Azad Aslan: Bill Gates neden hedef alınıyor?

Küresel corona salgınının ortaya çıkardığı sağlık, ekonomi, sosyal ve politik sorunlar her alanda yoğun bir şekilde tartışılıyor. Hemen hemen hergün salgının aktüel durumu, nedenleri ve sonuçları hakkında bilgilerimizi güncelliyoruz.

Yoğun bilgi bombardımanı arasında gerçeğin ne olduğunu anlamak gün geçtikçe karmaşık bir hal alıyor. Hangi bilginin doğru, hangisinin yanlış olduğuna ise sahip olduğumuz düşünce yapısı ve sezgilerimizle karar veriyoruz. 

Bu bize ruhsal bir tatmin sağlıyor. Neden ve sonuçları ile olguları anladığımızı varsayarak, yeni koşullara adapte olmaya çalışıyoruz. 

Tabi bu adaptasyon yarattığımız sanal gerçeklik ile ilerleyeceğimizi ve bu yeni çağda yer alabileceğimizi düşünüyoruz. Yaratılan sanal gerçeklikler öylesine tatmin edici bir düzeyde ki, bu senaryoyu hazırlayanların perde arkasından kikirdemelerini duyar gibiyim. 

İnsan aklı ile alay etmenin bu kadar kolay olmasından utandığımı belirtmem gerek.  

Bazı ülkelerde yapılan araştırmalara göre Corona salgınının Bill Gates tarafından çıkarıldığı fikrine inananların sayısı toplumun %50’sini oluşturuyor! Meşhur komplo teorisyenleri büyük bir iştahla bu teorilerini güçlendiriyor, çarpıtma ve yalan yanlış bilgilerle medyada cirit atıyorlar. 

İnternet dünyasının fenomeni bu teorisyenler şimdiden reklam vb. gelirlerden ceplerini bayağı bir doldurdular. Bu seriye doktorlar, akademisyenler de katılınca iş başka bir seviyeye fırladı. Karşıt düşünce belirtmek için akademisyen veya doktor olmak gerekecek. 

Durum gittikçe içinden çıkılamaz bir hal alsa da, gerçeğin anlaşılmasını sağlayacak olan tek yolun okuma, araştırma ve önyargılardan uzak bir akıl ile mümkün olacağına inananlardanım.

Corona ve Bill Gates ismi ile yatıp kalktığımız bugünlerde, ben de sizler için küçük bir araştırma yaptım.

1955 yılı Amerika doğumlu olan Bill Gates 1975 yılında yüksek eğitimini yarıda bırakarak hayallerinin peşinden koşar ve Microsoft’u kurar. Daha sonra IBM ve MS, DOS işletim sistemini bularak kişisel bilgisayarların ve internetin temelini atar. 

1980’den günümüze bilgisayar teknolojisi alanında getirdiği yeniliklerle liderliğini günümüze kadar taşıdı. Dünyanın değişiminde önemli bir rol oynadı.

Eşi Melinda Gates ile beraber vakıf kurarak kazandıkları paranın çoğunu insanlığın yararına hizmetlere aktarmaya devam etmektedir. Özellikle 3. dünya ülkelerinin eğitim, sağlık, yiyecek ve barınma sorunlarına yardımcı olma amaçlı çeşitli alt örgütlenmeleri ve devam eden projeleri mevcut.

 Bunlardan en önemlisi Afrika kıtasında yürüttükleri çalışmaları içermektedir. Bilindiği üzere Afrika’da binlerce çocuk sıtma ve çocuk felci rahatsızlığından ölmektedir. İşte zengin hayırsever Gates eşi ile beraber bu kaderi değiştirmek için elindeki parayı sağlık alanına harcayarak ölümleri azaltıyor. 

Vakfın temel stratejisinin, Afrika’daki açlık ve bulaşıcı hastalıklardan kaynaklı ölüm oranını %10’nun altına düşürme çabası içerisinde olduğunu belirtiyor. 

2005 yılından beri vakfın bütçesi yıllık 250 milyon dolar civarında. Ayrıca ölene kadar bu yardımları yapacaklarını belirterek servetlerinin sadece % 0,02 ni çocuklarına miras olarak bırakacaklarını belirtiyorlar. Bill & Melinda Gates Vakfı’nın faaliyetleri hakkında internette yeterince bilgi mevcut arzu edenler araştırabilir.

Bizi asıl ilgilendiren Bill Gates’in neden hedef gösterildiği. Hayırseverliğinin yanısıra farklı bir dünya bakış açısına sahip olması onu farklı kılan yanıdır aslında. Herkesten önce değişimin zorunluluğunun farkında olması ve bu bağlamda bireysel öncülüğe soyunması, onu hedef tahtasının ortasına yerleştirmeye yetmektedir.

Gates’e göre ulus devlet çoktan miadını doldurmuştur. Güç ve yönetim eşit ve adil bir şekilde paylaşılmalıdır. Yerel yönetimlerin daha etkin olduğu uluslararası konfederasyonun kurulabileceği bir dünya devletine geçişin gerekli olduğu söylüyor. Ona göre sınır ve pasaportların olmadığı bir dünya devleti kurulmalıdır. 

Sermayenin önündeki tüm engellerin kaldırılması ve malların piyasadaki serbest dolaşımı ile ülkeler arasındaki milli gelir farkı sıfıra inecektir ve bu yeni durum, toplumlar arasındaki tarihsel, toplumsal, kültürel ve siyasi çelişkileri sonlandırarak, daha barışçıl bir toplumun yaratılmasına vesile olacaktır.

Yenilenebilir enerjiye geçiş ile beraber bu kaynaklardan her coğrafya eşit olarak faydalanabilecek ve bu durum küresel ısınma çevre sorunlarının çözümüne büyük bir katkı sunacaktır. 

Bir manifestonun alt başlıkları olarak özetlediğim bu belirlemeler onun hedef alınmasının da temel nedenidir. Her ne kadar %50 onu insanlık düşmanı olarak görmek istese de, geriye kalan % 50 için umut olmaya devam edecektir.

Olaylara kendi penceremden baktığımda ise Sokrates’in şu sözünü hatırlamadan edemiyorum: ‘Haksızlık yapmak, haksızlığa uğramaktan daha acıdır…’’

İlginizi çekebilir