin önüne geçerek, insanlığın yaşadığı bu olağanüstü süreci, sekteye uğratacak çabaları engellemek.

Bu durum komplo teorisyenleri ve destekleyici güçlere bir alternatif olarak Telegram’ı sunmaktadır. Bu platformda kanallar oluşturabilir, yüzbinlerce insanı bir grupta toplayabilir ve her şeyi paylaşabilirsiniz. Porno sektöründen komplo teorisyenliğine, ırkçı gruplardan faşizan gruplara kadar, her şeyi konuşabilir, paylaşabilirsiniz. Pavel Durov’un deyimi ile ifade özgürlüğü Telegram’da sınırsızdır.

Tek sorun bu paylaşımların gizliliğidir, güvenliğidir ki bu da Telegram dünyasında olmayan bir şeydir. Verilerin Merkezi bir sunucuda (Server) toplanmaması, CloudChat yani İnternette bir çok belirsiz sunucuda şifresiz olarak toplanması, erişimi kolay hale getiren bir durumdur. 

Bu bilinmesine rağmen halen gizlilik ilkesinden yola çıkarak Whatsapp’tan Telegram’a geçiş ise trajikomik bir durumdur.

İlginizi çekebilir